NECİP F. BAHADIR | YORUM
AKP ‘sessizler partisi’ aslında… Haksızlıklar karşısında susarak ‘dilsiz şeytanlar kulubüne’ çoktan döndü de, ‘sessizliği’ bu anlamda kullanmadım. AKP’de sadece ‘Erdoğan’ var. O konuşacak ki parti içinde söylediklerini tekrarlayacak birileri çıksın.
Mesela Bahçeli’nin ‘100 üyeli Meclis’ önerisi konusunda AKP’li yöneticiler, milletvekilleri ne düşünüyor? Kaç gün geçti, hiçbirinden ‘tık’ yok. Bir şey düşünmüyorlar çünkü Erdoğan’ın düşünmesini, fikrini açıklamasını bekliyor! O düşünecek, konuşacak ki ‘yol’ açılsın. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş bile bir şey diyemedi.
Ama bir istisna var galiba. Erdoğan’ı beklemeden konuşan biri var. AKP’li olmadığı için ‘sessizliği’ bozduğunu söylemek zor. Fakat bir şekilde sıcak gündemin parçası olmayı başarıyor. Öyle ‘yarım ağız’ falan da konuşmuyor. Adı danışman ama sesinin ve sözünün ağırlığı bırakın milletvekillerini, bakanlar da yok! Bir gözü Erdoğan da falan değil. Yeri geliyor, parti yöneticilerine bile parmak sallıyor. Ve başına da hiçbir şey geliyor. Hayati Yazıcı gibi bir isme ‘ayar’ verebildi. Çok imtiyazlı olduğu muhakkak. Onun yaptıklarını bir başka AKP’li yapsaydı çoktan toz olmuştu, yerinde yeller esiyordu.
Perinçek’in Saray’daki komiseri!
Hüseyin Çelik’e göre ‘komünist bozuntusu’, Bülent Arınç’a göre ‘eski Marksist şimdi faşistten daha faşist’, İzzet Özgenç’e göre de ‘Saraydaki çakal’… Mehmet Uçum’dan bahsediyorum. Galiba haftada bir yazı yazıyor sosyal medyada. Hukuktan, siyasetten aklına ne gelirse düşüncelerini aktarmaktan çekinmiyor. Yazdıkları Saray’ı elbette bağlıyor fakat Erdoğan’ın sesi olduğunu da söylemek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Daha çok ‘hocası ve önderi’ Doğu Perinçek’in Ankara’daki komiseri gibi.
Yazısında Uçum ‘siyasi tutsak’ konusuna girmiş.
Şu cümleler onun: “Kesin olan şu ki Türkiye’de siyasi tutsak yoktur. Ceza mevzuatında tanımlanmış şüpheli, sanık, tutuklu, hükümlü, terör suçlusu gibi statüler vardır. Suçluyu suçsuz gösteremesiniz. Yolsuzluk yapandan kahraman, terörle iş tutandan mağdur çıkaramazsınız. Ceza hukuku açısından suç işlediği iddia edilmiş ya da suçlu bulunmuş kişileri hukuku reddederek aklayamazsınız.”
Hani Doğu Perinçek yargı için bir şeyler söylüyordu ya, Uçum da tam onun ‘hık’ deyicisi…
Hangi yargı? Nerede bağımsız ve tarafsız yargı? Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ‘dilinde’ mi?
Yargı üzerinde en etkili organ HSK… Üyelerini kim seçiyor, aynı zamanda bir partinin genel başkanı olan Erdoğan ve Meclis… Partilere de kontenjan verilmiş. Her partinin ‘temsilcisi’ var HSK’da. CHP’li Mahmut Tanal, bir MHP yöneticisiyle ‘bozkurt’ işareti yapan üyenin fotoğrafını yayınladı. Abidin Dino ‘mutluluğun resmini’ çizemeyebilir. Nazım’ı cevapsız bırakabilir. 2025 Türkiye’sinde ‘partizan yargının’ resmi çizildi. Malumun ilanı aslında. Bilinmeyen bir şey değildi. Ama o fotoğraf bu acı gerçeği ölümsüzleştirdi. Herkesin gözüne soktu.
