TARIK TOROS | YORUM
Tayyip Erdoğan’ın meşruiyetinin iki mühim dayanağı var: İçeride muhalefet partileri, dışarıda “dünya lideri” pozları…
Gelgelelim bu meşruiyet, ABD gezisinde ağır darbe yedi. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, Trump’ın “Erdoğan’a istediği meşruiyeti verelim!” dediğini ifşa etti.
Ne zaman? Oval Ofis randevusundan bir gün önce. Erdoğan buna çok köpürdü.
Düşünsenize… Özenle inşa ettiği imaj bir anda yerle bir oluyordu; ülkesini pazarlamış, tüm değerlerini satmış, iktidarını korumak uğruna ülkeyi felç etmeyi bile göze almış bir liderin imajı…
Fakat buna orada cevap veremedi. Hatırlayın, Beyaz Saray’a gelişinde Tom Barrack ile şakalaşmış, Barrack’ın kravatını çok beğendiğini söylemesi üzerine, “Türkye’ye dönünce (vereyim).” demişti.
Erdoğan gibiler böyledir, gücün karşısında sabun yutmuş salyangoz gibi erirler. Güçleri ancak NTV Washington temsilcisine yeter. Beyaz Saray önünde beklerken sesli muhabbeti kameralara takılan Hüseyin Günay’ın başını yiyen, gezide olan biteni deşifre etmesiydi aslında.
“Bi halt alamadılar; içeride Bilal, Fidan, Damat kavgası var!” gibi laflar, iktidara eklemli NTV’den esaslı bir “kral çıplak” haykırışıydı. Daha önce de Oğuz Haksever mikrofonun açık olduğunu fark etmeyip, Erdoğan’ın ‘yaslı ada’ tabirine tepki göstererek, “Ne yaslısı be! Canına okumuşsun adanın” demiş, bu laflar onu erken emekli etmeye yetmişti.
AKP, Yassıada’nın tarihi misyonunu, üzerine diktiği çirkin yapılaşmayla yerle bir etmişti, el attığı her şeyi kuruttuğu gibi.
Tespit doğru, kral çıplaktı.
***
Ülkedeki basın mahallesinin hali budur yani. NTV’ye seçim sandığı koyun, uzun yıllardır düzenli ve sistematik biçimde propagandasını yaptığı iktidar partisi, ilk ikiye bile girmez. Ayrıca bu, iktidarın da umurunda değildir.
Politik olarak meşruiyet şudur: İktidarın toplum gözünde haklı ve kabul edilebilir olması. Onun için Batı demokrasilerinde, düzenli olarak “güven anketleri” yapılır.
Daha açarsak: Bir rejim veya lider için seçim kazanmak, yasaya dayanmak tek başına yetmez; halkın rızasını, güvenini ve desteğini de kapsar.
ABD’den dönerken Erdoğan’ın en önemli meselesi buydu. Meşruiyet boyası döküldü, Başkan Trump’ın, “Hileli seçimleri Erdoğan herkesten iyi bilir!” sözleri de tuzu biberi oldu.
Erdoğan’ın 1 Ekim TBMM’yi açış konuşmasında en dikkat çekici cümlesi şuydu: “Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir.”
İçine dert olduğu belliydi. Erdoğan yalnızca sandık sonucuyla yetinmez. 2014’ten bu yana, ülke içinde ve dışında tesis ettiği ittifaklarla yürüyor ve sonraki seçime kadar buna ilaç gibi ihtiyaç duyuyor.
CHP, “meşru kabul etmediği” Cumhurbaşkanı’nın 1 Ekim’deki TBMM konuşmasını protesto edip oturuma katılmayacağını açıkladı. Karşı hamle yapan Erdoğan, bu defa Meclis’te fazla mesai yaptı. Resepsiyona katıldı, iki ayrı salonda muhalefet liderleriyle bir araya geldi, göremediğini de yanına çağırttı. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi… Onlar da koşa koşa gitti.
Muhalefetin Erdoğan’a hayranlıkla yaklaşması ve el pençe divan durması, politik tutarsızlığın en çıplak haliydi. CHP yedek kulübesine gönderilmiş, atağa kalkmak için DEM Parti oyuna sokulmuştu.
***
Meşruiyet krizinden çıkış fotoğrafları süratle dolaşıma girdi; ABD ziyareti sonrası prestij kaybını telafi etti.
Görüntüler hayli dramatikti. Yıllardır siyaseti takip eden, muhalefet partilerinin ikircikli politikalarına aşina insanlar bile şaşırdı. Fotoğraf, partilerin uzun soluklu muhalefet yerine Erdoğan’la pazarlığı tercih ettiğini gösteriyor.
Hangi pazarlık, bilmiyorum. Bildiğim, iktidara gelme ihtimali olmayan bu partiler, can simidi rolü oynayarak Erdoğan’ın elini güçlendirdi.
Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu ile simgeleşen, önce DEM Partili sonra CHP’li politikacılara yönelik baskı ve siyasi tutuklamaların görmezden gelinerek… Onları içeri atan devrin zalimine böylesi yaltaklanma, telafisi hayli güç olacak tarihi bir hata.
Büyük kepazelik…
1 Ekim’de Ankara’da siyaseten teslimiyeti ve erozyonu gördük, müşahede ettik.
Tekrar tekrar hatırlatmak gerekiyor: Demokratik muhalefetin asli görevi iktidarın otoriterleşmesine sınır çizmektir; meşrulaştırmak değil.
***
Erdoğan, ABD’de imajı zedelenince bunu içeride kurguladığı sahnelerle telafi etmeye kalktı. Küçük muhalefet partileri ise, iktidarın otoriterliğini sınırlamak yerine onun oyununa katılıp figüran oldular.
Peki CHP artık oyun dışı mı?
Kesinlikle hayır.
Emin olun, TBMM’de muhalefetle flört görüntüleri Erdoğan’ı kesmez, rahatlatmaz.
CHP’ye ve Özgür Özel’e gelince.
Şu ana kadar ne olduysa oldu; asıl şimdi bu tablo karşısında inisiyatif alması gerekiyor.
Erdoğan Ankara’da meşruiyet ararken hangardan fotoğraf paylaşıp motorsuz Kaan jetine sahip çıkması tuhaftı. Oysa halka yalan söylenmiş, vatandaşın milyarlarca doları “meşruiyet” uğruna çarçur edilmişti.
Şimdi asıl mesele, muhalefetin, halkın iradesine sahip çıkacak bir inisiyatif gösterip göstermeyeceğinde düğümleniyor. Çünkü görüldü ki, iktidarın ömrünü uzatan şey kendi gücünden ziyade, ona omuz verenlerin zaafı.
Dün, zalimin kurduğu dekorun içinde el pençe duranların zilleti, yalnızca anılara kazınmadı, tarihe de geçti. Bu pozların bedeli ağır olacak. Tarih, kimsenin kaçamadığı bu ortak çöküşün fotoğrafını saklayacak.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***