DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU | YORUM
Kitapların toplum hayatına girmesiyle birlikte devletlerin bu yayınları kontrol etme isteği sansürün de sistemli hale gelmesiyle sonuçlandı. Osmanlı döneminde Abdülhamit’in padişahlığı döneminde yoğun olarak görülen kitap yasakları ve sansür, cumhuriyet döneminde de devam etti.
Bu yazımızda Cumhuriyet Arşivleri’nde yer alan Bakanlar Kurulu kararlarından hareketle Atatürk ve İnönü devirlerinde hangi tür kitapların neden yasaklandığı ortaya konulmaya çalışılacaktır.
HANGİ KİTAPLAR SERBEST
Osmanlı Arşivleri’nde yaptığımız taramaya göre; II. Abdülhamit devrindeki kitap yasaklamalarında padişah aleyhine yayınlar en büyük kısmı oluşturmakta ve yurtdışında basılan kitapların yurda girişinde sansüre takıldığı görülmektedir. Bunların bir kısmı İttihatçı yayınlar diğer kısmı da misyonerlik amaçlı eserlerdir. Hatta Britannica Ansiklopedisi bile yurda sokulması yasak yayınlar içindedir (Osmanlı Arşivi (BOA), HR. SFR3, 515/40, M. 5.4.1902).
Yasaklanması teklif edilen Mızraklı İlmihal (1946)
Yurt içinde de “Aşık Kerem” adlı kitabın (BOA, MF.MKT, 121/34), Namık Kemal’in “Cezmi, Gülnihal, Vatan, Zavallı Çocuk” adlı kitaplarının ve Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi” (BOA, MF. MKT, 394/8, H. 4.12.1315) kitabının yasaklandığı anlaşılmaktadır. Hatta meşhur Mızraklı İlmihal’in Hafız Şükrü Efendi tarafından bastırılan nüshası da yasak yayınlar arasındadır (BOA, BEO, 766/57412, H. 2.10.1313).
Bunun yanında maarif tarihimizde önemli bir yeri olan Selim Sabit Efendi’nin ilkokullarda ders kitabı olarak okutulan “Muhtasar Osmanlı Tarihi” adlı kitabındaki Abdülaziz’in ölümüyle ilgili olarak kullandığı “Evâhir-i saltanatlarında umur-ı idareye bazı mertebe sekte geldiğinden müşarünileyh hal’ olunup yerine Sultan Murad-ı Hâmis iclâs edilmiş ve bir ay sonra Abdülaziz kendi kendini telef etmiş” cümlesi parlak hayatının sonunu getirmiş, resmi söyleme ters bu ifadesi Abdülhamit’in peşine hafiye taktırmasıyla son yıllarını sıkıntılar içinde geçirmesine neden olmuştur.
Arap harfli Mızraklı İlmihal’e bir örnek (1306/1889)
Cumhuriyet devrinde de benzer sansür yaklaşımının devam ettiği ve çeşitli kitapların bazen komik denebilecek gerekçelerle yasaklandığı görülmektedir. Biz burada Cumhuriyet Arşivleri’nde yer alan Bakanlar Kurulu kararlarından hareketle hangi kitapların neden yasaklandığına dair kısa bir özet yapmaya çalışacağız. Bunu yaparken de Cumhuriyet Arşivleri (BCA) ifadesini kullanmadan doğrudan kararın arşivdeki numarasını vereceğiz.
DİNİ YAYINLAR
Atatürk döneminin dine karşı tutumu bilinen bir gerçektir. Bu tutumun kitap yasaklarına doğrudan yansıdığı görülmektedir. Örneğin Halep’te basılan “Namazda Miktar-ı Kıraat” adlı kitap 18 Şubat 1933 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanırken “muhteviyatı muzır görüldüğünden” ifadesi yer almış (33-10-7), 1938’de de Ahmet Kâmil matbaasında basılan “Enam” kitabına ise herhangi bir gerekçe gösterilmeden yasak getirilmiştir (82-14-14. 86/303).
