En üst soldan: AKPM İspanya Milletvekili Laura Castel, Almanya Milletvekili Vinzenz Glaser, Belçika Milletvekili Benjamin Dalle, Fransa Milletvekili Emmanuel Fenandes, Belçika Milletvekili Christophe Lacroix, Fransa Milletvekili Sandra Regol.
SEVİNÇ ÖZARSLAN – TR724 HABER MERKEZİ
Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek için üç yıldır düzenlenen Strasbourg Adalet Buluşması’nın dördüncüsü bugün Strasbourg’taki Avrupa Konseyi’nin önünde gerçekleştirildi.
Avrupa saatiyle 11.30’da yürüyüş ve sloganlarla başlayan programa Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden (AKPM) 6 milletvekili katıldı. AKPM Fransa milletvekilleri Emmanuel Fernandes ve Sandra Regol, İspanya milletvekili Laura Castel, Belçika milletvekilleri Benjamin Dalle ve Christophe Lacroix ve Almanya milletvekili Vinzenz Glasser yaptıkları konuşmalarla programa damga vurdu. Milletvekilleri, annesi tutuklandıktan sonra kardeşlerine bakmak zorunda kalan ve üç ay önce hayatını kaybeden 15 yaşındaki Sümeyra Gelir ve tutuklu belediye başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere Türkiye’deki birçok hukuksuzluğa dikkat çekti.
4. STRASBOURG ADALET BULUŞMASI YOUTUBE’DA CANLI YAYINLANDI
İspanyol Milletvekili Laura Castel, annesi cezaevinde olan Sümeyra Gelir’in yatağında vefat ettiğini hatırlattı ve üzüntüsünü dile getirdi. Sümeyra Gelir’in anne-babası hapsedilmiş çocukların sembolü haline geldiğini vurgulayan Castel, insan hakları ihlallerinin Avrupa Parlamentosu’nda dikkate alındığını da belirtti.
43 gazetecinin hapiste olduğunu söyleyen Alman milletvekili Vinzenz Glaser, “Yargı kararları kanunlar yok sayılarak veriliyor. Bunların hepsini biz kayıt altına alıyoruz.” dedi. Glaser konuşmasını programın sloganlarından biri olan “Geciken adalet, adalet değildir” diyerek tamamladı.
“KHK HUKUKSUZLUKLARI SADECE TÜRKİYE’NİN İÇ MESELESİ DEĞİLDİR”
Belçika Milletvekili Benjamin Dalle, hukukun herkes için şart olduğunu, Gülen Hareketi mensuplarının ayrı tutulamayacağını, KHK hukuksuzluklarının sadece Türkiye’nin iç meselesi olmadığını, Avrupa Konseyi’nin de meselesi olduğunu, çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade etti. Bir milletvekili olarak değil, bir insan hakları derneğinin yöneticisi, üyesi olarak da konuştuğunu ifade eden Dalle, Türkiye’deki seçilmiş politikacıların, akademisyenlerin tutuklu olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
“BİLİYORUM ÜZGÜNSÜNÜZ, ÖFKELİSİNİZ, SONUNA KADAR SİZİNLEYİM”
Christophe Lacroix
KHK’lılar tarafından konuşması sık sık alkışlarla kesilen Belçika Milletvekili Christophe Lacroix, “Belki aranızda beni anlamayanlar olacak ama samimiyetle, kalbimle konuştuğum için anlayacağınıza inanıyorum. Sizinleyim. Biliyorum üzgünsünüz. Öfkelisiniz. Ama yıkmaya çalıştıkları demokrasi ve özgürlük için buradayız, beraberiz.” dedi.
Konuşmasında Türkiye’de hapiste olan siyasetçiler başta olmak üzere birçok isimden bahseden Lacroix de Sümeyra Gelir’e vurgu yaptı ve “O 15 yaşındaydı. Onu kaybettik. Annesi içerdeydi. Kardeşlerine bakma sorumluluğu vardı ama korkudan, endişeden öldü o çocuk. Sonuna kadar sizinleyim. İnanıyorum ki Avrupa Konseyi’ndekiler de sizi anlayacak. Kadınları, erkekleri, öğrencileri tutuklayabilirsiniz ama asla özgürlük için bizi durduramayacaksınız.” diye konuştu.
