BÜLENT KORUCU | YORUM
AKP trollerini takdir etmekten kendimi alamıyorum. Emekçilerin hakkını savunan, tekellere karşı direnişi örgütleyen, kadının ezilmesinin önünde kendini siper eden bir medya ordusu ve sosyal medya leşkerleri nasıl takdir edilmez! Emekçiler, Somalı madenciler değil elbet; tekel deyince yandaş medyanın işsiz bıraktığı gazetecileri anlamadınız herhalde; ezilen kadının başkaldırısı olarak da Polonez direnişindeki ablalar aklınıza gelmemiştir sanırım.
Evet Ayşe Barım’ın kölelerinden, onun işsiz bıraktığı manken kız ve oğlanlardan başladılar işe… ama olsun önemli olan bir yerden başlamak değil mi? Elbet birgün diğerlerine de gelir sıra. Hemen kötü düşünmeyin, onların umurunda olmaz Elçin Sangu demeyin, gözyaşlarını timsahınkine benzetmeyin. “İlla emekçileri savunacaksanız, asgari ücretliden başlayın!” diyerek alicenaplıklarını küçümsemeyin.
Ben de biliyorum ‘bunlar basit cambaza bak taktikleri’ cümleleri kurmayı. Farkındayım bir yanda ahlak polisliği yaparken öte yanda günde ‘bir doz Esra Erol’, ‘bir doz Müge Anlı’ vererek toplumu uyuşturmaya çalıştıklarını. Fena mı yapıyorlar; insanlar derd-i maişetle kafayı mı yesin? Oturup evde kukumav kuşu gibi nasıl geçineceğini mi düşünsün. Haftalarca Narin’i aradık lakin bitti; erken final yaptı. Millet, “Nerede bu devlet, avuç içi kadar köyde bulamadılar!” diye mızmızlanmasa kaç bölüm daha çekilirdi.
Şimdi Serenay Sarıkaya’yı konuşuyoruz. Savcılığa ifadeye çağırılmış… Yiyemediğimiz eti, içemediğimiz sütü, gidemediğimiz tatili konuşup bunalıma mı girelim?
‘Serenay’ demişken eminim o da çok şaşkındır. Saçını başını yolup, “Atv, Show ve Star gibi yandaş kanallarda yayınlanan dizilerle ünlü oldum. Acaba kimin tavuğuna kış dedim de başıma bunlar geldi? Bilmem ne hatunu oynamamı istediler de oynamadım mı?” demesin boşuna. Konu onunla ilgili değil. Kötü kadını canlandırdığı bir dizi gibi düşünüp sabretsin. Dilan Polat’a bile kıyamayanlar ona mı kıyacak?
Ayşe Barım da fazla endişelenmesin. “Yeterince kazandı biraz da bizimkiler yesin!” piyangosu vurdu ona. Dizi ve film sektörüne sıra yeni geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son birkaç yıldır, “Sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.” diye boşuna söylemiyor. Erdoğan’ın iktidar tanımının ‘para’ olduğunu hatırlatmama gerek yok. Her şeye karar veren ulu önder rolü yapsa da, aslında nakte dönüşen her şeye hükmeden büyük tüccar olur kendileri. Kendisini, “Kupon arazileri benden habersiz satmayacaksın!” diye azarlanan bürokratın yerine koysun öyle teselli bulsun Ayşe Hanım.
Reis’in böylesine küçük paraların döndüğü alana yoğunlaşması diğer sektörlerde denizin bitmesinden kaynaklanıyor. İstanbul’a bir havalimanı, Çanakkale’ye bir köprü daha yapacak mecal kalmadı ülkede. Mehmet Şimşek ekonomiye kayyım atandı, Erdoğan emekliye 531 lira verip 15 bine bile tamamlayamadı. Başta futbol, bütün spor dallarına bayrağı dikti. Oralarda yapacak iş kalmadı.
Dizi sektöründe, ufak da olsa bir akar gelir, hem de vakit öldürür. Hep Ayşe karar verecek değil ya hangi dizide kimin oynayacağına, biraz da Recep versin. Şimşek Mehmet’in de işine gelir biraz daha magazin. Müge’yle Esra arasındaki 6 saatlik boşlukta insancıklar karamsar duygulara kapılmasın, boş yere acı çekmesin.
Futbol da olduğu gibi sanat dünyasındaki menajerlik sisteminin de kabzımallığa benzediği ortada. Alandan da satandan da kazanan komisyonculuk… Ayşe Barım’ı tanımıyorum, gerçekten anlattıkları gibi biri mi, güzel kızlar ve yakışıklı oğlanların kanıyla beslenen bir vampir mi? Bilmiyorum. Ama diğerlerini tanıyorum, ciğerlerini biliyorum…
Ha bu arada Erdoğan’ı kim yıkayacak, gassalı kim olacak? Bilal mi? Alın size dört başı mamur bir gündem. Ayşe Barım’dan sonra iyi gider…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***