AHMET KURUCAN | YORUM
Tüm dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Bu türlü günlerin varlığı aslında ortada bir sorunun olduğunu ve o sorunun ortadan kaldırılması için farkındalığın geliştirilmesi, karar alıcılara yönelik kamuoyu baskısının oluşması adına önemlidir.
Erkek egemen zihin yapısı içinde “kadın sorunu” olarak bilinen bu mesele, aslında hem bir erkek sorunudur hem de kadınıyla erkeğiyle herkesi kapsayan, yeryüzünde var olan canlı cansız tüm varlığı ilgilendiren bir insanlık sorunudur.
Literatürde ‘cam tavan sendromu’ olarak adlandırılan bu olgu, bahsedilen sorunun sadece bir boyutunu oluşturur. ‘Cam tavan’, kadınların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, sanatsal ve benzeri hayatın tüm alanlarında belirli bir noktaya kadar yükseldikten sonra ilerlemelerinin engellenmesini ifade eden bir kavramdır.
Ancak burada gözden kaçan önemli bir nokta vardır; o da dindir. Evet, bu sorun aynı zamanda dini bir sorundur. Dini değerlerin doğru okunamaması ve yorumlanamaması, bu sorunun hem ortaya çıkışında hem de ortadan kaldırılamayışında etkili bir rol oynamaktadır.
“Nasıl?” dediğinizi duyar gibiyim. Hemen cevap vereyim; adalet.
Adalet, İslam’da sadece spesifik emir ve yasaklarla sınırlı olmayan, genel bir ilkedir. Liyakat, ehliyet ve emanetin ehline teslim edilmesi de, adalet gibi önemli ilkeler olup, adaletin hayata taşınmasının olmazsa olmaz unsurlarıdır. Ve bu ilkelerin uygulanmasında cinsiyetin, ırkın, mezhebin ya da insanı insandan ayırt eden diğer farklılıkların bir önemi yoktur.
Emaneti ehline teslim etmek!
İş ehline verilir. Bu, Allah’ın bir beyanıdır. Nokta. Bakın Allah ne diyor: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 4/58) Bir de Peygamberimizin (sas) beyanını hatırlayalım: “İş ehli olmayana verildiğinde kıyameti bekle.” (Buhari, İlim, 2)
Bu nedenle, bir toplumun kadınların iş hayatında ya da mesleklerinde ilerlemelerini engellemek için görünmez bariyerler oluşturması, çalıştıkları kuruma, içinde yaşadıkları topluma ve en geniş anlamda insanlığa zarar vermektedir. Aynı zamanda bu tutum, dini değerlerle de bağdaşmamaktadır. Adaleti en üst ilke olarak benimseyen ve haksızlığın her türlüsüne karşı çıkan bir dinin mensuplarının, ‘cam tavan’ metaforunda ifade edilen ayrımcı uygulamalara imza atmaması gerekir.
Kaldı ki bu durum toplumsal kalkınmayı da baltalayan önemli bir sorundur. 2023 istatistiklerine göre dünya nüfusunun yüzde 49,6’sı kadındır ve bu oran 8 milyarlık dünyanın yarısına tekabül etmektedir. Ne yazık ki oranlara ve rakamlara baktığımızda İslam ülkeleri bu bağlamda, yani kadına karşı ayrımcılık vs. konusunda Batı ülkelerine nispetle çok öndedir.
İnsanlık kaybediyor!
Bu önde oluş ne İslam ülkelerinin ne de insanlığın hayrınadır. Burada kaybeden insanlığın ta kendisidir. Bir de bu durumu dini değerlerle meşrulaştırmaya kalkmak sorunun aslından daha büyük bir sorundur. Ali Şeriati’nin “Dine karşı din” ifadesiyle kastettiği şey de tam olarak budur. Bu noktada asıl kaybeden ise ne yazık ki güzel dinimiz olmaktadır.
Sonuç olarak, ‘cam tavan sendromunun’ farkına varıp bununla mücadele etmek hem insani hem de dini bir sorumluluktur. Kur’an’ın ilkeleri, Nebevî öğretiler ve Peygamber Efendimiz’in (sas) 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca kadınların hak ettikleri konumu kazanmaları adına attığı devrim niteliğindeki adımlar, paha biçilmez bir rehberlik sunmaktadır. Yeter ki Müslümanlar olarak bu rehberliği şartsız ve sorgusuz kabul edip hayatımıza aksettirelim.
2025 yılının, ele aldığımız bu sorun özelinde farkındalığın arttığı, duyarlılığın zirveye ulaştığı ve adalet ile liyakatin öncelenerek hak eden kadınların önünün açıldığı bir yıl olması temennisiyle.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***