“YARGILAMALAR DELİLLERE DEĞİL, ÖNYARGILARA DAYANIYOR”
Fransa Milletvekili Sandra Regol, “Türkiye’de 2016’dan bu yana hukukun üstünlüğü ciddi çekilde zayıfladı. Masum insanlar keyfi terör suçlamalarıyla hapsediliyor. Cezaevleri hızla doluyor. Türkiye’de birkaç yılda 130 hapishane inşa edildi. Yargılamalar delillere değil, önyargılara dayanıyor. Baskı sadece Türkiye’de yok, yurt dışında da kaçırmalar devam ediyor. Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında hapishaneler en çok dolu olduğu ülkelerin başında Türkiye geliyor.” ifadelerini kullandı.
Regol konuşmasının sonunda üç önemli mesaj verdi. İlk mesajında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne çağrıda bulunan Regol, “Her insan bir dosyadır. Ailedir, hikayedir. Adaleti tesis etmek sizin göreviniz.” dedi. Türkiye’deki yetkililere de seslenen Regol, “Cezaevleri açmakla büyüklük sağlanmaz.” Regol’un son mesajı mağdurlara oldu ve “Sizi unutmuyoruz. Hiçkimse başkaları baskı altındayken gerçekten özgür değildir.” dedi.
Benjamin Dalle konuşmasını yaptıktan sonra sahnenin önünde kendisini dinleyen KHK’lılarla selamlaştı.
Program, Avrupa Konseyi’nin hemen önünde gerçekleştirildiği için milletvekillerinin masalarından kalkıp KHK’lılara desteğe gelmeleri, tekrar çantalarını alıp Konsey’e işlerinin başına dönmeleri görülmeye değer bir manzaraydı.
YABANCI GAZETECİLER DE VARDI
Sürgün gazeteci Abdullah Abdulkadiroğlu’nun sunduğu programı milletvekillerinin yanı sıra yabancı gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler de izledi. Hollandalı gazeteci Ewout Klei, İstanbul’da görülen Kız Çocukları Davası’nı mahkemeye gidip yerinde takip eden Paris Barosu’ndan İnsan Hakları Avukatı Anais Lefort’la röportaj yaptı. Klei izlenimleriyle ilgili birçok not aldı.
Hollandalı gazeteci Ewout Klei (sağda) ve avukat Anais Lefort.
Saldırıya ve tehdide uğramış mültecilerin hikayelerinin yer aldığı Türklerin Gözyaşları kitabının yazarı, Norveçli eski siyasetçi Odd Anders With, Norveçli Kilise Diyalog Merkezi yöneticisi Dag Aakre, avukat Anais Lefort ve insanlık ve adalet için 12 ülkede 1500 km yürüyen Fransız insan hakları aktivisti Valerie Thatcher da konuşmalarıyla insan hakları temelli bir dünyaya işaret etti. Konuşmacıların çoğunun Sümeyra Gelir’i unutmaması, neredeyse hepsinin bu konuda bilgi sahibi olması dikkat çekti.
HERKES İÇİN ADALET
Merkezi Avrupa’da bulunan Peaceful Actions Platformu’nun düzenlediği adalet buluşması bu yıl da “herkes için adalet” teması çerçevesinde gerçekleştirildi. Avrupa Konseyi ile AİHM binalarının önündeki Allée de la Robertsau Caddesi üzerinde 900 metrelik alanda gerçekleştirilen programa, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra Türkiye’den ayrılan yaklaşık 2 bin KHK’lı katıldı.
Geçen yıl Avrupa Konseyi’ne “Yalçınkaya kararı uygulansın” çağrısında bulunan KHK’lılar, Konsey’den insiyatif almasını, Yalçınkaya, Kavala ve Demirtaş kararlarının Türkiye tarafından geciktirmeden uygulanmasını talep etti. Ayrıca hala Türkiye’de Yalçınkaya kararına rağmen insanların kanunsuz suç ve ceza uydurularak hapse atılmasının önüne geçilmesini istedi.
Avrupa’nın birçok ülkesinden 7’den 77’ye herkes adalet için bir aradaydı.
