Sivas Madımak Oteli’nde yaşanan katliamın üzerinden tam 32 yıl geçti. 33 yazar, şair, aydın ve sanatçının yakılarak öldürüldüğü katliam, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Alevi dernekleri, 2 Temmuz’da Sivas’ta etkinlikler düzenleyecek. Bugün de katliamın üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen ülkenin dört bir tarafında Madımak Oteli’nde yakılan 33 aydın anılacak.
Peki o gün ne olmuştu?
1993 yılının Temmuz ayında aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu sanatçı, şair ve yazarların bulunduğu çok sayıda aydın, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak, Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında Sivas’a gitmişti. Ancak 33’ü geri dönemedi.
Kültür merkezi önünde toplanan ve sayıları her geçen dakika artan kalabalık, sanatçı ve aydınların kaldığı Madımak Oteline doğru yürümeye başladı. Sayıları bir anda 10 bini aştı. Önce otelin etrafındaki araçlar ateşe verildi. Ardından otel alevlere teslim oldu.
Bu arada itfaiye ve emniyetin müdahalesi ise yetersiz kaldı. İtfaiye yangına çok geç müdahale etti. Emniyetin ise saldırganlara kasıtlı olarak müdahale etmediği ileri sürüldü. 33 aydın, sanatçı ve şair ve 2 otel çalışanından bazıları yanarak, bazıları dumandan zehirlenerek can verdi.
Katliamın temelinde, ideolojik ve mezhepsel gerilimler yatıyordu. Aziz Nesin’in, Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri adlı kitabını Türkçeye çevirme girişimi, bazı kesimlerde tepki çekmişti. Nesin’in dinsizlik ve Alevilere yakınlıkla suçlanması, saldırganlar için bir provokasyon bahanesi oldu. Ayrıca, Sivas’taki şenliklerin Alevi kültürünü öne çıkarması, yerel bazı gruplar tarafından “mezhepçilik” olarak algılandı ve gerilimi tırmandırdı.
Saldırganlar, Nesin’in görüşlerini “İslam’a hakaret” olarak nitelendirerek ve şenlikleri “provokasyon” olarak görerek eylemi gerçekleştirdi. Kalabalık, “Şeriat” sloganları atarak oteli hedef aldı. Organizatörler arasında radikal dinci grupların olduğu ve olayın planlı bir şekilde tırmandırıldığı, daha sonra ortaya çıkan mahkeme kayıtlarıyla desteklendi.
Madımak Katliamı, Türkiye’nin 1990’lardaki siyasi ve toplumsal kutuplaşmasının en trajik örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Olay, mezhepsel önyargılar, ifade özgürlüğüne tahammülsüzlük ve radikal ideolojilerin çatışmasıyla şekillendi.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre güvenlik güçlerinin yetersiz müdahalesi, olayın büyümesinde kritik rol oynadı ve devlet kurumlarının ihmali yıllarca tartışıldı ve hala da tartışılıyor.
Önceki gece Leman Dergisi binasına yönelik saldırılar ve atılan sloganlar Madımak katliamını akıllara getirmişti. Aradan 32 yıl geçmişti; ancak kafa aynı kafaydı… Değişen hiçbir şey yoktu! Bir karikatürü bahane eden kalabalıklar ‘kafirlere ölüm’ sloganlarıyla Leman dergisi binasına saldırdı.
Polisler, büyük bir hınç ve öfkeyle dergi çalışanlarını çıplak ayak ve ters kelepçe takarak yaka paça gözaltına aldı. Ülkenin İçişleri Bakanı ise sosyal medya hesabından ‘troll’ gibi görüntülü paylaşımlar yaparak gözü dönmüş öfkeli kalabalığı daha da galeyana getirdi…
Aradan yıllar geçiyor… Zaman değişiyor; mekan değişiyor ancak ‘kafa/zihniyet’ değişmiyor…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***