Adalet yerlerde sürünüyor!
“Hangi yargı Mehmet Uçum?” diye sormak hakkımız değil mi? Sokaktaki vatandaş sormayacak mı? Yargı hiç bu kadar güven yitirmiş miydi? Toplumun adalet duygusu bu kadar aşınmış mıydı? Hak, hukuk yerlerde sürünmüş müydü? AKP tabanı bile ‘adaletten’ şikayetçi. Fakat sesleri Saray’ın duvarlarını aşarak içeri ulaşmıyor. Erdoğan’ın kaç defa kapısını yoklayanlar oldu. Fakat her defasında bozguna uğramış ordu gibi gerisinden geriye dönüldü.
Hapiste ‘siyasi tutsak’ yokmuş… İnsan bunu söylerken kuldan utanır.
Selahattin Demirtaş niye hapiste? Suç işlediği için mi? Erdoğan’a, “Seni başkan yaptırmayacağız!” diye meydan okumasaydı içeri atılır mıydı? Çok büyük suç işledi Demirtaş, Erdoğan’a karşı çıktı, muhalefet etti!
Ümit Özdağ bir siyasi tutsak değil mi? Çözüm sürecine karşı rehin alınmadı mı? Tamamen siyasi değil mi? Peki Ekrem İmamoğlu ‘yolsuzluk’ yaptığı için mi tutuklandı? AKP iktidarı ve yargı ‘yolsuzluklar’ konusunda çok mu hassas? ‘Temiz elleri’ başlatabilmek için önce elinin temiz olması lazım! İmamoğlu ‘cumhurbaşkanı adayı’ olmasaydı, diploması iptal edilir, Silivri’ye gönderilir miydi? Yargıymış, hukukmuş… Hikaye!
Üç rakibi vardı; hepsi tutuklu!
Erdoğan’ın üç rakibi de hapishanede… Tesadüf mü bu? Kim inanır buna. Mehmet Uçum’dan ve bir avuç AKP’liden başka tabii.
DEM’den Tuncer Bakırhan, Uçum’u cevapsız bırakmadı. Süreç falan diye yutkunmadı; “Bazı insanlar yüzeysel, irrite edici, rahatsız edici bir dil kullanıyor. Bu küçük karakterli insanlarla bu ülkenin yüz yıllık toplumsal barışı konuşulabilir mi? Neymiş, ‘siyasi tutsak’ demeyecekmişiz? Eşya adıyla çağrılır. Danışmana danışman diyoruz, Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a da siyasi tutsak diyoruz. Sanki hukuk varmış gibi davranıyorlar. Sanki insanlar düşüncelerinden dolayı içeride değilmiş gibi. Bir taraftan da haklı aslında; siyasi rehine mi diyelim o zaman?”
Bakırhan’ın, Uçum’a yakıştırdığı sıfat ‘küçük karakterli insan!’ Diğerlerinin yanında hafif kalır. Bakırhan ve DEM, AKP ve uzantılarıyla barışı, çözümü konuşmanın ne denli güç olduğunun farkında.
Fakat neylersin ki ipler ellerinde…
AKP sorunun bizzat kendisi. Nasıl çözümün bir parçası olsun? Einstein boşuna mı, “Problemi ortaya çıkaran zihniyetle o problemi çözemezsiniz!” demiş. 10. yargı paketi bir turnusol aslında… AKP niyetini de elini de gösterecek. Şu ana kadar yaptığı ‘havanda su dövmekten’ başka bir şey değil. Bugüne kadar kaç dağ fare doğurdu.
Uçum’un söyledikleri sadece Perinçek’in değil Erdoğan ve AKP’nin de görüşü… Ortağı MHP’nin de… İçeride ‘tutsak veya rehin’ alınanların sayısı birkaç siyasetçiyle sınırlı değil. Onbinler, yüzbinler var… Ve her geçen gün yenileri ekleniyor. Eğer barış olacaksa hapishanelerden başlamalı… Adaletsiz barış mümkün değil…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***