ÖĞRENCİ GÖZALTILARI, BELEDİYE BAŞKANLARININ TUTUKLANMASI, HASTA TUTUKLULAR, HAPİSTEKİ BEBEKLER, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ…
Türkiye’yi de ilgilendiren önemli kararların alındığı Avrupa Konseyi’ne önüne gelen sarı tişörtlü, mağdur maskeleri takan KHK’lılar, Konsey’in kapısında durarak, “Herkes için Adalet”, “Mahkeme kararını verdi! Sıra Konsey’de”, “Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük”, “İmamoğlu 99 gündür cezaevinde”, “Kanunsuz ceza olmaz”, “Kayyumlara Değil, Halka Güvenin”, “Seçilmiş Belediye Başkanlarından Elinizi Çekin”, “Protesto İnsan Hakkıdır”, “Öğrenciler Serbest Bırakılsın, “Hasta Mahkumlar Serbest Bırakılsın, “Özgür Basın Olmadan demokrasi olmaz”, “Çocukların yeri cezaevi değildir” şeklinde Türkçe ve İngilizce sloganlar attı ve Konsey’in ile AİHM’in ana kapısında yetkililere taleplerini ileten mektuplar verdi.
AİHM BAŞKANI’NA, AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİNE VE İNSAN HAKLARI KOMİSERİNE MEKTUP
AİHM Başkanı Mattias Guyomar (sağda), Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty.
Barışçıl sivil toplum hareketi Peaceful Action Platform yetkilileri tarafından AİHM Başkanı Mattias Guyomar, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty’ye hitaben mektup yazıldı.
Avrupa’daki 16 derneğinin logosu ve özellikle 6 insan hakları derneği temsilcilerinin adının ve imzasının yer aldığı mektuplarda, Türkiye’de özellikle 2016’dan bu yana ciddi insan hakları ihlalleri olduğu, bu ihlallerin bazılarının AİHM ve BM yetkili organlarınca tespit edilip düzeltilmesi kararlarının çıktığı ifade edildi.
KHK’lı hukuk profesörü Hüseyin Demir ve ihraç diplomat Rumi Ünal’ın da içinde yer aldığı bir ekip mektubu Avrupa Konseyi yetkililerine teslim etti.
“ADALET ARAYIŞIMIZ ENGELLENİYOR”
AİHM başkanına yazılan mektupta, Türkiye’de etkin iç hukuk yolu kalmadığının altı çizildi. Özellikle Hizmet Hareketi mensuplarına uluslararası hukukla çelişen özel uygulamalar yapılarak mağdur edildikleri, kasıtlı olarak dosyaların Anayasa Mahkemesi’nde ya da öncesinde sürüncemede bırakılarak Strazburg’da adalet aranmasının engellendiği, Mahkemenin bu gerçeği görerek başvurucu mağdurlardan ısrarla iç hukuk yolların tüketilmesini talep etmekten vazgeçmesini, önlerinde bulunan dosyaları ivedilikle karara bağlaması talep edildi. Ayrıca Mahkemenin bazı dosyalarda, dosyaların özel durumuna dikkat etmeden düşük tazminatlarla dosyaları karara bağlamasının Strazburg Mahkemesinin saygınlığına gölge düşürdüğü ifade edildi.
“TÜRKİYE’DE İÇ HUKUK YOLU KALMAMIŞTIR”
Mahkemenin KHK’lı Yusuf Bilge Tunç dosyası örneğinde olduğu gibi, bazen Türkiye hukuk devletiymiş gibi davranarak kararlar verdiğini, bunun mahkemeyi son çare olarak gören mağdurlar ve insan hakları savunucularını hayal kırıklığı uğrattığı vurgulandı.
Mahkeme başkanından, tetkik hakimi olarak başvuru dosyalarında ön inceleme yapan hukukçuların üye devletler tarafından atanıp, maaşlarının da bu devletlerden karşılandığı belirtilerek, bu hakimlerin tarafsızlığının sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması talep edildi.
