NECİP F. BAHADIR | YORUM
CHP’yi yazmaktan keyif aldığım söylenemez. Ama siyasetin nabzı orada atıyor. Ayrıca en hareketli parti… Sürekli aktivite var. Özgür Özel her akşam bir mitingte… Meydanlar da fena değil. Eskiden CHP’nin esamesinin okunmadığı AKP’nin kalelerinden bile ses yükseltebiliyor. Ayrıca Özel ‘genel başkanlığı’ sevdi. İlk zamanlar ‘23 Nisan lideri’ gibiydi. Kısa sürede koltuğunu doldurmayı başardı. Doğrusu hakkını da veriyor.
“Bir siyasetçi doğuyor!” desek yanlış olmaz herhalde. Parti şu an savunma hattını İstanbul’a çekti. Kendi bünyelerinden çıkan kayyıma ‘aslanlar gibi’ direndi. Halk partisine sahip çıktı. Biber gazı yeme pahasına sokaklara indi, parti binasının çevresini oldurdu.
Mahmut Tanal’ın paylaştığı bir manzara var; polisler İl Binası içinde sere serpe yayılmış. Sekreterlerin oturduğu yerde üniformalı polisler… Binanı içi hasar görmüş, yemek artıkları sağa sola atılmış. Savaştan çıkmış gibi… Her şey unutulur bu görüntü unutulmaz. Günü geldiğinde hesabı sorulur.
Gürsel Tekin’in böyle tablo beklediğini sanmıyorum. O biraz ‘abi’ rolüyle de işleri toparlayabileceğini sandı. Güvendiği dağlara dahi karlar yağdı. Kayyım arkadaşları peş peşe istifa etti. Parti binasının ‘polis ablukasına’ aldıran da o. Binaya ancak polislerin arasında girebildi.
Hırsının kurbanı mı yoksa kapalı kapılar arkasında verilen sözler mi başını döndürdü? Kestirmek zor. Fakat ‘siyasi mundar’ olduğu kesin. Tabii Türk siyaseti düştüğü yerden kalkanlarla dolu… Yine de belli olmaz.
Bir gazetecinin iddiası var… Ozan Gündoğdu bundan bir yıl önce Gürsel Tekin’le görüşmesini anlattı. Gürsel Tekin’in siyasi arayışları girdiğinin ispatı bu… Gündoğdu’nun anlattıkları manidar: “Beni aradı, bir kahve içelim dedi. Levent’te bir pastanede buluştuk. Yarım konuştuk. 29 dakika o konuştu. 2023 seçimlerinin son seçimler olduğunu söyledi. Bu devletin ne İmamoğlu’na ne de CHP’ye iktidarı devretmeyeceğini anlattı. Artık yolun sonuydu. Tek çare yeni parti kurmak… Bana ‘Yeni parti kurmalıyız, başına da sen geçmelisin’ dedi. Hiç ikiletmeden teklif red ettim…”
Ne şimdi bu? Tekin, Gündoğdu’ya doğruladı. Olay ayniyle vaki yani… Hani CHP’den ayrılmamıştı? Yeni parti çalışmalarına bile başlamış… Belli ki sonuç alamadı. Siyasette ‘yeni arayışı’ var fakat ‘eski’ isimlerle değil. Demokrasi, adalet ve ahlak cephesini açan kazanacak… Hakkını vermek kaydıyla AKP’nin uzantısı ve oyun parçası olursa hiç şansı yok. Toplum da siyaset de AKP türü politikaya doydu. Hem de ağzına kadar. Eninde sonunda bir cephe hareketi doğacak. Siyasetin bugünkü sancıları bunun işareti.
Kayyım tartışmalarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘kahredici sessizliği’ görmezden gelinecek gibi değil. Kıyamet kopuyor, CHP’nin geleceği tartışılıyor… Kılıçdaroğlu’nun ‘tık’ yok. Belli ki hala gözü genel başkanlık koltuğunda… Kılıçdaroğlu kaybetti. Küllerinden dirilemez. Mayıs seçimleri AKP ve Erdoğan’ın en çok zorlandığı seçimdi. ‘Altılı Masa’ onun eseriydi. İyi oyun da kurdu. Fakat sonuç alamadıktan sonra neye yarar. Kılıçdaroğlu elindeki seçimi ‘altın tepsi’ içinde Erdoğan’a ikram etti.
