Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) neredeyse yarım yüzyıl sonra sandıktan birinci parti olarak çıktığı 31 Mart’taki seçimlerin üzerinden henüz bir yıl geçmemişken, Türkiye’deki siyasi atmosfer hızla değişiyor.
Yerel seçimlerde halkın iktidara “sarı kart” gösterdiği gerekçesiyle, iktidarla “normalleşme” dönemini başlatan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması sonrası da devam ettirdiği siyasi çerçeveyi, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasıyla değiştirerek “kırmızı kart” göstermeye başlasa da ana muhalefet partisine dönük soruşturmalar artarak devam ediyor.
Belediye başkanları tutuklanıyor, İmamoğlu’na dönük soruşturmalar artıyor, CHP’nin son kurultayı sorgulanıyor
Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt ve CHP’nin en fazla oy aldığı ilçelerden Beşiktaş’ın belediye başkanlarından sonra yine CHP’li Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler de tutuklandı. Ayrıca bu dönemde, 23 Mart’ta yapılacak önseçim sonrası partinin Cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılacak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’ya yönelik soruşturmalar artıyor.
Kesinleşmesi halinde kendisini “siyasi yasaklı” hale getirecek “ahmak davası” için istinaf mahkemesinin kararını bekleyen İmamoğlu, 11 Nisan’da hem Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde açılan davada hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hakaret davasında yargılanacak.
Bilirkişiye hakaret davasında ilk kez 12 Haziran’da hakim karşısına çıkacak olan İBB Başkanı hakkında, “usulsüz harcama” ve üniversite yıllarındaki yatay geçişinde “sahtecilik” yaptığı iddiasıyla soruşturmalar da devam ediyor.
2023 yılında yapılan CHP Kurultayı’na kayyum atanması talebi, Ankara’daki üç ayrı asliye mahkemesince reddedilse de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, ana muhalefet partisinin İstanbul İl Kongresi’ne hile karıştırıldığı iddiasıyla bu ayın başında başlattığı soruşturma devam ediyor.
Doç. Dr. Derya Kömürcü: “CHP Türkiye’nin ‘yeni ötekisi’; daha da otoriterleşen yeni rejimin inşa sürecindeyiz”
Siyaset bilimci ve Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, iktidarın seçimleri kazanmak için bir strateji kurmadığını, Türkiye’de yeni bir rejimin inşa edilmekte olduğunu söylüyor.
Türkiye’de Sosyal Demokrasi Arayışı kitabında, 12 Eylül Darbesi sonrası CHP’nin ardılı olarak kurulan SODEP ve SHP deneyimlerini inceleyen Doçent Dr. Kömürcü, “CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun, bir kuşatma altında olduğunu söyleyebiliriz. Hem İmamoğlu’na açılan soruşturma ve davalar hem CHP Kurultayı ve İstanbul Kongresi soruşturmaları bunu gösteriyor. Erdoğan’ın seçimleri kazanmak için kurguladığı bir strateji olarak değerlendirirsek hata ederiz. Yeni rejimin inşa sürecindeyiz. 6 aylık süreçte yaşadığımız her şey daha da otoriterleşen tek adam yönetimini pekiştiren bir yönetim sisteminin devreye konduğunu gösteriyor. Bu tür rejimler, kutuplaşma üzerine kuruludur. Popülist tek adamlar, ‘benden olanlar’ ve ‘benim karşımdakiler’ ikiliğini kurmak zorundalar. İmralı’dan gelen bir çağrı var, Kürtler’le ilgili yeni bir süreç işletiliyor. Dolayısıyla CHP, Türkiye’nin ‘yeni ötekisi’ diyebileceğimiz bir sürece girdik” diyor.
Doç. Dr. Gürkan Öztan: “Amaç İmamoğlu’nun etrafını boşaltmak, onu yalnızlaştırmak ve o ekibi hareketsiz kılmak”
Bir başka siyaset bilimci Güven Gürkan Öztan da İBB iştiraklerinden Medya AŞ’deki bir bilgisayara el konması ve İmamoğlu’nun yakınındaki kimi isimlerin mal varlıklarına tedbir konması ve CHP’deki değişim fitilini yakan ve önseçim sonrası partinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına kesin gözüyle bakılan İmamoğlu’na yönelik girişimlerle ilgili konuştu.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi, “Esenyurt’la birlikte başlayan süreç, bize bir taşla iki hatta üç kuş vurma arayışı olduğunu gösteriyor. Bir tanesi çok net; yerel seçimlerde büyük ivme kazandıran ‘kent uzlaşısı’ denilen örnek modele bıçak sokmak istediler. Bunun başka ilçeleri de kapsayacak bir politikaya dönüşeceği açık. İlçelere yönelik hamlelerde en zayıf halkaları hedef seçerek ‘şaibeli’ oldukları hissi oluşturma taktiği var. Diploma, ahmak davası onlar da doğrudan İmamoğlu’nu hedef alan işler. Üçüncü halka ise Medya AŞ’ye yönelik operasyon sinyali ve İl Başkanı Özgür Çelik hakkında gösteri yasasına muhalefetten soruşturma açma girişimi. Bunlar tek aday olarak ön seçime giren İmamoğlu’nun etrafını boşaltmak, onu yalnızlaştırmak ve o ekibi hareketsiz kılmak amacı içeriyor” dedi.
Doçent Dr. Öztan’ın işaret ettiği gibi CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, 31 Ocak’ta İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Akın Gürlek hakkındaki sözleri nedeniyle, Çağlayan Adalet Sarayı’nda ifade verirken adliye önünde yaşanan arbede nedeniyle, 11 Mart Salı günü ifade vermişti.