“TERÖRLE MÜCADELE YASASI İSTİSMAR EDİLİYOR”
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty’e yazılan mektupta ise, Türkiye’deki ihlallerin sistematik yapısının kamuoyuna açık şekilde ifade edilmesi, Yalçınkaya kararı uygulanmasını kontrol için takip ziyaretlerinin yapılması, marjinalize edilmiş gruplar da dahil olmak üzere STKlar ve mağdurlarla doğrudan iletişime geçilmesi, yargı bağımsızlığı, terörle mücadele yasasının istismarı ve duruşma öncesi tutukluluk durumları hakkında tematik raporlar yayınlanması, cezasızlık durumunu önleme sorumluluklarını yerine getirmeleri için üye devletlere çağrı yapılması istendi.
“AİHM’DEN İHLAL SÜRECİNİ BAŞLATMASINI İSTİYORUZ”
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset’e yazılan mektupta ise, Türkiye’deki mevcut durum hakkında bilgi verildi. Berset’ten kamuya açık şekilde Türkiye’nin AİHM kararlarına özellikle de Yalçınkaya kararına uymadığının ilanı, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesine atfen madde 46(4) ihlal sürecini başlatması, Türkiye ve Türkiye dışındaki zulme uğramış topluluklar ve sivil toplum aktörleriyle diyalog ve reform için meşru paydaşlar olarak interaktif iletişim kurması, demokratik değerler ve kurumsal bütünlüğü ayakta tutmak için üye devletler arasında koordineli bir iletişime öncülük etmesi talep edildi.
HAPİS YATAN KHK’LI MAĞDURLAR DA STRASBOURG’DAYDI
Soldan: Annesiyle hapis yatan Bahar ve annesi avukat Özge Elif Hendekçi, Bekir Berk Görmez, kızı Azize Görmez, Hatice Aksoy.
Konya Cezaevinde çıplak aramaya maruz kalan Müleyke P., hamileyken tutuklanan Zeynep Şakrak, Harbiyeli annesi Melek Çetinkaya, askeri öğrencilerin, kursiyer teğmenlerin aileleri buluşmaya gelenler arasındaydı.
ihraç edildikten sonra 29 kiloya kadar düşen ve 2021 yılında hayatını kaybeden KHK’lı öğretmen Fatma Görmez’in eşi Bekir Berk Görmez ve kızı Azize, bebeğiyle birlikte hapis yatan avukat Özge Elif Hendekçi ile eşini ve oğlunu Ege’de kaybeden Hasan Aksoy’un kızkardeşi Hatice Aksoy programda konuşma yaptı.
FATMA GÖRMEZ’İN KIZI AZİZE HERKESİ AĞLATTI
Avrupa Konseyi’nin önüne kurulan platformda konuşan Fatma Görmez’in kızı Azize Görmez, 8 yaşından 9 yaşına kadar hem annesine, hem kardeşine baktığını, hapisteki babasını ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını, diğer yandan hem okuduğunu hem de büyüdüğünü anlatırken gözyaşlarını tutamadı. KHK’lılar da onunla birlikte ağladı.
Azize Görmez,
“Ben 9 yaşındayken babam cezaevindeyken önce abime, sonra anneme baktım ama ikisini de kaybettim. En son ikisini morgda gördüm ama yılmadım. Babama cezaevine giderken hem okudum, hem ihtiyaçlarını karşıladım. Annemin kulakları duymadığı için evin işleriyle de ben uğraşıyordum. Hafta sonları eve bakıyordum, hafta içi okula gidiyordum. Akşam geliyordum, anneme bakıyordum. Abime hastaneye gidiyordum. Abimi kaybettim. Ardından iki yıl sonra annemi kaybettim. Sonra tek başıma kaldım. Türkiye’de sahip çıkan olmadı.
“BENİ DE YALNIZ BIRAKMAZSANIZ SEVİNİRİM”
Kurulu bir evim vardı. İki yıl boyunca orada yaşadım. Lise mezunuyum, hem okudum hem ihtiyaçlarımı giderdim. Kendi başıma bir şekilde büyüdüm. BU zamana kadar ailemle büyümedim, tek başıma bir hayat sürerek bu zamana kadar geldim. Yurt dışına da tek başıma çıktım. 17 yaşında yurt dışına çıktım, şu an 19 yaşındayım. İki yıldır Avrupa’dayım. Babamla kavuştuk ama o başka ülkede ben başka ülkede. Yaklaşık 6 yıl 8 ay boyunca böyle bir hayat yaşadım. 9 yaşımdan 18 yaşına kadar tek başımaydım, hem okudum, hem büyüdüm, buraya geldim. Elimden geldiğinde mutlu olmaya çalışıyorum. Herkese bu yolda başarılar diliyorum. Beni de yalnız bırakmazsanız sevinirim.” dedi.
