Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında “çılgın projem” olarak duyurduğu Kanal İstanbul’un inşası ile ilgili henüz ihaleye bile çıkılmamışken çevresinde kurulacak yeni şehir için imar çalışmaları ve kanal şehri için arsa kapma yarışı doludizgin ilerliyor.
Kanal İstanbul’un yaratacağı büyük kent ve çevre sorunlarına özellikle CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi dikkat çekiyor ama eleştiri ve uyarılara duyarsız duran iktidar, hangi kaynakla ve iş modeliyle inşa edileceği bilinmeyen kanal fikrini propaganda amaçlı olarak canlı tutarken bölgede inşa edilmesi planlanan kentin imarı için çalışmalar, rant köpürtmede işler hızla ilerliyor.
Gerçekleştirilmesi çok sorunlu ve kanal olarak önemli bir işleve sahip olamayacak su yolu projesi, daha çok çevresindeki arazilerin rantını yükseltme potansiyeline sahip. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kanal çevresine kurulacak yeni bir kent için imar planı hazırlığını sürdürürken yeni kent için arazi kapışıldığı haberleri çoğalıyor.
“Katar Emiri’nin annesi, Kanal İstanbul güzergâhında 44 dönüm arazi aldı” türü haberler, bölgeye ilgiyi artırdı. Arazi alanlar arasında Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ve başka bakanların da adının geçmesi, arsa fiyatlarının yükselmesine, el değiştirmelerin hızlanmasına da neden oluyor. Kanal inşası için olmasa da, “yeni kanal kenti”nin rantı için paylaşım yarışı hızlanıyor.
Kanal İstanbul, bir proje olarak dokuz yıldır Erdoğan’ın dilinden düşmüyor ama İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğini rahatlatmak amaçlı diye lanse edilen kanalın yapımı ile ilgili elle tutulur bir şey henüz yok. Sadece kağıt üstünde bir takvim var.
Örneğin, bu yılın başında eski Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan Kanal İstanbul için ilk kazmanın 2020’de vurulacağını ve çalışmaların 2026’da tamamlanacağını söyledi. 45 kilometre uzunluğunda 275 metre genişliğinde ve 20 metre derinliğinde olacak Kanal İstanbul’un ihale ilanı, tekliflerin hazırlanması ve sunulması ile sözleşme aşamaları için toplam 282 gün ayrılmıştı. Takvime göre, Kanal İstanbul’da yapım faaliyetleri 2 bin 425 gün sürecek. Bu sürede kanal kazısı, yüzey kaplama ve dere bağlantıları yapılacak. Kanalın kuzey ve güneyinde aynı anda başlayacak çalışmalar bir noktada buluşacak. İş akışına göre tüm çalışmalar 18 Şubat 2026’da tamamlanacak.
Kanal İstanbul’un, “Kamu Özel İşbirliği modeli” ile yapılması pek olası görünmüyor. Çünkü kanalı üstlenecek firma grubunu cezbedecek bir gelir vaadi yok. Kanalın devlet yatırımı olarak yapılması ise her geçen gün bütçesi devasa açıklar veren ve kamu borç yükü hızla artan bu rejim için muhtemel görünmüyor.
Ne var ki bu durum, kanal açılıyormuş gibi çevresine inşa edilecek devasa bir yeni şehir kurma hazırlıklarına engel olmadı. Erdoğan’ın emrindeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İBB’nin hazırladığı çevre düzeni planını 2019 yılı sonunda değiştirerek Kanal İstanbul ve Yenişehir’i planlara ekledi ve bölgedeki yapılaşmayı parsel parsel belirleyecek olan nazım ve uygulama imar planlarını onayladı. Planlar, itirazların değerlendirilmesi için 2 Temmuz’da bir ay süreyle askıya çıkarıldı.