Benzer yasaklar İnönü devrinde de devam etmiş, örneğin 1945’te “Mefharü mevcudat Mevlüdü şerif” ve “Tam ve İlaveli Mevlüdü şerif” kitaplarının dağıtımı yasaklanmış ve mevcutların toplanması kararlaştırılmıştır (108-43-9, 52).
Abdülhamit devrinde yasaklandığını gördüğümüz Mızraklı İlmihal’in 1946’da yani İnönü devrinde bir kez daha sansüre takıldığı anlaşılmakta olup sansür isteği 8 Haziran 1946 tarihine aittir. 26 Mayıs 1946’da ilk çok partili seçimler yapılmasına rağmen sansür bütün hızıyla devam etmektedir.
Yasaklanması istenen “Tam ve Tekmil Mızraklı İlmihal” kitabıyla birlikte “Tam ve Tekmil Şurut’ssalat” ve “Tam Doğru ve Hakiki Namaz Hocası” adlı kitapların da Bakanlar Kurulu kararıyla toplattırılması istenmektedir (87-573-3, 86).
Başbakanlık Basın Yayın Umum Müdürlüğü’nün yazısında Maarif Kitapevi yayını olan Mızraklı İlmihal’in yasaklanmak istenmesinin nedeni din propagandası yapılmasıdır. Başkanlığını A. Hamdi Akseki’nin yaptığı Diyanet İşleri Reisliği Müşavere Kurulu’nun raporunda; hakiki ilmihal kitabının aslına benzemediği, “bazı bahislerin yanlış olduğu”, “Medayin şehrinde diye başlayan hurafe, Nuşurevan’ın hükümdar olduğu devir, Kerbela vakası” gibi şeylerin bir ilmihal kitabında olmaması gerektiği ve başka kitapların propagandasının yapıldığı belirtilmekteydi.
Basılan ilmihalde yayınevi, kendi bastığı Kur’an-ı Kerim’i ve yine aynı kitabevine ait Ziya Şakir tarafından kaleme alınan “Kerbela Vakası” adlı kitabı tavsiye etmekte ve Diyanet Riyaseti bunun ilmihalde yer almasını onaylamamaktaydı. Ancak Cumhuriyet Arşivi’nde yasak talebinin sonucuna dair bir belgeye ulaşamadık.
Cumhuriyet devrinde Said Nursi’nin eserleri de sansüre uğramış ve Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanmıştır. Cumhuriyet Arşivi’nde ulaştığımız yasaklama kararları İnönü devrine ait olup 1949 yılında “Gençlik Rehberi”, “Asa-yı Musa” ve “Arap harfleriyle teksir edilmiş Mucizatülkur’an” yasaklanmıştır (120-57-2,118-99-1, 115-77-6, 52/58). 15 Temmuz 1948 tarihli kararda ise “Arap harfleriyle yazılan Siracünnur ve Hücumat-ı Sitte adlı kitapların … basılmış ve basılacak olanların” toplattırılması kararlaştırılmıştır. Diğer yasaklarda olmayan “basılacak olanların” ifadesinin kararda yer alması dikkat çekici bir durumdur (117-52-2, 52/58). Ayrıca kararlarda; kitaplarda yazar ismi olarak Said Nursi yazsa da yazarın adı olarak mutlaka “Said Kürdi” ifadesi de kullanılmaktadır.
Hedefe konulan kişilerden birisi de o yıllarda İstanbul-Samatya’da imamlık yaptığı anlaşılan Şemsettin Yeşil’dir. Yeşil’in “İslamiyetin Ruhu, Ahlakı, İtikadı” adlı kitabı da 1937 yılında yasaklanmış (31-105-3, 86/297), 1947’de de dönemin müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen tarafından vaizlik belgesi iptal edilmiştir.
A. İbrahim mahlasıyla yazılan ve 1935 yılında yasaklanan kitap.
Rejimin bazı yasakları neden koyduğunu anlamak pek mümkün görünmemektedir. Örneğin 1935 yılındaki bir kararda A. İbrahim müstearıyla yazılan “Milli Din Duygusu ve Öz Türk Dini” adlı kitap “memleketimiz aleyhinde zararlı yazıları taşıdığı anlaşıldığından” (51-4-5, 86/171) yasaklanmıştı.
