Serbest Görüş Haber Merkezi
Ünlü tarihçi, yazar ve akademisyen İlber Ortaylı, Op. Dr. Bahadır Gezer‘in vefatının ardından, “Mütevazı bir Türk ailesinin babası, hastanenin sevilen cerrah hocası, eviyle işi arasında gidip gelmeye bağlanmış hayatında can kurtarmayı öne çıkaran biriydi” dedi. Ortaylı, Türk toplumunun sağlık çalışanlarına şiddet gösterecek bir toplum olmadığını söylerken, “Doktor saldırılarının hangi gruplar üzerinde, hangi dış kuvvetler tarafından tertiplendiği, kuru gürültü veya komplo teorisi olmadığı açıktır. Sağlık personelini yetiştirmekten aciz, saçma mali politikaları ve sağlık politikasızlığına uğrayan bazı Batılı devletlerin, Dr. Bahadır Gezer gibi nitelikli kitleleri ele geçirmek istediği de açıktır. Ama onlar gitmezler” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da bir kamu hastanesinde görev yapan Op. Dr. Bahadır Gezer geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybederken, son yolculuğuna memleketi Merzifon’da uğurlandı. İlber Ortaylı, Gezer’in ardından sosyal medya hesabından paylaşım yaptı.
İlber Ortaylı’nın sosyal medya paylaşımı şu şekilde:
“Günü gününe benden 10 yaş küçüktü; 21 Mayıs 1957 doğumluydu. Müzmin kanserine rağmen uçan kuşa hayrı dokunduğunu herkes bilirdi. Eyüp Devlet Hastanesi’nin başhekimi doktor Hasan Karaman yakın dostum olduğu için hastanenin müdavimlerindenim. Neredeyse ölümü beklemekten başka şansı olmayanlar onun neşteri altına yatıyordu. Ustaydı. Cerrahın ustası nerede çıkar, belli olmaz: İsfahan’da, Kahire’de, Helenistik devirde İskenderiye’de, Padova’da, Amerika’nın bilmem neresinde, İstanbul ve Ankara’nın büyük üniversite hastanelerinde veya Op. Dr. Bahadır Gezer gibi Eyüpsultan Devlet Hastanesi’nde.
Eyüpsultan Devlet Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’nın mütevazı bütçeli bir kurumu olarak pandemi döneminde harikalar yarattı. Amansız kansere yakalanan veya hassas ameliyatlarda başarı şansı çok düşük hastalar doktor Bahadır Gezer’in ellerinden geçerek şifa bulmuştur. Pazartesi günü hastanenin önünde alışılmamış bir kalabalık vardı. Gelenler görev icabı ya da bir daha göremeyecekleri bir dostu uğurlamak için değil, bağrı yanık insanlardı. Herkesin gözü yaşlıydı. Bir müddet sonra feryad ü figan Eyüp semalarına yükseldi.
Büyük insanın cenazesi nereden çıkar, kim olur, belli olmaz. Ölüm ebedi ayrılıktır. Ama sevilen ve sayılan insanların da hafızalara raptedildiği, bir toplumun gerçek evlatlarının ortaya çıktığı bir olaydır. Türkiye, cerrahlar ülkesidir; sevilen ve sayılan doktorlar her yerde vardır ama Türkiye’de çok niteliklileri bulunur.
Mütevazı bir Türk ailesinin babası, hastanenin sevilen cerrah hocası, eviyle işi arasında gidip gelmeye bağlanmış hayatında can kurtarmayı öne çıkaran biriydi.
Ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. O günkü mahşerî yas ortamını görenler bir şeyi anlamıştır: Türkler, tabip dövecek bir histerik kalabalık değildir. Doktor saldırılarının hangi gruplar üzerinde, hangi dış kuvvetler tarafından tertiplendiği, kuru gürültü veya komplo teorisi olmadığı açıktır. Sağlık personelini yetiştirmekten aciz, saçma mali politikaları ve sağlık politikasızlığına uğrayan bazı Batılı devletlerin, Dr. Bahadır Gezer gibi nitelikli kitleleri ele geçirmek istediği de açıktır. Ama onlar gitmezler.”