Ortada henüz kanal inşaatı olmasa da kurulmasına karar verilen yeni bir kent var. Ve bunun için gözler bölgedeki arazilerin mülk yapısına, arazi ticaretine, fiyat artışlarına çevrildi. Marmara Denizi’ni Küçükçekmece Gölü’nden ayıran noktadan başlayarak, Karadeniz’e ulaşan Kanal İstanbul güzergâhındaki tapu hareketliliği olağanüstü tempoda. Sözcü gazetesinden İsmail Şahin’in Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verilerinden yaptığı derlemeye göre, çoğu tarım arazisi olan bölgede sekiz yıl içerisinde 11 kez el değiştiren parseller var. Bölgedeki köylerde mülk alışverişi hızla tırmandı geniş arazilerin yer aldığı lokasyonlarda, arsaların metrekare fiyatları beşe katlandı. 45 kilometrelik kanalla Marmara Denizi ile Karadeniz’in birleştirilmesini amaçlayan projenin yapılacağı bölgelerde yerli ve yabancı birçok yatırımcı gayrimenkul alıp satarken, çok sayıda büyük grup da arazi topladı.
Kanal İstanbul güzergahında 8 bin 300 parsel var. Bu parsellerin yüzde 71’i özel mülkiyet , yüzde 7’sinde ise diğer kamu kuruluşlarıyla ortak olan şirketlere ait paylar bulunuyor. Kanal İstanbul Projesi’ni de içine alan 350 milyon metrekarelik alan 2014 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla rezerv yapı alanı ilan edildi. Kanal İstanbul’u çevreleyen bu alanın yarısının imarı bulunmuyordu. Diğer yarısında ise yerleşim alanları, sit alanları ve İstanbul Yeni Havalimanı yer alıyor. İmara açık olmayan alan, yeni kent kurma kararı ile imara açılıyor ve olağanüstü bir ranta konu oluyor.
Bölgede arazi satın alanlar arasında Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza’nın duyulması oldukça dikkat çekti. Güzergâhta 44 dönüm arazi aldığı açıklanan Şeyha Moza’nın arazisinin yeni kent planında ticari alan olarak belirlenmesi, buna denk gelmesi, ayrıca ilgi çekti. Turizm ve ticaret alanı olarak belirlenen 44 dönüm arazide 22 bin metrekare inşaat yapılabilecek. Plana göre, turizm ve ticaret alanlarında iş, alışveriş ve yönetim merkezi, otel, motel, ofis, büro, lokanta, çarşı, çok katlı mağazalar, banka ve finans kurumları inşa edilebilecek.
Kanal İstanbul güzergâhından Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da arazi aldığı öğrenildi ve bu durum avukatı tarafından doğrulandı. Bakan Albayrak’ın avukatı Ahmet Özel, Albayrak’ın babası Sadık Albayrak’ın 2003 yılında bölgede arazi aldığını anımsatarak yan arazinin de daha sonra satışa çıktığını belirtti. Özel, Albayrak’ın yan araziyi satın almasının sıradan bir işlem olduğunu söyledi. Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul gürergâhındaki arazisi de yeni kent planında, rantı yüksek konut ve ticaret alanı içinde kaldı.
Görünen o ki Kanal İstanbul’un hayata geçmesi uzun yıllar alsa, hatta iptal ihtimali olsa da kanal açılacak varsayımıyla, bölgede yeni bir kent inşasına start verildi ve şimdiden nüfusu 16 milyonu bulan İstanbul’u daha da sorunlu, amorf bir metropol durumuna getirecek bir yerleşim inşaatı için planlar yapılıyor.
Ne var ki, pandemi ikliminde, yatırım iştahının çok düştüğü şartlarda, ortada ne yeni bir kent altyapısı için gerekli kamu yatırımı kaynağı var, ne de hukuki şartlar tamamlanmış durumda. Kanal İstanbul’un kendisine olduğu kadar, onun güzergâhındaki yeni kentin inşasına İBB ve meslek örgütleri bütün itirazlarını yapmaya, art arda davalar açarak hukuk mücadelesi sürdürüyorlar.
Yazar: Mustafa Sonmez
Kaynak: Al Monitor