AYDOĞAN VATANDAŞ | YORUM
Dr. Thomas Michel’in vefatıyla birlikte dünya, son zamanların en zarif, en sessiz ve en sahici barış insanlarından birini kaybetti. Onu ilk 2014 yılında okuduğum, Bluedome Press’in yayımladığı Peace and Dialogue in a Plural Society (Çoğulcu Bir Toplumda Barış ve Diyalog) adlı kitabıyla tanımıştım.
Hayatı, “barışın aracı olma” hayali ve ufkunun ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi. Yarım yüzyıldan uzun bir süre farklı dinlere, kültürlere mensup insanların arasında yaşayan ve gittiği her toplumda kalplerin birbirine yaklaşması için yorulmadan çalışan bu mütevazı ruh, ardında kolay doldurulamayacak bir boşluk bıraktı.
Michel’in hayat yolculuğu 1969 yılında, Endonezya’nın Yogyakarta kentinde, genç bir Cizvit rahibi olarak eline aldığı II. Vatikan Konsili belgeleriyle başladı. Yüzde 88’i Müslüman olan bir ülkede İngilizce öğretirken, Konsil’in Nostra Aetate belgesinde İslam’a dair yalnızca iki paragraf buldu. “Kilise Müslümanları takdirle anmaktadır…” cümlesi onun için bir uyanıştı. Bu satırlar ona, Hristiyanlık ile İslam arasında karşılıklı saygı, adalet ve barış temelinde yeni bir yolun mümkün olduğunu gösterdi. Hayatının “büyük projesini” seçerek, İslam’ı öğrenmek, Müslümanlarla dostluk kurmak ve iki büyük inanç geleneği arasında anlayış köprüleri inşa etmeye çalıştı.
Bu arayış onu yıllarca Arapça ve İslam ilimleri eğitimi aldığı Lübnan ve Mısır’a, ardından Chicago Üniversitesi’nde tamamladığı İslam Düşüncesi doktorasına götürdü. 1980’de Papa II. Jean Paul tarafından Vatikan’ın Müslümanlarla İlişkiler Dairesi’nin başına getirildi. 14 yıl boyunca Papa’nın Müslüman dünyasındaki temsilcisi olarak çalıştı; Müslüman âlimlerle, kurumlarla, sıradan insanlarla ilişki kurdu. Bir bürokrat değil, dinler arası karşılaşmanın canlı bir şahidiydi.
Bu yılların en bereketli dönemlerinden biri, Michel’in Türkiye’deki üniversitelerde ders verdiği, sayısız eve misafir olduğu, dostluğun en sade hâlini yaşadığı dönemdi. Ankara’dan Konya’ya, İzmir’den Kayseri’ye kadar pek çok şehirde Hristiyanlığı Müslüman öğrencilere anlattı; onlardan da İslam’ın zenginliğini dinledi. Akşamları bir araya gelir, ayçiçeği çekirdeği çitler, bardak bardak çay içer, spordan siyasete, dinden günlük hayatın dertlerine kadar her şeyi konuşurlardı. O gecelerde samimi sohbetler ilerledikçe, Michel bir Müslümanın Allah’a bağlılığını derin bir hürmetle dinliyordu.
Michel’in yazıları işte bu sahici karşılaşmaların ürünüdür. En bilinen kitabı Peace and Dialogue in a Plural Society (Çoğulcu Bir Toplumda Barış ve Diyalog), onun hayatının tüm birikimini içinde taşır. Kitap; barışın nasıl mümkün olabileceğine, toplulukların nasıl birlikte yaşayabileceğine, farklı inançların nasıl karşılıklı saygı ve merhamet temelinde buluşabileceğine dair derin bir vizyon sunarken, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünceleri ve Hizmet Hareketi’nin eğitim, hizmet, diyalog ve ahlaki sorumluluk anlayışı üzerine yaptığı analizlerle uluslararası alanda önemli bir kaynak haline geldi. Michel, Gülen’i akademik bir figür olarak değil, tanıdığı, konuştuğu, evinde misafir olduğu bir öğretmen ve düşünce insanı olarak kaleme aldı; Hizmet gönüllüleri içinse bir dosttu.
Yaşlılık döneminde Michel, Katar’daki görevini genç bir Cizvite devrederek Tayland’ın kuzeyindeki dağ kabilelerinin yaşadığı bölgede kurulan Xavier Learning Center’a geçti. Tay, Lisu, Karen, Hmong ve başka birçok etnik topluluktan gelen dezavantajlı gençlere eğitim veriyor; onların iyi bir iş bulabilmeleri ve toplumsal hayatta yer edinebilmeleri için çalışıyordu. Onun karakterine uygun belki de son bir hizmet yoluydu bu: Sessiz ve gösterişten uzak bir emek.
Thomas Michel’in vefatı, Katolik dünyası için de, Müslüman toplumlar için de bir kayıptır. Tüm sevenlerinin başı sağolsun.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