“OĞLUMUN CENAZESİNE KELEPÇEYLE GÖTÜRÜLDÜM”
Azize’nin babası Bekir Berk Görmez ise hayatını onurla yaşamış, sessizce direnişiyle insanlığın onurunu temsil etmiş bir anne, bir öğretmen, bir eş ve bir vicdan abidesi olan sevgili eşi Fatma Görmez’i anlatmak için Strasbourg’a geldiğini söyledi.
Bekir Berk Görmez, “Fatma yalnızca bir sınıf öğretmeni değildi. O, karanlığa ışık tutan, öğrencilerine sadece bilgi değil umut da veren bir candı. Ama bir gecede, hiçbir somut gerekçe olmaksızın, yalnızca bir kararnameyle görevinden koparıldı. Emek verdiği mesleğinden, onur duyduğu kimliğinden edildi. Ardından gelen sağlık sorunları, böbrek nakli, iki kalp ameliyatı, işitme kaybı onu hem bedenen hem ruhen yordu. Ve tüm bu süreçte bir başınaydı. Hakkı olan emeklilik bile çok görüldü.” dedi.
Bekir Berk Görmez ve kızı Azize Görmez.
Görmez şöyle devam etti: “Oğlumuz Berk vefat ettiğinde henüz 14 yaşındaydı. Bir çocuk olarak yaşamla değil, kanserle savaştı. Annesiyle hastane koridorlarında hayata tutunmaya çalıştı. Ama ben, bir baba olarak, son anlarında yanında olamadım. Çünkü cezaevindeydim. Oğlumun cenazesine bile kelepçeyle getirildim. O anın acısını tarif edebilecek bir kelime bu dilde yok.
Fatma ise acıların yükünü bir başına taşıdı. Hem hasta, hem yaslı, hem de evladını yitirmiş bir anne olarak. Azize’mize hem annelik hem babalık yapmaya çalıştı. Ama artık takati kalmamıştı. Sadece 29 kiloya düşmüştü. Tek dileği, yanında olmamdı. O da gerçekleşemedi.
Bugün burada yalnızca bir kadını değil, bir haksızlıklar zincirini, görmezden gelinen bir adalet çağrısını uğurluyoruz. Fatma’nın hikayesi, bu topraklarda susturulan binlerce çığlıktan yalnızca biri. Bizim aradığımız şey adalet değil; yalnızca adil davranılması. Herkes gibi, insan onuruna yakışır bir yaşam hakkı. Fatma’nın, Berk’in ve sesini duyuramadan göçen nice insanın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Onların mücadelesi, bizim vicdanlarımızda yaşamaya devam edecek.”
“ÖMRÜMÜZDEN TAM 5 YIL ÇALINDI”
Özge Elif Hendekçi ve kızı Bahar.
Avukat cübbesiyle sahneye çıkan Özge Elif Hendekçi, “27 yaşında elinden alınan, gaspedilen cübbemin onurunu geri almak için buradayım. 3 aylık bebeğimle birlikte adım attığım cezaevinde, ömrümüzden tam 5 yıl çalındı. Bugün buradayım; Başka bebekler cezaevlerinde büyümesin, hastalar tedavi haklarına erişebilsin, yaşlılar, ömürlerinin son günlerini ailelerinin yanında huzur içinde geçirebilsin diye.” Strasbourg’ta olduğunu belirtti.
“ABİM, BABALARIN ÇOCUKLARINA SARILDIĞINI GÖRÜNCE ‘BEN YETİMİM’ DERDİ”
Hatice Aksoy programa abisi, yengesi ve yeğeni adına katıldı. Hasan Aksoy, eşi Sena Aksoy ve oğlu Baha Aksoy’u Ege Denizi’nde kaybettikten sonra 7 yıl hapis yattı.
