Analiz / İsmail S. Gülümser
Seneyi devriyesine girdiğimiz şu günlerde iktidar ve muhalif medyanın çoğu 15 Temmuz’u büyük bir başarı hikayesi gibi sunup ayıplarını gizleme telaşına kapıldı. Devletin bütün imkanlarını kullanıp, olayları abartılı ifadelerle anlatarak toplumdaki düşünce değişimini önleme, olayları daha karanlık bir sis perdesiyle örtmeye çalışıyorlar. Ancak senaryocuların psikolojik üstünlüğü kaybetmeme çabası tel tel dökülüyor.
Gerçeğin üzerine örtülen sis perdesi
Çünkü ne kadar uğraşsalar da anlatılanlarla, gerçekler arasında büyük uçurumun izahı yapılamıyor. Mahkemelerden sızan bilgiler, kafalarda şüphe ve tereddütleri artırıyor. Eski komutanlardan Murat Balcı Alesta TV’deki videosunda, 1960’tan bu yana bütün girişimlerin arkasındaki temel motivasyonun, devlet üzerinde etkisini kaybetmeye başlayan askeri grupların dizgini yeniden ele alma gayreti olduğunu anlatmış.
Girişimin motivasyonu ne?
15 Temmuz’u ise, demokratikleşme sonucu tabandan gelen yeteneklerin giderek yukarı doğru tırmanmasına engel olamayan bu grupların hırsızlıktan yakalanmış bir iktidarı kullanarak yeniden gücü ele geçirme girişimi olarak tanımlıyor. Olayın sorumlusu gibi gösterilenlerin hiçbirinin kazançlı çıkmaması, halbuki başkasına yıktıkları bir senaryoyla suç ortaklarının hedefine ulaşmış olması da bu tezi güçlendiriyor.
Donanımlı kadrolarıyla yukarı tırmanan bir topluluğun, giderek yükseliş trendi yakalamışken kendi elleriyle bu yolu kapatmasının mantıklı bir açıklaması yok. Siyasilerin köşeye sıkıştırmasıyla onların iktidarı devirmeye yönelik bir eyleme girdikleri iddiasını doğrulayan somut bir delil koyamadılar. Böyle bir düşünceyle hareket edenlerin ciddi bir planlama yapması gerekirdi, bunu gösteren en küçük bir ipucu yok.
Tasfiyelerin önceden haber alınıp, harekete geçildiği iddiası da temelsiz. Çünkü eğer gerçekten köşeye sıkıştığınızı hissediyorsanız, bunu önlemek için etrafınızdan destek ararsınız. 15 Temmuz’da, MİT’e gidip kendisine darbeye katılma teklif edildiğini iddia eden bir binbaşı dışında, teklifte bulunulduğunu gösteren bir veri yok. Bu olayın da 6 ay öncesinden MİT’te planlandığı ortaya çıktı.
Halbuki 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları ile kıskıvrak yakalanan Erdoğan’ın geçici bir süre yargıdan kaçsa bile bir gün bunların hesabını vereceği korkusu onun en temel motivasyonuydu. Bu nedenle, 15 Temmuz hem yolsuzlukla suçlanan bir yönetim hem de demokratikleşmeyi geleceği açısından tehdit gibi gören iki ekibin hukuk sistemini kaldıracak bir bahaneyle suçtan aklanıp yeniden gücü ele alma girişimidir.
Adem Yavuz Aslan, tr724 teki köşesinde,15 Temmuz’la ilgili tüm resmi tezleri çürüten birkaç yazı kaleme aldı. “Hakan Fidan’ı Genelkurmay’da görünce darbeciler telaşa kapıldı gece olması gereken planı öne çekti ve darbe bu yüzden başarısız oldu” ifadesi kurgunun bir parçası. Suçlananlar, yıllardır toplantılarının yapıldığı söylenen villadan kamera kayıtlarının getirilmesini istiyor. AKP’nin asker kökenli milletvekili Şirin Ünal’ın villasıyla bitişik bu kamera görüntüleri mahkemeden özellikle kaçırılıyor.
