ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Dünya nefesini tutmuş İsrail-İran savaşı ve Trump’ın çatışmalara dahil olmasını izlerken New York’ta tarihi bir gelişme yaşandı. ‘Demokrat Sosyalist’ Zohran Mamdani, New York’un ilk ‘Müslüman Sosyalist’ belediye başkan adayı oldu. Açık sözlülüğü, radikal fikirleri ve sıradışı kampanyası ile adından söz ettiren Mamdani, para ve lobilerin şekillendirdiği seçim sisteminde gerçek bir halk hareketi başlattı. 33 yaşındaki Zohran Mamdani kısa sürede sadece New York’un değil, tüm Amerika’nın dikkatle izlediği bir siyasetçi haline geldi.
Peki kim bu Mamdani?
Sermayenin ve elitlerin desteklediği eski vali Andrew Cuomo’ya karşı elde ettiği zafer ne anlama geliyor? İsrail’den sonra dünyada en çok Yahudi’nin yaşadığı New York’ta bu sonuç bize neler söylüyor?
Diasporanın çocuğu, halkın adayı
Müslüman, göçmen kökenli, açık sözlü ve demokratik sosyalist… Ancak Mamdani’yi ‘farklı’ kılan yalnızca kimliği değil; onun siyaseti, sistemin çeperlerinden gelen bir vicdan çağrısı. Tam da bu yüzden bir kesim için umut, bir kesim için ise tehdit. Özellikle Yahudi toplumundaki yankılar, Mamdani’nin zaferini siyasi olmaktan öte kültürel bir fay hattına dönüştürdü.
Zohran Mamdani, 1991 yılında Uganda’nın başkenti Kampala’da doğdu. Ailesi, entelektüel ve sanatsal dünyada oldukça tanınmış isimlerden oluşuyor. Babası, Mahmood Mamdani, sömürge sonrası çalışmalar ve siyasal teori alanlarında dünyaca ünlü bir akademisyen; annesi Mira Nair ise Düğün (Monsoon Wedding) ve İsim (The Namesake) gibi filmleriyle kimlik, göç ve toplumsal dönüşüm konularını işleyen tanınmış bir yönetmen. Her ikisi de Harvard’lı. Eşi Rawa Duwaji 27 yaşında Suriyeli bir sanatçı.
Mamdani, çocukluğunu New York’ta geçirdi; hem Afrika hem Güney Asya hem de Amerikan kültürlerinin kesişiminde büyüdü. Maine’deki Bowdoin College’da ekonomi ve sinema eğitimi aldı. Ancak onu siyasete asıl yönlendiren deneyim, Queens’teki düşük gelirli göçmen ailelere ipotek yardımı danışmanlığı yaptığı yıllardı. Burada, emekçilerin nasıl sistematik şekilde barınma hakkından ve yasal korumalardan mahrum bırakıldığını doğrudan gözlemledi. Mamdani için siyaset, soyut bir fikir değil, doğrudan hayatta kalma meselesiydi.
Demokratik sosyalizmin yükselişi
2020 yılında Mamdani, New York Eyalet Meclisi’nin 36. seçim bölgesinden aday oldu. Uzun süredir görevde olan bir demokrat isme karşı yarıştı ve kazandı. Böylece New York Eyalet Meclisi’ne seçilen ilk Güney Asya kökenli ve Müslüman üyelerden biri oldu. Daha da önemlisi, Amerika Demokratik Sosyalistler (DSA) örgütünün açık destekçisi olarak seçime giren ilklerden biriydi. Seçim kampanyasında öne çıkan vaatleri cesurdu: Barınma temel bir insan hakkıdır, herkese sağlık güvencesi, polis fonlarının azaltılması, New York için yeşil yeni düzen. Mamdani, konuşmalarında sık sık, “Statüko sadece bozuk değil, aynı zamanda şiddet dolu.” diyordu. Onun sosyalizmi teorik bir söylemden ibaret değildi; Queens’in işçi sınıfı göçmenlerinin doğrudan deneyimlerine dayanıyordu.
Barınma hakkı, adalet ve dayanışma
Mamdani’nin en çok öne çıkan mücadele alanlarından biri barınma hakkı oldu. Ev sahiplerinin kiracıları gerekçe göstermeden tahliye etmesini engellemeyi amaçlayan “Geçerli Sebep Olmadan Tahliye Yasağı” (Good Cause Eviction) gibi yasal düzenlemelerin en güçlü savunucularından biri oldu. Mamdani’ye göre konut krizi, doğal bir felaket değil; insan eliyle, bilerek uygulanmış politikalardan kaynaklanıyor.
Bir diğer önceliği ise polis hesap verebilirliği. Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Önemlidir) hareketiyle siyasallaşan yeni kuşağın bir üyesi olarak, polis bütçelerinin azaltılarak toplumsal hizmetlere aktarılmasını savundu. Aynı zamanda evrensel kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma, ve iklim değişikliğine karşı kırılgan mahallelere özel dayanıklılık programları öneriyor.
Fazla mı hayalci?