“Her Türk okusun” mottosuyla yazılan kitap, önceki yazılarımızda bahsettiğimiz Büchner’in savunduğu ve Atatürk’ün de benimsediği din anlayışına yakın fikirler içeriyordu. Ancak kitapta “Allah’ın varlığı, peygamberler ve kutsal kitaplar hakkında eleştiriler bulunması, yeni milli bir din vaz’ etmeye çalışılması”, yeni dinde “namazın kürsülerde oturarak kılınması” ve “mihrabın Kâbe’ye değil Sakarya’ya çevrilmesinin” teklif edilmesi, dönemin şartlarınca uygun görülmediğinden böyle bir karar alınmış olmalıdır.
Sadece Müslümanlıkla ilgili değil misyonerler tarafından propaganda amaçlı olarak basılan birçok kitaba da yurda giriş yasağı konulduğu görülmektedir. Örneğin 1934’te Roma’da bir misyoner cemiyetinin bastırdığı kitaba yasak getirilmiş (47-57-1, 85/153), buna karşılık aynı yıl Ali Ulvi Bey tarafından misyonerlere cevap amaçlı yayınlanan dört ciltlik “Doğruyol” adlı eser de yasaklanmıştı (47-58-2, 66-155, 21.8.1934).
Komik yasaklardan birisi de 1935’te İstanbul’da İnkılap kitapevi tarafından basılan 10.000 rüya tabirinin yer aldığı “Sunkam Brahmen?” adlı eserin yasaklanmasıdır (52.14.8, 86/183). Gerekçe ise “rejimimize aykırı” olmasıydı. Aynı yıl yasaklanan diğer iki rüya tabiri kitabı da “Muhiddin Arabi’nin Düş Tabirnamesi” ve “Tabirname-i Muhiddin-i Arabi” adlı iki farklı yayınevi tarafından yayınlanan eserlerdir (52-15-6, 86/184). Rüya tabirlerine dair başka yasaklamaların da bulunması yeni rejimin bilimciliğinin bir yansıması olarak yorumlanabilir.
TÜRKÇÜ YAYINLAR
Yasakların kanuni dayanağı, 1931’de kabul edilen Matbuat Kanunu’nun 1935’te değiştirilen 51. Maddesiydi. Kanunun ilgili maddesinde “Türkiye’de veya yabancı bir memlekette çıkan ve bu kanunun (1) inci maddesinde yazılı olan matbuaların dağıtılması ve Türkiye’ye sokulması İcra Vekilleri Heyeti kararı ile men olunabilir” denilmekte ve kararlara bu madde dayanak yapılmaktaydı.
Türkçü yayınlar da sansürden nasibini almış ve yasaklar hem Atatürk hem de İnönü devrinde devam etmiştir. 1941 yılında Reha Oğuz Türkkan tarafından kaleme alınan “Türkçülüğe Giriş” adlı eser Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmış ve sebep olarak “memleketin siyasetine dokunur yazıları olmak” gösterilmiştir (94-12-3, 86/382). 1944 yılında da Türkkan’ın “Milliyetçilik Yolunda” adlı kitabı için bir gerekçe belirtilmeden sadece kanun maddesine atıf yapılarak toplatılması kararı alınmıştı (104-18-4, 52-11).
Yasaklanan şiir kitabı…
Türkçü yayınların yasaklanmasında önemli bir faktör, Rusya’nın dostluğunu kaybetme endişesidir. Nitekim 1935 yılında “Yaş Türkistan” mecmuasının çıkardığı “Pahta Hocalığı” adlı kitap “dost Rusya aleyhine yazılar ihtiva ettiğinden” yasaklanmıştı (53-26-12, 86/189). Aynı endişeyle Azeri şair Ahmet Sadık’ın “Ergenekon Yolları” adlı şiir kitabına yasak konulduğu (68-76-9, 86/239) hatta 1938 yılında Mehmet Emin Resulzade’nin Almanca “Das Problem Aserbaidschan” adlı eserinin bile ülkeye girişinin yasaklandığı görülmektedir (84-73-16, 86/326).