O geceyi ”iktidarı yıkmaya dönük eylem” diye sunulan hiçbir faaliyet bu amacı gözetmiyor. Meclis’e saldırıldı diyebilmek için perdeyi yakacak kadar bir şey patlatmış ve bahçede bir çukur açmışlar. Erdoğan ve iktidarına dönük tek faaliyet Marmaris’ten onu alacağı söylenen helikopter ki onu da Akar göndermiş.
MİT olayı o gün ihbara gelen binbaşıdan (Osman Küçükkaraca) öğrendiğini ve harekete geçtiğini duyurmuştu. ”İhbarcı binbaşı” 15 Temmuz’dan tam altı ay önce elinde darbe planlarının olduğu bir CD ile MİT’e gitmiş. CD’de darbe planı olsaydı mahkemede sanıkların önüne konulurdu. Akar’ın kendi darbe planı olsaydı girişimden sonra onun da soruşturulması gerekirdi. O, korunduğuna göre bu da kurulacak tuzağın bir parçasıydı. Bu ihbarcı kayboldu, soruşturmaya kalkan yargıçlar alındı. Meğer adını unutturduktan sonra soyadını değiştirip (Karaca) MİT’e geri almışlar.
Akın Öztürk’e kurulan tuzak
Akın Öztürk’ün yakın çalışma grubundakilerin yayınladığı “Spoiler” adlı belgesel, onun niçin darbenin bir numarası ilan edildiğiyle ilgili çok çarpıcı bilgiler içeriyor. 15 Temmuz günü girişimi durdurmak için yapılanların sıralandığı basın açıklamasında, Öztürk’ün KKK komutanı tarafından çağrılıp görev verildiği belirtiliyor. Komutanları darbeci denilenlerden kurtaranın o olduğu açıkça görüldüğü bu belge, suçun onun üzerine atılması senaryosunu boşa çıkaracağı için Genelkurmay’ın internet sitesinden kaldırılmış.
Öztürk’ün özel kalem müdürü bir tuğgeneralin yakın şahit olduğu olaylar onu, hedefe koyanın bizzat Erdoğan’ın kendisi olduğu tezini destekliyor. Çünkü o, seçimde avantaj sağlamak için Suriye’ye uçaklarla saldırı yapmasını istemiş ama Öztürk çok kayıp verileceğini söyleyip tehlikeli bir macera savaşını engellemiş. Hazırladıkları listedeki askerlerin emekli edilmesine izin vermemiş. AKP’lilerin kurduğu aracı şirket üzerinden mal alımını reddedince onu, görevden alıp kızağa çekmiş yerine Abidin Ünal’ı getirmişler.
Darbecilerin planı yok iktidar her şeyi planlamış
15 Temmuz gecesi, onu yardımcı olması bahanesiyle evinden çağıran Ünal ve üsse gelir gelmez “Öztürk nerede?” diye soran Akar’ın ifadeleri bunu birlikte planladıklarını gösteriyor. Kendisi ayrılırken ikinci bir helikopterle aldırtacağını söyleyip karargâhta onu yalnız bırakarak tuzak kuruyor. MİT’çi Sadık Üstün, Öztürk’ün başında olduğu bir kalkışma başlatıldığını basına verip yalan bilgiyle halkı manipüle görevi yürütüyor. Binali Yıldırım’ın Öztürk’ü götürecek helikopterin düşürülmesi talimatı verdiği ortaya çıkıyor. Evinden çağırarak tüm sorumluluğu yıkmaya çalıştıkları Öztürk’ü öldürüp olayın üstünü örtmek istemişler.
Ayrıca her yıl Ağustos’ta yapılan Askeri Şura Akar’ın emriyle o yıl 14 Temmuz’a bir gün öncesine alındı. Görüşmeden sonra Fidan karargâhta kalıp saatlerce Akar ile planın her aşamasını değerlendirdi. Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral İsmail Güneykaya, 15 Temmuz’dan 4-5 ay önce Ankara’da yapılacak bir harekât için uçakların havada kalma süresini istedi. 15 Temmuz günü kriptolu telefondan “Akşama çok büyük bir terörle mücadele harekâtı olacak 3 tanker uçağı ve pilotunu hazırlayın emrimi bekleyin” dedi. Hulusi Akar, Akıncı üssüne ulaştığı andan itibaren uçaklar harekete başladı. Üsse gelen Akar sanki bütün bunların olması arzu ediyormuş gibi uçuşları durdurma talimat bile vermedi ve kurgunun devamını sağladı.
