AHMET KURUCAN | YORUM
Bazı sözler vardır, kütüphaneler dolusu kitaptan daha çok şey anlatır. Bazen tek bir cümle, hem bir ömürlük emeğin meyvesidir hem de geleceğe bırakılmış sessiz bir davet. İtalya’da dinlediğim bir olay, İslam’ın modern dünyadaki en etkili tebliğ yöntemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bir İtalyan işyeri sahibi, farklı ülkelerden gelmiş Müslümanları çalıştırıyor. Aralarında bizim tanıdığımız bir arkadaş da var. Patron, zamanla çalışanların iş disiplini, ahlaki duruşu, insanî ilişkileri hakkında gözlemler yapıyor. Ve bir gün, o Müslüman arkadaşa dönerek şu cümleleri kuruyor:
“Sizi uzun süredir izliyorum. Sen diğerlerinden farklısın. Bana senin inandığın Müslümanlığın kitaplarını getir, ben onları okuyayım. Bak, burada çalışanların bazıları benim akrabalarım, bazıları vatandaşlarım. Ama kredi kartımı, evimin anahtarını sana teslim ederim. Hatta al, bu da benim 8 yaşındaki çocuğum. Onunla otur, kalk, ye, iç. Ama onu senin gibi yetiştir.”
Bu söz, aslında İslam tebliğinin özünü özetliyor: Yaşayan Kur’an olmak. Görüldüğünde güven telkin eden; tanındığında ahlâkına hayran bırakan; birlikte çalışıldığında adaletine, dürüstlüğüne, güvenilirliğine şahit olunan bir şahsiyet. Dünyanın neresinde ve ne zaman olursa olsun böyle bir hayat sürebilmek.
Fethullah Gülen Hocaefendi, hayatı boyunca tebliğin sözden önce hal diliyle yapılması gerektiğini anlattı. “Temsil, tebliğden önde gelir.” cümlesini sadece bir prensip olarak değil, kendi şahsiyetinde tatbik ettiği bir ahlâk olarak ortaya koydu. Onun ders halkalarına katılanlar, vaazlarını dinleyenler veya kısa bir süre sohbetinde bulunanlar, en çok şu hissi dile getirirdi: “Sözlerinden önce hâli, hâlinden önce duruşu beni etkiledi.”
Hocaefendi’ye göre temsil, yalnızca bireysel bir ahlâk meselesi değildir; aynı zamanda İslam’ın itibarını, ümmetin güvenilirliğini ve mesajın sahiciliğini koruyan bir emanettir. Namaz kılan ama ticarette hile yapan, oruç tutan ama insanlara sert ve kırıcı davranan birinin sözleri, kendi elleriyle hükümsüz hale gelir. Temsil ise, sessiz ama kalıcı bir davettir.
Bediüzzaman Hazretleri de, bu hakikati bir asır önce şu sözlerle dile getirmiştir: “Eğer biz ahlâk-ı İslamiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalatını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tabileri, elbette cemaatlerle İslamiyet’e girecekler, belki küre-i arzın bazı kıtaları ve devletleri de İslamiyet’e dehalet edecekler.” (Münazarat, s. 86)
Buradaki “ahlâk-ı İslamiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalatı” ifadesi, dini hurafelerden, yanlış yorumlardan ve siyasi hesaplardan arındırılmış saf şekliyle yaşamak anlamına gelir ve bu saf yaşantının hayatın her alanında adalet, dürüstlük, güvenilirlik ve istikametle desteklenmesi ve dalga dalga tüm dünya sathına yayılmasıdır. İtalyan patronun, “Senin inandığın Müslümanlığın kitaplarını getir!” demesi, işte bu dalganın ilk kıpırtısıdır.
Temsil, dillerden bağımsız, evrensel bir iletişimdir. Hangi dili konuşursanız konuşun, adaletiniz, dürüstlüğünüz, nezaketiniz ve merhametiniz, tüm insanlıkta yankı bulur. Peygamber Efendimiz (sas), peygamberlikten önce bile “el-Emin” olarak anılıyordu. İnsanlar, güvenilirliğini gördükleri için sözlerine itimat ettiler.
Bugün de durum farklı değil. Dünyanın herhangi bir yerinde, kimliğiniz Müslüman olarak biliniyorsa, insanlar sizin davranışlarınıza bakarak İslam hakkında kanaat oluşturuyor. İyi bir temsil, yüzlerce sayfalık kitaptan daha güçlü olabilir.
Sonuç itibariyle, İtalyan patronun o sözü, bize şu gerçeği hatırlatıyor: İslam’ın en güçlü davet yöntemi, yaşanmış örneklerdir. İnsanların güvenini kazanan, ahlâkıyla örnek olan, dürüstlüğüyle fark edilen bir Müslüman, farkında olmadan “Senin inandığın Müslümanlığın kitaplarını” yazmaktadır. Bu kitap, matbaada basılmaz; insanın kalbinde okunur, vicdanında yer eder.
Bediüzzaman’ın dediği gibi, doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e lâyık doğruluğu gösterebilirsek, belki de en sessiz ama en derin daveti yapmış oluruz. Hocaefendi’nin hayatıyla teyit ettiği gibi, temsil, tebliğden önde gelir. Çünkü temsil, sessiz bir davettir; ama çoğu zaman en gürültülü propagandadan daha çok tesir eder ve ses getirir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***