Hayatının rotasının 2013’te liseyi bitirip Afrika’ya hicret ettiğinde değiştiğini söyleyen Hatice Aksoy da, Ege Denizi’nde hayatını kaybeden abisi Hasan Aksoy’un eşi Sena Aksoy ve 3 yaşındaki yeğeni Yusuf Baha Aksoy’u anlattı:
“Gine’den Mali’ye, Senegal’den Kenya’ya birçok ülkede görev yaptım. Açılan okullar tek tek kapandı, umutla kurduğumuz hayaller paramparça edildi. Sadece eğitim vermek istemiştik. Ama her kapı önümüze para ve baskıyla kapandı. Öğrendik ki: Doğru olmak yetmiyor; paranın sesi her yerde daha baskın çıkıyor. Sonra 15 Temmuz oldu… Yurt dışında, dua ederek izledik olup biteni. Darbenin bizimle ilgisi yoktu ama suç yine bizim camiamıza yüklendi. Ailemizin üzerine karabasan gibi çöktü. Ve ardından… 28 Temmuz 2018.
yengem Sena ve 3 yaşındaki yeğenim Yusuf Baha Ege Denizi’nden geçerken can verdi. Tekneleri battı. Minik bir bedeni siyah ceset torbasıyla morgdan almak zorunda kalmak… O an dünyam durdu. Abim hayatta kaldı. Ama bir babanın acısı, boğazındaki düğüm hâlâ geçmedi. Eşinin ve oğlunun mezarına bile götürülmeden cezaevine kondu.
Tam 7 yıl, çürütüldü. Kendi öz kuzenimiz onu ihbar etti. İftira karşılığı ödül dağıtılan bir ülkede, vicdanlar satılıktı. Abim, çocukların babalarına sarıldığını gördüğünde, “Ben yetimim” derdi. Çünkü onun artık tutunacak kimsesi kalmamıştı. Cenazeye bile araç verilmedi. 3 yaşındaki yeğenim bile ‘terörist’ ilan edildi. Kapımız çalındığında kimse gelmedi, çünkü “bizi gören olur” diye herkes korkuyordu. Ama biz susmadık. İnancımızdan, duruşumuzdan vazgeçmedik. Abim şimdi 7. üniversitesini okuyor pes etmeden mücadeleye devam ediyor. Biz sadece bir aile değiliz. Biz bu ülkenin en çok ezilenlerinden, en ağır bedelleri ödeyenlerindeniz. Ve bu anlatılanlar, binlerce benzer hikâyeden sadece biri. Biz doğru taraftayız. Çünkü inancımız, vicdanımız ve yitirdiğimiz canlarımız bize yönümüzü gösteriyor. Adalet er ya da geç gelecek. Ve biz o gün geldiğinde başımız dik, yüreğimiz dolu olacağız.”
VİDEO MESAJLARI YAYINLANDI
KHK’lı Hâkim Sevda Güven:
“Cezaevinde katledilen Emniyet Müdürü Zeki Güven’in eşiyim.
Sesi olmayanların sesi olmak, hak ve hukuk mücadelesinde saf tutmak için biz de Strazburg’dayız.”@AvLeventism#StrazburgAdaletBuluşması pic.twitter.com/ljomCcvhIC
— Peaceful Actions Platfomu (@PAPlatformu) June 25, 2025
Programa gelemeyen, işkence gördükten sonra Sincan Cezaevinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden KHK’lı emniyet mensubu Zeki Güvenin eşi, ihraç hakim Sevda Güven, cezaevinde koronavirüse yakalanıp vefat eden KHK’lı İngilizce öğretmeni Önder Ateş’in eşi Nurten Ateş, Burhan Ataç’ın babası Harun Ataç, gazeteci Mehmet Kamil Oğuz’un eşi Demet Oğuz da programa video-mesaj gönderdi.
AVRUPA KONSEYİ’NİN DUYARSIZLIĞI SOKAK PERFORMANSIYLA ELEŞTİRİLDİ
4. Strasbourg Adalet Buluşması kapsamında üniversite öğrencileri tarafından hazırlanan sahne performansının yanı sıra Avrupa’nın birçok şehrinden Strasbourg’a bisiklet turları yapıldı. Etkinlik alanına sabah saatlerinde başlayan hummalı bir çalışmayla “Adalet Duvarı” inşa edildi. Süpermen, Batman, Pikachu kostümlü katılımcılar da programa renk kattı. Programda ayrıca sanatçı Süvari Öztürk, Ercan Aydın ve yazar Hilal Nesin küçük bir konser verdi.