Binlerce ölümle senaryoya gerçek süsü vermeyi düşünmüşler
Senaryolarına gerçek süsü vermek amacıyla içinde parti teşkilatından yönlendirilmiş AKP’li kalabalıkların olduğu 30 binden fazla sivilin uçak bombardımanıyla ölümü planlanmış. Ancak emri alan pilotların basireti sayesinde uçakların çıkardığı sesle yetinmişler. DKK emrindeki gemi komutanlarına Gölcük’ün bombalanması emrini vermiş, görevi alanlar yüzbinlerce sivilin toplu katliamını engellemiş.
KHK mağdurlarının kurduğu 15 Temmuz Platformu, darbe sırasında öldüğü iddia edilen 251 kişinin tek tek ölüm sebebini tek inceleyip rapor haline getiriyor. Her yerde 251 şehit ilanı yapanlar bakanlık kayıtlarına 241 olarak girmişler. Sonradan 2 kişinin de yanlış girildiği tespit edilip çıkarılmış ve rakam 239’a düşmüş. Çatı davası savcısı İstanbul’dan 89 ölüm listesi vermiş, Ankara savcısının siyasileri yalancı çıkarmamak için buna eklediği 11 kişinin 4’ü hakkında dava yok, 3’ü trafik kazası, 4’ü de şüpheli ölüm.
Köprüde kaos görüntüsü oluşturmak için işlenen cinayetler
Abidin Ünal kalkışma görüntüsü uğruna partili kalabalığın ortasında bıraktığı bir öğrencinin boğazın kesilmesine zemin hazırladı. Siyasiler saat 23’ten sonra halkı sokağa çağırdığı halde askeri öğrencilerden önce köprüde toplanmış kalabalığın oraya nasıl ve kim tarafından yönlendirdiğini açıklamıyorlar.
Bu arada köprü ayağındaki keskin nişancılar tarafından ateş açıldığına dair yüzlerce tanık var. Erdoğan’ın yaveri Ali Yazıcı mahkemede, Erol Olçok ve oğlunun öldürülmesinin Amerika’daki bir toplantıda AKP’lilerce planlandığını anlattı. Eşi “silah izinin önden değil omuzdan aşağı doğru olmasının araştırılmasını” istemiş, mahkeme kayıtlarına giren bu olayların hiçbiri soruşturulmamış. Aslında o gün darbe kurgusunda yer alanlar değil, ona karşı direnenler yargılanıyor.
Sistematik gözaltılar
390 bin gözaltı, 115 bin tutuklama ve hala devam eden operasyonların olayla ilişkisini açıklama gereği bile duymayanlar, bir toplum kesimini toptan suçlayarak sis perdesini kaldırmıyorlar. Hulusi Akar-Hakan Fidan, AKP’lilerin çoğunlukta olduğu Meclis araştırma komisyonu dahil, hiçbir yerde ifade vermedi. Vatandaşın kanı üzerinden iktidarı sağlamlaştıranlar kaymağını yemeye devam ediyor. Meclis raporundan bile korkan iktidar onu imha ediyor, Komisyon başkanı AKP’li Reşat Petek’i Meclis’ten kaçırıyor.
15 Temmuz’dan 9 yıl sonra aralarında başörtülülerinde olduğu binlerce insan sırf güç gösteri için gözaltına alındı. Yılmaz Özdil, “dünya tarihinde bu kadar başörtülüyü hapse atan başka iktidar yok”; Can Ataklı, “15 Temmuz’u neden sorgulamıyorsunuz? Darbe miydi, değil miydi, neden oldu? Kim yaptı, kim yönetti? Sonuçlarına baksanıza!”; Eski AKP milletvekili Şamil Tayyar, “15 Temmuz aydınlandığında ‘hainlerle kahramanlar’ yer değiştirir” diyor. Ortaokul öğrencilerinin birlikte ders çalıştıkları için yargılandığı ülkede, vicdanına kilit vuran AKP’liler, yaşanan insanlık dramlarını olağan göstermenin yolunu arıyor. Güç paydaşlarından birine güvenen CHP, kendisi için demokrasi isterken başkasının acılarını görmezden geliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***