MAHMUT AKPINAR | YORUM
HTŞ (Heyet Tahrir Şam) adlı selefi ‘cihadist’ örgüt, farklı ‘cihadist’ grupların birleşiminden oluşan bir koalisyon örgüt. Hatay’ın hemen altında İdlib’de küçük bir alanı kontrol ediyor, lojistiğini önemli oranda Türkiye’den sağlıyordu. Bu örgüt global bir hilafet devleti kurmaktan öte Hizbullah ve Esed unsurlarını Suriye topraklarından çıkarıp islami bir devlet kurulmasını hedefliyordu.
Liderliğini Ebu Muhammed Colani’nin yaptığı HTŞ’yi hemen bütün ülkeler ve uluslalarası kuruluşlar “terör örgütü” listesine almıştı. Bu örgüt 12 gün içinde önce Halep’i sonra Hama’yı, Humus’u ve Şam’ı aldı ve dünyanın şaşkınlığı içinde Esed rejimini devirdi. Olumlu mesajlar verdi; keskin, tehdit edici çıkışlar yapmadı. Uzlaşmacı bir tavır sergiledi.
Örgütün Suriye’yi kısa sürede ele geçirmesi dünya için sürpriz olsa da İsrail ve ABD, belki İngiltere için çok sürpriz oluşturmuyordu. Jeopolitik konumu nedeniyle Erdoğan rejiminin projeden haberdar olduğu anlaşılıyor. Ancak Erdoğan iktidarı da resmin tamamından haberdar değildi ki bazı şaşkınlıklar yaşadı. Sonrasına dair Türkiye’de kafa karışıklığı devam ediyor.
Geriye doğru iz sürdüğümüzde ve olayları analiz ettiğimizde HTŞ’nin çıkışının BOP çerçevesinde, İsrail’in güvenliği için en az bir yıldır takip edilen bir süreç olduğu anlaşılıyor.
7 Ekim 2023 Hamas’ın İsrail’e saldırısı başlangıç alınabilir. Bu zaman diliminde Rusya, Ukrayna ile meşguldü, Esed rejimini korumakta acze düşmüştü. İsrail Hamas’a, Hizbullah’a operasyonlar yaparak İran’ın Ortadoğu’daki kollarını budadı, Suriye’ye yardıma gelmesinin yollarını kesti. Ayrıca İsrail, defalarca Suriye’yi bombaladı. HTŞ’nin çıkışı İran, Rusya gibi aktörlerin zorda olduğu, Hizbullah ve Hamas’ın etkisizleştirildiği, İsrail için, “harika bir zaman”da gerçekleşti.
Olayın sonuçları hakkında konuşmak için çok erken. Esed rejimi gibi bir diktatörlüğün devrilmesi, Suriye halkının huzura, barışa kavuşma ihtimali elbette sevindirici. Ama bunun nereye varıp nasıl sonuçlanacağından emin değiliz. Aktörler açısından mevcut verilerle analiz etmeye çalışacağız.
İSRAİL
Eldeki datalar, bilgiler çerçevesinde bu oyunun en net, belki de tek kazananının İsrail olduğunu söyleyebiliriz.
- Arap-İsrail Savaşları’nda en büyük hasmı ve komşusu olan Suriye’yi parçalama imkânı elde etti.
- İran’ın Orta Doğu’daki kolları Hizbullah ve Hamas’ı etkisizleştirdi. İsrail’e karşı saldırılarda geçiş ülkesi olan, lojistik sağlayan Suriye’deki Esed rejimini devirdi.
- İran’ın Suriye üzerinden Lübnan’a Hamas’a ve Hizbullah’a karadan ulaşım yollarını kapattı.
- Son günlerde sürekli bombalayarak Suriye ordusunun geride kalan imkân ve kabiliyetlerini, silahlarını, mühimmatını tahrip ediyor.
- Zaten işgali altında olan Golan Tepeleri’nde ilerleyerek stratejik noktaları ele geçirdi. İşgallerin ne kadar ilerleyeceği belirsiz.
- Netanyahu hükümeti Suriye rejiminin düşmesiyle içerde güç kazandı. Yayılmacı, saldırgan politikalarına yönelik eleştiriler içerde azalacak, Siyonist uygulamalara destek artacaktır.
- İsrail ayrıca “dediklerini yapabilen, güçlü bir ülke” olduğunu, caydırıcılığını gösterdi.
YPG PYD SDG
- PYD’nin liderlik ettiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) koalisyonu kazananlar listesinde görünüyor. Fırat’ın batısından çekilmiş olsalar da geniş bir otonomi kazanacakları ve Yeni Suriye’nin kurucu aktörlerinden olacakları açık.
- Daha önce Suriye’de Kürtlerin kimliği dahi yoktu. Bu gelişmeler sonrası Kürtler ülkenin en önemli unsurları arasında yer alacaktır. Trump’ın daha fazla destek vermesiyle veya yeni gelişmelerle kazanımlarını artabilir.