Kayyım Gürsel Tekin…
Bunun ‘siyasi vebali’ kolay unutulmaz. Bedelini de ödedi. Bırakıp gidebilirdi. Direndi. Oysa tıpkı milli görüş hareketinde olduğu gibi CHP’de de pırıltılı isimler parlamaya başlamıştı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Erdoğan’a kafa tutacak potansiyel adaylardı. Kendi isminde diretti. Kolay tercih etmedi. Risk aldı. Ve kaybetti. Hem de çok büyük kaybetti. Parti kongrelerinde belediye imkanları delegenin tercihini etkilemek için seferber edilir. Bu Türk siyasetinin karakteridir.
AKP’de de yaşandı. Yenilikçiler sırtlarını belediyelere dayamadı mı? CHP tabanı artık kazanmak istiyor. Yıllar yılı sandık ve seçim akşamları hep hüsran oldu. İmamoğlu, AKP’ye karşı kazanmış, Erdoğan’ın ezip geçmiş bir siyasetçi…
Tabanın İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelmesinden daha doğal ne olabilir? Kaybeden ata kim oynar? Herkes kazanmanın peşinde değil mi? Hele CHP gibi başarı ve zaferlere aç bir parti… İmamoğlu ağırlığını koydu, Kılıçdaroğlu değil Özgür Özel kazandı. Bir tecrübe sahibi abi olarak siyaset varlığını sürdürebilirdi Kılıçdaroğlu… Fakat o parti içi kavgaya girdi. Kenarda sessiz durduğuna bakmayın olayların tam göbeğinde…
Siyasette ‘ego, benci’ gibi duygular fazla… Tamam Kılıçdaroğlu refüze edilerek gönderildi. Aleyhinde konuşan çok oldu. Ama işi duygusallığa vurması ne kadar doğru? Genel başkanlığını yaptığı parti toplumsal rüzgarı arkasına almışken… 31 Mart seçimleri çok partili hayatta CHP’nin yaşadığı en büyük zaferlerden… AKP’ye dar alana sıkıştırdı. Kalelerine, tersanelerine girdi. Erdoğan’ın o günden beri ayarları bozuk. Ne yaptığını bilmiyor. CHP’ye karşı kullandığı kaba yöntemlerin ters tepeceğinin de farkında değil. Bu tablo karşısında Kılıçdaroğlu’nu düşen gönül ve kamp kırıklığına rağmen CHP’nin yanında saf tutmak değil mi?
Hikmet Çetin, Kılıçdaroğlu için, “Partiye geri dönmeye çalışıyor…” dedi. Ne itiraz etti, ne kabullendi. Gözü kulağı ‘Kırmızı Pazartesi’de… Dananın kuyruğu o gün kopacak… Kılıçdaroğlu kuyruğu değil dananın kendisini istiyor.
Özgür Özel ve arkadaşlarının da ‘oyun planı’ hazır. Olağanüstü kurultay sürecini başlattı. YSK’nın da onayıyla hem de… ‘Küçük hesaplar’ peşine düşen Kılıçdaroğlu’na yazık olacak. Gürsel Tekin’in halini de mi görmüyor? AKP’nin oyun planında bir aparat veya oyuncağa dönüşmek yakışıyor mu Kılıçdaroğlu’na?
Bu CHP meselesi değil ülke meselesi…
İçimden gelmese de CHP’yi yazdım. Demokrasi, adalet ve ahlakı çökertmiş AKP ve Erdoğan iktidarına karşı siyasi muhalefeti önemsiyorum. Toplumsal muhalefet çok diri… Siyasi adres bulmakta zorlanıyor. CHP bir fırsat… Erdoğan farkında değil ki tahtını ve kendisini ayrı ayrı yerlere savuracak toplumsal muhalefetin önünü kaba, hoyrat ‘siyasi mühendislik’ çabalarıyla alabilmek imkansız.
CHP olmadı başta bir parti çıkar…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***