Programda, merkezi Belçika’da olan insan hakları derneği OTHERS’in genç gönüllüleri 7 dakika süren bir performans sahneledi. Üniversite öğrencisi yaklaşık 15 gönüllü tarafından hazırlanan sokak performansında, Avrupa Konseyi üyelerinin sessizliği ve biriken tozlu dosyalar sembolize edildi.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, gösteri yapan öğrencilere uygulanan şiddet, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamarı ve kamuoyunda Kız Çocukları Davası olarak bilinen davanın da ironik ve düşündürücü bir dille eleştirildiği performansta, Türkiye’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde insan hakları ihlalleri olduğunda, Avrupa kurumlarının ve bu kurumlarda görevli yetkililerin gerçek ve etkili adımlar atmak yerine sosyal medya platformu X’ten “We are concerned” (Endişeliyiz) diye paylaşımlarla yetinmeleri, işleri bitince golf ya da tenis oynamaya gitmeleri eleştirildi. Performansın final sahnesinde ise yayının kesilmesiyle birlikte sunucunun gözaltına alınması ve ardından ekrana gelen “NO SIGNAL” yazısıyla ifade ve basın özgürlüğüne yönelik saldırıların boyutu vurgulandı.
SÜMEYRA GELİR, KAVALA, İMAMOĞLU, ÖĞRENCİLER ADALET DUVARI’NDA RESMEDİLDİ
Sahnenin hemen yanına kurulan 20 x 2,5 metre boyutlarındaki Adalet Duvarı’nın (Justice Wall) üst kısmına yaklaşık bir hafta süren bir çalışmayla Türkiye’deki hak ihlallerinin resimleri çizildi. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu’nun portreleri, annesi tutuklandıktan sonra epilepsi hastası olan ve 3 Nisan 2025 sabahı anneannesinin evinde kriz geçirerek hayatını kaybeden 15 yaşındaki Sümeyra Gelir ve annesi Melek Gelir’in hapiste çekildiği son fotoğrafı, Boğaziçi Üniversitesi’ne yönelik baskılar ve eylem yapan öğrencilerin tutuklanması, gazetecilere uygulanan şiddet ve baskı, KHK’lı ailelerin adeta ateşe atılması, Kürt ve CHP’li belediyelere kayyum atanması gibi olayların resmedildiği duvarın alt kısmı ise eyleme katılanlara ayrıldı. Katılımcılar buraya insan hakları, hukuk, demokrasi ve barış gibi konularda mesajlarını yazdı, imzalarını attı.
PİKACHU BU SEFER POLİSTEN KAÇMADI, BATMAN VE SÜPERMEN’LE BİRLİKTE İNSANLIĞI KORUMAK İÇİN MESAJ VERDİ
Geçtiğimiz mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonların ardından başlayan eylemlerde tüm dünyanın ilgi odağına yerleşen Pokemon karakteri Pikachu da, 4. Strasbourg Adalet Buluşması’na katıldı. Ancak sevimli karakter bu kez, Antalya’da olduğu gibi polis müdahalesinden kaçmadı, demokratik bir şekilde hak aradı ve yalnız çizgi roman dünyasının değil, aynı zamanda adalet arayışının ve evrensel insan haklarının da simgesi haline gelen Süpermen ve Batman’i de yanına alarak “Adalet ancak birlikte mümkün olur.” mesajı verdi.
Sanatçı Süvari Öztürk, Ercan Aydın ve yazar Hilal Nesin, Ahmet Kaya, Ahmet Aslan’In şarkılarını seslendirdi, hep birlikte Çav Bella okundu.
Ahmet Kaya’nın Ağlama Anne şarkısına herkes gözyaşlarıyla eşlik etti.
Peaceful Actions Platform’un çatısı altındaki; Solidarity With OTHERS, HRD, HRD ve HRS gibi derneklerin katkılarıyla düzenlenen saat eylem 15.00’te sona erdi.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***
