İDRİS GÜRSOY | YORUM
12 Eylül 1980 öncesi ülke kan gölüne dönmüştü. Her gün sağdan ve soldan onlarca genç silahlı çatışmalarda hayatını kaybediyordu. Sıkıyönetime rağmen anarşi ve terör olaylarının önüne geçilemiyordu. Başbakan Süleyman Demirel, güvenlik toplantılarda komutanlara, “Söyleyin ihtiyacınız ne ise verelim, bu işi bitirin!” diyordu.
Ama bitirmediler. Kan, 12 Eylül sabahına kadar aktı. Sonrasında cuntanın yayınladığı bildiride, “iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek için” yönetime el konulduğu belirtiliyordu. O günlerde kimse, “Asker, her türlü yetkiyi aldığı halde neden anarşiyi önlemedi?” diye sorma cesareti gösteremedi. Askeri yönetimin hikayesini herkes kabullendi.
Ancak ülke yeniden demokrasiye kavuştuktan sonra Süleyman Demirel, o can alıcı noktaya parmak bastı: “11 Eylül’e kadar akan kan ne oldu da 12 Eylül’de duruverdi?” (2010)
Orgeneral Kenan Evren anılarında, “Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük.” diye yazdı. Dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel ise, “Darbeyi bir yıl önce planlamıştık ama bir yıl şartların olgunlaşmasını bekledik.” dedi.
Kısaca; 12 Eylül öncesi üllkede emniyet ve asayişten sorumlu kişiler (bir plana sadık kalarak) görevlerini yapmamıştı. Bunun sonucu daha fazla kan ve gözyaşıydı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın 1982 yılında hazırladığı “Türkiye’deki Anarşi ve Terörün Durumu” raporu korkunç gerçeği gözler önüne seriyordu. Rapora göre; 26 Aralık 1978 ile 11 Eylül 1979 arasında 2 bin 80 silahlı saldırı ve çatışma olmuştu. Şartların olgunlaşmasının beklendiği 12 Eylül 1979 ile 12 Eylül 1980 arasındaki dönemde ise sayı 7 bin 10’a fırlıyordu. Ölü sayılarında durum farklı değildi. 1978-79 arası döneminde 898 kişi hayatını kaybederken, darbenin olgunlaşmasının beklendiği son bir yılda (1979/1980) tam 2 bin 812 kişi can vermişti.
Daha bitmedi…
2012, Ankara’da eski AP Genel Sekreteri Nahit Menteşe ile 12 Eylül öncesindeki terör olaylarını konuşmuştum. Eski içişleri bakanı Menteşe, “Bu eylemlerin arkasında yine Silahlı Kuvvetler var. Kim kumanda zinciri kurdu ise onlar, yani Evren var.” demişti.
Açıkça sordum;
-Asker mi patlatıyor bombaları?
-Tabii, tabii.
-Sıkıyönetime rağmen olayların sürmesinin sebebi ne?
-Sıkıyönetim, yani asker görevini yapmıyor.
-Nasıl?
-Mesela Kızılay’da bombalar patlatıyorlardı. Vecdi Gönül, Ankara valisi; ben, genel sekreterim. Bazı olaylar sebebi ile ihbar ediyoruz. Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer, katiyen üzerine gitmiyor. Adana’da, Diyarbakır’da böyle.
-Maraş ve Çorum olaylarının arkasında kim vardı?
-Alevi, Sünni ortamı teşvik eden gizli güçler, sırtlarını okşuyor, sokak hareketlerini meydana getiriyorlar. Kendiliğinden olmaz. Bu böyledir. İhtilali organize edenler bunları planlıyorlar. Şartları olgunlaştırmaya çalışıyorlar.
Eski bakan Menteşe, “Bugün ortam yok. Ortam ve şartlar tahakkuk ettiğinde onlar darbeyi hazırlar ve yaparlar.” demişti.
Sahi, 15 Temmuz’da boğaz köprüsünün üzerine keskin nişancıları kim yerleştirdi? Hangi planın parçasıydılar? Darbe girişimini inandırıcı kılmak için mi halkın üzerine ateş açtılar?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***