HASAN CÜCÜK | YORUM
Avrupa’da yaşayan Türkler, önce ‘misafir işçi’ ardından ‘göçmen’ olarak sınıflandırıldı. Türkiye uzun yıllar Avrupa’ya ekonomik şartlardan dolayı giden vatandaşını ‘gurbetçi’ olarak tanımladı. Aradan yıllar geçmesine rağmen Türkiye’nin gözünde Avrupa’da yaşayan 5 milyon kişi hâlâ ‘gurbetçi.’
Oysa köprünün altından çok sular aktı. Devir değişti. Avrupa’daki Türkler ne ‘misafir işçi’ ne ‘göçmen’ ne de ‘gurbetçi.’ Uygun tanım ‘Euro Türkler’ olmalı. Yeni bir kimlik inşa edildi. Anavatan giderek bir ‘tatil ülkesi’, gurbet ise çoktan ‘yeni vatan’, Türkçe kırık dökük konuşulan bir dil, anadil ise bulunduğu ülkenin dili oldu.
Bu giriş yazısını Kerem Demirbay’ın açıklamaları üzerine yazdım. 3 Temmuz 1993’te Herten’de dünyaya gelen Demirbay, birçok Türk asıllı ismi futbol dünyasına kazandıran Schalke 04 ve Borussia Dortmund altyapılarında oynadı.
Merkez orta sahada oynayan Demirbay, profesyonel kariyerine Borussia Dortmund II’de başladı. Ardından Hamburg’a geçti. Kiralık dönemlerin ardından 2016’da Hoffenheim ile anlaştı. Yıldızını parlatan bir isme dönüşmesi ‘köy takımı’ olarak ünlenen Hoffenheim’da gerçekleşti.
Kerem Demirbay, Temmuz 2019’da tarihi bir imza attı. Bayer Leverkusen, serbest kalma bedeli olan 32 milyon Euro’yu ödeyip Kerem’i renklerine kattı. Ödenen bedel, Kerem’i kulüp tarihinin en pahalı oyuncusu yaptı. Leverkusen kadrosunun demirbaşlarından biri olan Demirbay’ın gözden düşmesi 2022’de takımın dümenini Xabi Alonso’nun geçmesiyle başladı.
Alonso, yeniden yapılandırdığı Leverkusen planlarında Demirbay’a yer yoktu. 2023’te Leverkusen, ödediği ücretin çok altında bir rakam olan 3,7 milyon Euro karşılığında Galatasaray’a sattı. İki yıl sarı-kırmızılı formayı terleten Demirbay, özellikle geçen sezon iyice gözden düştü. Yedek kulübesinin müdavimi olan Demirbay, geçtiğimiz günlerde bedelsiz olarak Eyüpspor’la 3 yıllık anlaşmaya vardı.
Şimdi yeniden giriş paragrafına dönelim…
Avrupa’da yaşayan Türklere yöneltilen eleştirilerin başında, “Fiziken Avrupa’da, aklen ve fikren Türkiye’de yaşıyor!” gelir. Haksız değillerdir. Bulundukları ülkenin gündemini takipten uzaktırlar. Bu tespit sadece ilk kuşakla sınırlı değil. Avrupa doğumlu, anadili doğduğu ülke dili olanların bile gündeminde ilk sırada Türkiye yer bulur. Tuttuğu takım, siyasi tercihi hep Türkiye eksenlidir.
Kerem, Almanya milli takımını seçmişti…
Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğünde tavrı çifte standarttır. Bulunduğu ülkedeki ayrımcılık ve giderek oyunu arttıran aşırı sağdan şikayet eder, mevzu Türkiye olunca tersi bir tavır takınır. Doğal olarak bu durum yaşadığı ülkede sorun olarak görülür. Bugün birçok Avrupa ülkesi, neden bu gençlerin otokratik liderlere hayranlık duyduğunu çözmeye çalışıyor.
Kerem Demirbay bu anlattıklarımıza tipik bir örnek. Yetişmesinde emeği olan, ona milli takım kapılarını açan Almanya’ya karşı içinde beslediği kabullenmemeyi röportajında açıkça ortaya koyuyor. ‘Çifte vatandaşlık’ taşıyan veya sadece doğduğu ülkenin vatandaşı olan isimlerin, ebeveyninin geldiği ülke yönünde milli tercihini yapması yadırganmıyor.
Almanya’da bunun çok örneği var. Misal Yıldıray Baştürk en popüler olduğu dönemde Türkiye’yi tercih ederken, Mesut Özil Almanya adına oynamıştı. Almanlar, Yıldıray’ı linç etmedi. Tercihine saygı duydu. Hoş Türkler yıllarca Mesut Özil’e tepki gösterdi. Ta ki ‘yerli ve milli’ bir isme dönüşünce bağrına bastı.
Kerem, milli tercihinin Türkiye olduğunu belirtip “Türkiye A Milli Takımı’nda oynamak için 1.5 sene uğraştım. Olmadı, maalesef. Federasyon uğraşmadı, o dönem isim vermeyi sevmem o dönem kesinlikle çalışanlar iyi değildi. Yoksa ben şu anda Türkiye için oynardım. Almanya’yı ben 3.5 ay beklettim, yanlış anlamayın orada oynayanlar çok iyi bilir 3.5 ay Almanya Milli Takımı’nı bekletemezsin. Bekletmezler yani. Ben, Türkiye için beklettim.” diyor.
Almanya milli takım kariyeri sadece iki maçtan ibaret oldu. İlk kez formayı Danimarka karşısında 6 Haziran 2017’de 13 dakika giydi. Ardından 25 Haziran 2017’de Konfederasyon Kupası’nda Kamerun karşısında sahaya ilk 11’de çıkıp, 78 dakika kaldığı oyunda ilk ve tek golünü attı. Kerem, Almanya milli serüveninin kısa sürmesini, “Ben Kamerun’a karşı bir gol attım, formamı çıkardım. Sırtımda Türkiye haritası dövmesi var. Ondan sonra Almanya’da o dönem ‘Türkiye haritasını vücudunda taşıyor, niye bizim için oynuyor?” cümleleri kurulmasına bağlıyor.
Bir adım daha ileri gidip, Başakşehir’le oynadıkları maç sonunda “Ben Türküm!” dediği için sepetlendiğini iddia ediyor.
Ve asıl bombayı patlattığı cümle geliyor, “İyi de oldu, ben hiç içten oynamadım orada.”
Yani Almanya için kerhen ter döktüğünü söylüyor. Kimse silah zoruyla Kerem’e Almanya formasını giydirmedi. İradesiyle karar veriyor ama isteyerek oynamıyor. Kamuoyu Kerem’i ikiyüzlü davranmakla suçluyor.
Kerem, kendisine ve orada bulunan Türklere hiç bir faydası olmayan bu sözlerinin nereye varacağını bilmiyor olmalı. Bir anlamda aşırı sağa gollük pas veriyor. Ne diyor aşırı sağ, “Göçmenler, asla bulunduğu ülkeye entegre olmaz. Onlar sadece sunulan imkanlardan faydalanır.”
Kerem de bu sözleri haklı çıkarıyor. Umalım ki sözleri Almanya’da gündem olmaz… Sevmediğin ülkenin, seni sevmesini beklemek ne kadar akla ve mantığa uygun?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***