Zohran Mamdani’yi birçok Amerikalı siyasetçiden ayıran özellik, onun uluslararası bir perspektife sahip olması. Uganda doğumlu bir baba ve diasporik Hintli bir annenin çocuğu olarak, sömürgecilik, emperyalizm ve göç deneyimleri onun siyasi görüşlerinin temel taşları.
ABD eyalet düzeyinde İsrail’i “apartheid devleti” olarak tanımlayan, Filistin halkının kurtuluşunu destekleyen ve ABD’nin askeri yardımları yoluyla sürdürdüğü dış müdahaleleri eleştiren az sayıda siyasetçiden biri. Eleştirmenleri onu fazla radikal olmakla suçluyor. Mamdani ise buna karşılık, “Eğer sistemik adaletsizlikleri gerçekçi bir şekilde ele alıyorsanız, ‘radikal’ sadece dürüst bir kelimedir.” diyor.
Ona göre bir yasa yapıcının görevi mevcut düzeni yönetmek değil, onu dönüştürmektir.
Yeni bir siyaset tarzı
Zohran Mamdani, geleneksel siyasetçilerin kalıplarını kırıyor. Şirket bağışçılarına, lobi gruplarına ya da Demokrat Parti’nin merkezci yapısına bağlı değil. Gücünü kiracı örgütlerinden, göçmen topluluklarından, gençlik hareketlerinden ve emek örgütlerinden alıyor. Amerikan siyaseti giderek daha da kutuplaşırken, Mamdani toplumsal dayanışmaya, adalete ve umuda dayalı bir vizyon sunuyor. Onun siyaseti, uzlaşmacı değil; doğrudan baskı sistemleriyle yüzleşmeye ve onları dönüştürmeye dayanıyor. Ve temel inancı şu: “Örgütlenen sıradan insanlar, olağanüstü işler başarabilir.”
Mamdani, bugün Amerikan solunun yükselen yüzü. Alexandria Ocasio-Cortez ve Bernie Sanders gibi isimlerden aldığı destekle, belediye başkanlığı yarışında eski vali Andrew Cuomo’yu geride bıraktı. Bu, yalnızca bir seçim başarısı değil; Demokrat Parti içinde liberal-ilerici kanatlar arasındaki çatışmanın bir tezahürü.
Filistin meselesi: Susmayan bir vicdan
Zohran Mamdani, Filistin konusunda ABD siyasetinde belki de en açık sözlü isimlerden biri. İsrail’i “apartheid rejimi” olarak nitelendirmesi, Gazze’de yaşananları “soykırım” olarak tanımlaması ve Hamas saldırılarına karşı net bir dille konuşmaktan imtina etmesi, özellikle New York gibi Yahudi nüfusunun yoğun olduğu bir şehirde siyasi bir tabu yıkımı anlamına geliyor.
Bu tutum, Amerikan Yahudi topluluğu içinde büyük bir tartışma başlattı. Bazıları Mamdani’yi ‘antisemitizmin sol versiyonu’ olarak tanımlarken, diğerleri onu “nefret karşıtı bir müttefik” olarak görüyor. Bu kırılma, Amerikan Yahudiliğinin içinde zaten mayalanmakta olan jenerasyon ve ideoloji çatışmasını gün yüzüne çıkardı.
Amerikan Yahudiliğinde yeni çatlak
Mamdani’nin yükselişi, Amerika’daki Yahudi toplumunun homojen bir blok olmadığını bir kez daha gösterdi. Pew araştırmalarına göre genç, seküler ve ilerici Yahudilerin önemli bir kısmı İsrail’e eleştirel bakıyor. Mamdani, bu kesimin duygularına tercüman olurken; geleneksel Siyonist çizgideki seçmenlerde ise derin bir tedirginlik yaratıyor.
Yani mesele Mamdani’nin şahsında dönmüyor sadece. Amerikan Yahudiliği, kendi içindeki yönelimleri tartışmak zorunda kalıyor. Hangi değerler önceliklidir: İsrail’e sadakat mi, sosyal adalet mi? Antisemitizmle mücadele, Filistin’in haklarını görmezden gelmeden yapılabilir mi?
Sol yükselirken, toplum geriliyor mu?
Zohran Mamdani’nin yükselişi, Amerikan siyasetinde yeni bir solun filizlenmekte olduğunu gösteriyor. Ancak bu filizlenme, sadece bir umut değil; aynı zamanda toplumsal kutuplaşmanın da işareti. Mamdani gibi figürler, gençler ve dışlananlar için heyecan verici olabilir ama aynı zamanda Yahudi toplumunda, özellikle güvenlik kaygıları olan kesimlerde ciddi bir huzursuzluk yaratıyor.
Bu noktada şu soru önem kazanıyor: Sol, daha eşitlikçi bir toplum inşa ederken, kimi ne kadar yanında tutabilecek? Ve daha da önemlisi: Amerikan siyaseti, etik duruş ile kimlik siyasetinin çatıştığı bu yeni dönemden nasıl çıkacak? Mamdani’nin hikâyesi, “Amerikan rüyasına” yeni bir yorum sunuyor: Bu rüya, sadece zenginlerin ve beyazların değil; örgütlenen halkın da kendi kaderini yazabileceği bir sahne olabilir. Ancak bunun bedeli, geleneksel dengelerin sarsılması olacak gibi görünüyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***