BOLŞEVİK VE KÜRTÇE YAYINLAR
Türkiye bir taraftan Rusya’nın tepkisini çekmemek için milliyetçi yayınlara yasak getirirken diğer taraftan da Bolşevik propaganda yayınlarına sansür uygulamıştır. Örneğin 1936’da İstanbul’da basılan “Stalin Diyor ki” adlı kitap yasaklanmıştır (68-75-19, 86/237). Ayrıca “Marksizmin Prensipleri” adlı kitaba yasak getirildiği, Rusça olarak basılan Sovyet idare tarzına dair eserlerin de yurda girişine izin verilmediği görülmektedir (69-88-9, 86/247).
Rıfat Ilgaz’ın yasaklanan kitabı.
Kitapları yasaklanan bir başka kişi de Rıfat Ilgaz’dır. Ilgaz’ın 1944 yılında Devrim kitabevi tarafından yayınlanan “Sınıf” (104-17-4, 52/9) ve “Yaşadıkça” (117-51-18, 52/70) kitapları sansürden geçememiştir.
Kitap yasakları arasında Kürtçe eserler de önemli bir yer tutmaktadır. 1925 yılındaki bir kararla “Gonca-i Bahar” adlı Kürtçe bir kitabın Emniyet Genel Müdürlüğü’nün teklifiyle Türkiye’ye sokulmasının yasaklandığı (14-48-14), Suriye’de Hoybun Cemiyeti tarafından basılan bir kitabın hükümet aleyhine zararlı yazıları ihtiva ettiğinden yasaklandığı (47-54-16, 86/150, 1.8.1934), yine Irak’ta basılan “Kürt Meselesi Safahatından” adlı eserin aynı gerekçeyle (55-46-11, 86/197, 5.6.1935) yasaklandığı anlaşılmaktadır.
Uygulama, Menderes devrinde de devam etmiş ve 1952 yılında “Nevbahar” ve “Nehcül Enem” adlı ve “komünist Kürtçülerden Şeyhmus Ciğerhun’un yazdığı” Kürtçe kitapların yurda girişine izin verilmemiştir. (129-44-4; 139-42-2, 52/7).
Kürtçe eserlerin yanında diğer bir yasak da Çerkezce kitaplara yönelik gerçekleşmiş, örneğin Çerkez Mehmet Bey’in Çerkezlere dair yazdığı iki eser “muzır” bulunarak yasaklanmıştır (21-67-17, 3.11.1926).
ZARARLI YAZILAR İHTİVA ETTİĞİNDEN
Yeni Türk devletinin en hassas olduğu konuların başında rejimin politikalarıyla bağdaşmayan yayınların takibi ve yasaklanması gelmekteydi. Bu konular içinde “Ermeni soykırımı” iddiaları yer almakta ve bu kitaplar yurtdışında yazıldığından ülkeye girmesine izin verilmemekteydi.
10 Temmuz 1934 tarihli karara göre Sivaslı Karabet Tapikyan’ın kaleme alıp ABD’nin Boston şehrinde bastırdığı “Küçük Ermenistan ve Onun Başkenti Sivas, Tehcirde Sivas’tan Halep’e Kadar Gördüklerim, Ermeni Çocuklarına Hatıra” adlı kitap “muzır yazıları ve propagandaları ihtiva ettiğinden” (46.49.05, 86/146), 1935 yılında da Viyana’da basılan “Musadağ” adlı kitap “memleketimiz aleyhinde zararlı yazıları ihtiva ettiğinden” (51-3-2, 86/169), Mısır’da yayınlanan “Arti-Hayistani” adlı eser de benzer gerekçelerle (51-4-4, 86/70) yasaklanmıştır.
Yasaklanan kitaplar içinde ilginç muhtevalı eserler de yer almaktadır. Bunlardan birisi “Gebe Kalmamak İçin Ne Yapmalı” adlı eser olup o dönemde nüfusun artışı yönünde bir politika izleyen Türkiye’nin politikasına aykırı düştüğünden Serteller (Sabiha-Zekeriya Sertel) tarafından çıkarılan Sevimli Ay dergisinin yayınladığı eserin toplanarak imhası kararlaştırılmıştı (23-16-1, 13.3.1927).