TÜRKİYE
- Türkiye bütün dünyada kazananlar listesinde gösteriliyor. HTŞ’nin arkasında duran, lojistik sağlayan, dolayısıyla da önemli kazanımlar elde etmesi beklenen ülke olarak görülüyor. Ancak HTŞ üzerinde Türkiye’nin ne kadar kontrolü var, yeni kurulacak hükümeti e kadar etkileyecek bilinmiyor. Esed sonrası Suriye’nin Türkiye’ye daha çok baş ağrısı üretecek kaosa, iç çatışmalara saplanması da ihtimalden uzak değil.
- Türkiye’nin YPG‘nin Fırat’ın batısına geçmesini şimdilik engellediği görülüyor.
- Suriye sınırına paralel arzu ettiği güvenlik koridorunu oluşturuyor.
- Bölgede Rusya ve İran’a karşı daha etkin hale geldi.
Türkiye’nin kazanımları net değil ancak Erdoğan’ın kısa vadede bazı kazanımları olacağı açık:
- Erdoğan iç kamuoyunda “fetih duygusu” oluşturdu, propaganda imkanı elde etti.
- İç siyasette tekrar psikolojik üstünlük kurdu.
- Bölgesel liderlik için popülerliğini artırdı
- Her şey yolunda giderse Suriye’nin yeniden yapılandırılmasında siyasi, ekonomik, kazanımlar olacaktır. Yandaşlarına yeni ihaleler çıkacaktır.
Ancak gelişmelerin ne yöne gideceği belli değil. Her an her yer karışabilir ve kaos içindeki Suriye’den yeni kaçışlar olabilir. Ayrıca Trump geldikten sonra YPG’yi desteklerse farklı gelişmeler yaşanabilir.
Öte yandan Erdoğan, “ümmetin lideri” rolü oynarken, Suriye’de İsrail ve Amerika’yla iş birliği içinde, onların projesinin parçası oldu. Radikal gruplarla organik bağına dair iddialar somut hale geldi.
IRAN
- Suriye üzerindeki etkisini kaybetti.
- Şii ekseninde bir kırılma yaşandı. Bundan sonra Şiiler İran’a aynı oranda saygı duymayacaktır. İran’ın Irak üzerindeki etkisinin de zayıflaması muhtemel bir sonuç.
- İran rejiminin kendi halkı üzerindeki inandırıcılığı ve etkisi de son olaylarla aşındı. İran yıllarca petrol paralarını halkına değil, Şii yayılmacılığına, ideolojik yatırımlara harcadı. Dolayısıyla halkın refahı olumsuz etkilendi.
- Hamas ve Hizbullah üzerindeki etkisi, yönlendirme kabiliyeti Suriye’nin kaybı ve son yaşananlardan sonra ciddi azalacaktır.
RUSYA
Putin Rusya’yı asırlar sonra sıcak denizlere indirmişti. Suriye topraklarından askerlerini çekti, muhtemelen deniz ve hava üslerini de kaybedecek.
Ukrayna Savaşı Rusya’nın sanıldığı kadar güçlü olmadığını göstermişti. Suriye’yi koruyamayıp çekilmesi global anlamda caydırıcılığını iyice azalttı. Putin eğer Ukrayna’da net bir kazanım sağlayamazsa Rus halkı nezdinde ve iç politikada da eleştirilir.
Bu olaylar sonrası Rusya’nın Sovyetlerden kalma ülkeler üzerindeki etkinliği zayıflayacaktır. Artık kimse Rusya’nın eskisi gibi güçlü olduğuna inanmayacaktır.
ÇİN bu olaylarda yine topa hiç girmeyerek esrarını, gizemli yapısını korudu.
ABD bu projenin ve yürütülen operasyonun ana gücüydü. ABD İsrail’in çıkarları için radikal gruplar, cihadistler dahil her unsurla çalışabileceğini gösterdi. ABD’de pragmatizminin esneme kapasitesini gördük.
Pek çok aktör “Suriye’nin bütünlüğü korunmalı!” diye açıklamalar yapsa da İsrail çökertilmiş, askeri açıdan yok edilmiş de olsa üniter, tek parça Suriye istemez. İsrail kendisiyle uğraşamayacak şekilde her biri diğeriyle problemli, birbirine düşmüş, çok parçalı bir Suriye arzu eder. Üretilecek suni problemlerle Suriye içlerine doğru her vesileyle genişlemek ister. ABD’de İsrail’in bu arzularına mutabık kalır.
Çok parçalı, kaotik, göçmen, sığınmacı üreten bir Suriye’yi İsrail dışında kimse istemez. Suriye iç dengeler ve dış aktörler açısından çok bilinmeyenli bir denklem. Umarız Suriye halkının çilesi biter ve ülke huzura, güvenliğe, istikrara kavuşur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***