Tek adam yönetiminin elindeki her araç ve imkanla HDP’yi kuşatma girişimleri hız kesmeden sürüyor.
Kuşatmanın bir tarafında MHP’nin koçbaşılığında Cumhur İttifakı var.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2019 aralık ayının başında, “Bu kervan böyle gitmemelidir. Adalet ve hukuk mutlak surette devreye girmeli, HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” diyerek HDP’ye yönelik kuşatmanın daha ileri bir mecraya taşınmasını gündeme getirdi.
Bahçeli’nin açıklamasının üstünden geçen 40 güne yaklaşan zaman içinde Bahçeli, MHP ve sözcüleri, HDP’nin kapatılması konusunu ısrarlı bir biçimde gündemde tutuyorlar. MHP bu tutumuyla, bir yandan cumhuriyet başsavcılığını HDP hakkında resen kapatma davası açamaya çağırırken öte yandan da başsavcılığın böyle bir başvuru yapmaması durumunda, kendisinin başvuruya hazırlandığını ilan etmiş oldu.
AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un, Bahçeli’ye yanıt olarak, “Parti kapatmanın bir yararının olmadığı”nı söylemesi, AKP ve MHP arasında “Derin bir görüş ayrılığı” olarak yorumlandıysa da, bunun pek de doğru olmadığı kısa zamanda görüldü.
Erdoğan, son 10 gün içinde Bahçeli ile üç kez görüştükten sonra, önceki gün İsmail Saymaz’a konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız, MHP tarafının, “HDP’nin kapatılması için bir ay içinde başvuracağız” biçimindeki açıklamalarını yok sayarak, “Bu yıl içinde başvurabiliriz”e çekti. Dahası Yıldız, “Bir tarih vermem uygun olmaz. Tavsamayı gördüğümüz zaman hazırız” diyerek, Erdoğan’la Bahçeli’nin bu konuda da uzlaştığının işaretini verdi.
‘KOBANÊ OLAYLARI’ DAVASI ‘HDP ANA DAVASI’ OLARAK MI SÜRDÜRÜLECEK?
Kuşatmanın öteki yanında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı var.(*)
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Saray’dan gelen işaretlerden kendine görev çıkarıp, HDP’li vekiller hakkında fezleke düzenlemeyi bir alışkanlık haline getirmiş bulunuyor.
Nitekim bugüne kadar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Meclisin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin milletvekilleri hakkında 914 fezleke düzenlemiş. Hakkında fezleke düzenlenmemiş HDP’li vekil kalmamış bulunuyor!
Şimdi ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, aralarında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da bulunduğu 9 milletvekili hakkında, 6-8 Ekim 2014’te yaşanan “Kobanê olayları”na ilişkin fezleke hazırlaması gündemde.
Bu yeni fezleke girişiminin, Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yer aldığı 108 sanık hakkındaki iddianamenin kabul edilmesinin ardından yapılması, “Kobanê olayları” davasının HDP’ye yönelik kuşatmanın yargı boyutunu bir sonuca götürmek üzere organize edilmek istendiği anlaşılıyor.
Bu amaçla “Kobanê davası”nın “HDP ana davası”na dönüştürülerek, hukukun değil tam da iktidarın ihtiyacına göre, sonuç alınabilecek bir dava olarak sahnelenmek istendiğini gösteriyor. Bu da “erken” ya da “zamanında” bir seçimde, iktidarın işine gelen sonuç verecek biçimde, HDP’nin “Kapatılması” ya da “Kapatılmaması” da dahil, çeşitli seçeneklerin zamana yayılarak kullanılmak istendiğini gösteriyor.
Bahçeli ve Erdoğan’ın bu konuda anlaşmış olduklarını söylemek gerçeğe daha yakındır.
DOĞRUDAN HEDEF HDP’DİR AMA BU KADAR DEĞİL
Bütün bu kuşatmanın doğrudan amacı; tek adam tek parti yönetimine muhalefet eden güçlerin sahadaki en dinamik gücü olan HDP’nin ezilmesi, HDP’ye destek veren kitlelerin en azından bir bölümünün iktidarın etki alanına çekilmesidir.
Ancak tek adam yönetimi; HDP’ye yönelik operasyonlarla insan hakları, demokratik kazanımlar ve özgürlükler alanında HDP ile ortak taleplere sahip;
* İlerici demokrat, devrimci parti ve çevreleri,
* Aydınlar, demokratlar, insan hakçısı, çevreci, bilim ve kültür insanlarını, cins eşitliğini savunan kadın örgütlerini,
* Mücadeleci sendikaları, emek ve meslek örgütlerini,
* Millet İttifakı ve etrafında yer alan burjuva muhalefet partilerini, HDP’ye yönelik baskılar etrafında oluşturulacak propagandayı yoğunlaştırarak (Tabii son günlerde görüldüğü gibi o partilerin iç çelişkilerinden yararlanarak ve çeşitli girişimlerle de destekleyerek) etkisizleştirip sindirmeyi de amaçlamaktadır.
HEDEF SADECE HDP DEĞİLDİR: MÜCADELE DE ÖYLE OLMALI!
Bunlar elbette ki tek adam yönetiminin amaçlarıdır. Ancak, tek parti iktidarının bu amaçlarına varabilmesi için ülkedeki demokrasi ve özgürlükler mücadelesini ezmeyi başarmış olması gerekmektedir. Aksi halde bu alandaki başarısızlık, Cumhur İttifakını olduğu gibi, tek adam yönetiminin sonunu getirecek yeni gelişmelerin de yolunu açacaktır!
Bu nedenledir ki, HDP’ye yönelik operasyonlara karşı çıkmak sadece HDP’nin sorunu değildir.
HDP, bugüne kadar olduğu gibi, zaten kendisini savunacaktır.
Burada önemli olan, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin, tek parti tek adam yönetimine karşı olan her odağın HDP’yi ezme girişimlerinin karşısında yer almasıdır.
Elbette bu “yer alış”, sadece sözle karşı çıkmanın ötesine geçerek, sahada, yığınların talepleriyle siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadele çizgisine kadar vardırılmak durumundadır. Aksi halde tek adam yönetiminin amaçlarına varması çok da zor olmaz.
(*) Son günlerde “HDP’nin kapatılması” tartışmalarına, “HDP’ye Hazineden verilen ödeneğin askıya alınması”, ekonomik kuşatma boyutu da eklenmiştir.