Bozkurt eserinin Almanca kapağı.
Yasaklanan eserlerden birisi de H. C. Armstrong tarafından yazılan ve “Bozkurt Mustafa Kemal” adıyla İngilizce, Fransızca ve Almanca basılan kitaptır (41-85-15). Gerekçe ise eserin “zararlı yazılar” ihtiva etmesidir.
4 Aralık 1933 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanan eserin yazarı Armstrong, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusuna esir düşmüş ve Mütareke sonrasında İstanbul’da görev yapmıştı. 1927-1928 kışında yeniden Türkiye’de bulunan yazar, eserini Ekim 1932’de Londra’da yayınlamıştı. Armstrong’a göre; Türkiye’nin rejimi Mussolini İtalya’sına benzemekteydi ve M. Kemal Paşa, dönemin diktatörleri içinde “en keskin olandı”.
Zaten rejim sadece görünürde parlamenter sistem olup gerçekte diktatörlüktü. Ona göre Paşa, “mesajı olmayan Peygamber’di” ve yaptığı devrimler özellikle de kılık kıyafet devrimi ile Avrupalılardan çok Avrupalı gibi davranmaktaydı.
Armstrong’un bu tezlerini öne sürdüğü kitap haliyle hükümetin tepkisine neden olmuş ve yasaklanmıştır. Kitabın Türkçeye çevrilerek yayınlanması yıllar sonra olacak ve ilk çeviri 1955’te Peyami Safa tarafından yayınlansa da kitabın ancak üçte birine yer verilecektir. Çok az bir kısma yer verilmeyen ilk baskı ise ancak 1996’da yayınlanabilmiştir (İstanbul, Arba yayınları).
Atatürk ve İnönü devrine ait Bakanlar Kurulu kararları üzerinden yaptığımız bu kısa inceleme, Türkiye’de kitap yasaklarının ne boyuta vardığını gözler önüne sermektedir. Rejim, dini yayınlardan Türkçü ve solcu yayınlara kadar kendi resmî ideolojisine ters düşen her yayını kolayca yasaklamakta ve kitapları toplattırmaktadır.
Bu durumun özellikle bürokrasi üzerinde nasıl bir etki yaptığını tahmin etmek zor değildir. Muhtemelen “durumdan vazife çıkaran memur” sansürlenecek kitap sayısını artırmak için büyük bir gayret göstermekte ve mesela “rüya tabirlerine dair kitapları yasaklayarak” “ülkenin bölünmez bütünlüğünü” koruduğunu düşünmektedir.
Kararların içeriğine bakıldığında yasaklama gerekçeleri “muzır, zararlı yazılar ihtiva etmek, memleketin siyasetine dokunmak” şeklinde karşımıza çıkmakta bazılarında ise bir gerekçe belirtmeye bile ihtiyaç duyulmadığı dikkat çekmektedir.
Bu yasaklar özellikle 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri döneminde büyük bir yoğunluk kazanmış ve tamamen keyfi bir hale dönüşmüş olup 15 Temmuz sonrasında da aynı şekliyle devam etmektedir.
Kaynaklar: Devlet Arşivleri Cumhuriyet Arşivi, Matbuat Kanunu (1931), Resmî Gazete, S. 1867; Resmî Gazete (1935), S. 2895; Yılmaz, M. (1995), “Harold C. Armstrog’un M. Kemal-Bozkurt Adlı Kitabı Üzerine”, ATAM Dergisi, S. 22, s. 721-756; Armstrong, H. C. (1996), Bozkurt (Tercüme: Gül Çağalı Güven), İstanbul, Arba; A. İbrahim (1944), Milli Din Duygusu ve Öz Türk Dini, İstanbul, Türkiye Matbaası (Derin Tarih nüshası);
Özer, A. A. “Selim Sabit Efendi’nin Hayatı ve Eserleri”, Yağmur, (https://web.archive.org/web/20160605085515/http://www.yagmurdergisi.com.tr/archives/konu/selim-sabit-efendi-hayati-ve-eserleri (24.05.2025).
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***