Ertan Aksoy: “Ekonomik krizi çözemeyen, Erdoğan’ın aday olması için DEM Parti’yle süreç yürüten iktidar, muhalefeti yavaşlatmak için üzerine gidiyor”
Aksoy Araştırma’nın kurucusu Ertan Aksoy ise bir yandan 2018’den beri ekonomiyi toparlayamayan diğer yandan Ekim ayında başlayan yeni süreci topluma anlatamayan hükümetin, muhalefeti dağıtarak kendisini tartışmalardan uzak tutmaya çalıştığı kanaatinde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Aksoy, “Hükümetin önünde iki büyük problem var. Seçimlerde 2018’den beri devam eden ekonomik krizi, Mehmet Şimşek toparlayacak mesajı verildi. Şu anda toplumun yüzde 56’sı, ‘ülkenin en önemli sorunu ekonomi’ diyor, demek ki beklentiler karşılanamadı. Bana göre, Erdoğan’ın yeniden aday olması için DEM Parti ile başlattıkları bir süreç var. Öcalan’la yürüyen bir süreç söz konusu ve yüzde 75 civarında seçmen, Kürt hareketinin karşısındadır. Toplumun Öcalan’dan daha büyük bir sinir ucu yok. Ama bir taraftan da görev süresinin uzatılabilmesi için ortada bir mecburiyet oluşmuş durumda, hükümet adına. Asıl dert, bu iki büyük devasa sorunu kapatmaya çalışmak. Bir yandan da bu sorunların muhalefete açtığı alanları kapatmaya çalışıyor. Muhalefeti yavaşlatacak oyalayacak konularla sürekli üzerine gidiyor. Yüksek lisans diploması olan bir adamın lisans diplomasını sorgulamaktan tutun mahalle seçimleri iktidar partisinin kurultayından, çoksesli yarışa sahne olan parti kongrelerinin şaibeli olduğunu iddia etmeye kadar” ifadelerini kullandı.
Bu süreçte Türkiye’nin yanıtını aradığı en önemli sorulardan biri, İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelip gelmeyeceği.
Kömürcü: “İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi Erdoğan’ın tercih edeceği bir şey olmaz”
Doç. Dr. Derya Kömürcü, yaşadığı mağduriyetin kendisine nasıl bir siyasi avantaj sağladığını bilen Erdoğan’ın, böyle bir duruma izin vermeyeceği görüşünde.
Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü, “Diplomasının iptal edilmesinin siyasi yasaktan bir farkı yok. Eğer diplomasi iptal edilirse İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması engellenir, bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercih edeceği bir şey olmaz. CHP, İmamoğlu’nun aday olamadığı bir yerde büyük ihtimalle Mansur Yavaş’ta uzlaşabilir. Ben İmamoğlu’nu seçim gününe kadar sıkıştıracak ama sonuçlanmayacak soruşturma ve davalar olacağını düşünüyorum. İmamoğlu resmi olarak Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra partinin sözünü söyleyen kişi o mu olacak? CHP’de bir tek seslilik sergilenebilecek mi? Mansur Yavaş’ın adaylığı konusu dostane bir şekilde çözülecek mi? Bunları göreceğiz” dedi.
Doç. Dr. Öztan: “İktidar, hem CHP içindeki klikler arası mücadele ateşine odun taşıyor hem de muhalif tabanı davalara karşı kayıtsız kılmaya çalışıyor”
“Merkez’den “Uç”lara: Neoliberal Dönemde Sağ Siyaset” isimli kitabı bulunan Güven Gürkan Öztan, iktidarın yaptığı hamlelerle önce CHP’yi ama aslında tüm muhalefeti, dizayn etme çabasında olduğunu dile getiriyor.
Öztan, “İktidar kongre, kurultay hamleleri ile aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi içinde klikler arasındaki mücadelenin ateşine de odun taşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi, bu saldırılara tek gövde yanıt veremiyor. Bu fay hatlarının kırılgan olması, iktidar tarafından bu operasyonları kolaylaştırır hale getiriyor. Bu işin bir yönü. İkinci yönü de şu. Çığ gibi büyüyen bir mekanizma ile muhalif tabanı dava ya da soruşturma silsilesi karşısında kayıtsız kılmaya, tepkilerini sıradanlaştırmaya çalışıyor. Bütün bu süreç 2015-2016 kırılmasından bu yana muhalefetin yanında aktif bir biçimde duran Kürt siyasi hareketinin bir miktar nötralize edilmesi sürecini de işaret ediyor. İktidar daha sandık ortada yokken bile psikolojik olarak bu sandıktan muzaffer çıkılabileceği mesajını, hem iç aktörlere hem uluslararası aktörlere vermek amacında” diye konuştu.
Ertan Aksoy: “Bu hak ihlalleri üzerinden gündem değiştirmesi, hükümetin onayını arttırmıyor ama muhalefetin görev onayının artmasını engelliyor”
Aksoy Araştırma kurucusu iktidarın özellikle soruşturmalar üzerinden muhalefete yönelik baskıyı artırmasının konjonktürel siyasi sonuçlar yarattığına işaret ediyor.
Ertan Aksoy, “Bu hak ihlalleri üzerinden gündem değiştirmesi hükümetin onayını arttırmıyor ama başka büyük bir sonuç yaratıyor, muhalefetin görev onayının artmasını engelliyor. Yani hükümet kendinden kaçacak seçmene muhalefet bloğunda bir alternatif oluşmasını engellemeye çalışıyor. Hükümet bunları yaparken toplumun gündemi değişiyor mu? Kesinlikle hayır. Günün sonunda insanlar markete pazara gittiğinde hala reel gelirinin çok üstünde fiyatlarla ürün mal ve hizmet almak zorunda kalıyor. Bu durum değişmediği sürece toplumun gündemi değişmiyor” değerlendirmesinde bulundu.