Radikal cihatçı örgüt HTŞ’nin Şam’a girmesi sonrası, uçakla ülkeden kaçtığı belirtilen Beşar Esad, bir zamanlar Londra’da göz doktorluğu eğitimi alırken, 10 yıldan uzun süredir devam eden kanlı iç savaşta büyük yara alan ülkenin baskıcı liderine dönüştü.
BBC Türkçe’nin haberine göre, Suriye lideri Beşar Esad’ın yaşamında çok sayıda belirleyici an var ama belki de bunların en önemlisi, yaşadığı yerden binlerce kilometre uzaklıktaki bir trafik kazasıydı.
Beşar Esad, başlarda babasının halefi olarak yetiştirilmemişti. Suriye Cumhurbaşkanlığı makamına gelişine giden yol, ağabeyi Basil’in 1994’lerin başlarında Şam yakınlarındaki bir araba kazasında ölmesiyle açıldı. Beşar Esad bu sırada Londra’da göz hastalıkları uzmanlığı eğitimi alıyordu.
Basil’in ölümünden sonra, küçük kardeşini Suriye’de iktidara hazırlama planları yapıldı. Daha sonra, yüzbinlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin de evlerinden olan bir iç savaşta liderlik yaptı.
Peki, Beşar Esad nasıl doktorluktan savaş suçlarıyla itham edilen, otoriter bir lidere dönüştü? BBC Türkçe’nin derlemesine göre Beşar Esad’ın hayatı…
Doğduğu sırada, Suriye, Orta Doğu ve ötesinde önemli gelişmeler yaşanıyordu. Arap milliyetçiliği bölgedeki çok sayıda ülkede bölgesel siyasete hakimdi ve Suriye de bundan farklı değildi.
Baas Partisi, Mısır ve Suriye arasındaki kısa ömürlü (1958-1961) birleşmenin ardından iktidara geldi ve Arap milliyetçiliği söylemini yaydı. Dönemin çoğu Arap ülkesi gibi Suriye de bir demokrasi değildi ve çok partili seçimler yoktu.
Esad ailesinin bağlı olduğu Alevi toplumu Suriye’deki en dezavantajlı gruplandandı ve bu zorluk nedeniyle çok sayıda Alevi Suriye Ordusu’na katıldı. Hafız Esad da bir subay ve Baas Partisi’nin sıkı bir destekçisi olarak ortaya çıktı ve 1966’da Savunma Bakanı oldu.
Hafız Esad gücü elinde toplamasından sonra 1971’de Suriye Cumhurbaşkanı oldu ve bu unvanı 2000 yılındaki ölümüne dek taşıdı. Bu uzun iktidar dönemi, Suriye’de bir dizi askeri darbenin yaşandığı bağımsızlık dönemine tezat oluşturuyordu.
Hafız Esad, ülkesini demir yumrukla yönetti, muhalefeti bastırdı ve demokratik seçimleri reddetti. Ancak dış politikada pragmatik bir çizgi izledi. Sovyetler Birliği ile ittifak yaparken, 1991’deki Körfez Savaşı’nda ABD öncülüğündeki koalisyona katıldı.
LONDRA’DA TIP EĞİTİMİ
Fotoğraf altı yazısı,Beşar Esad, gelecekte eşi olack Esma Akhras ile Londra’da tanıştı. Beşar Esad, siyaset ve askerlikten uzak farklı bir yol seçti. Tıp alanında kariyer yapmaya karar verdi.
Şam Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Londra’daki Western Göz Hastanesi’nde göz hastalıkları uzmanlığı için 1992’de İngiltere’ye taşındı.
2018’deki BBC yapımı “Tehlikeli bir Hanedan: Esadlar” adlı belgesle göre Beşar Londra’da yaşamın tadını çıkarttı. İngiliz şarkıcı Phil Collins’e hayrandı ve Batılı değer yargılarını benimsedi.
Beşar, gelecekteki eşi Esma el Akhras ile Londra’da tanıştı. Esma King College’ta bilgisayar mühendisliği okuyordu ve daha sonra bir yüksek lisans programı için Harvard Üniversitesine kabul edildi. Ancak yaşamı, kısa süre sonra bambaşka bir yola girecekti.
Hafız Esad’ın ikinci oğlu olarak, büyük oranda ağabeyi Basil’in gölgesi altında kalmıştı.
Basil’in Ocak 1994’teki ölümü Beşar’ın yaşamının yönünü değiştirdi. Derhal Londra’dan geri çağırıldı ve Suriye’nin bir sonraki lideri haline getirilmesine başlandı.
Beşar orduya katıldı ve gelecekteki rolü için kamuoyunda imaj oluşturmaya başladı.
Hafız Esad Haziran 2000’te öldü ve 34 yaşındaki Beşar, Suriye anayasasındaki 40 yaş gerekliliği değiştirildikten sonra ülkenin cumhurbaşkanı oldu.
Beşar Esad, 2000 yazında cumhurbaşkanlığına yemin ettiği sırada farklı bir siyasi tondaydı. “Şeffaflıktan, demokrasiden, kalkınmadan, çağdaşlaşmadan, hesap verirlikten, kurumsal düşünceden” bahsediyordu.
Cumhurbaşkanı olduktan aylar sonra, Esma Akhras ile evlendi. Hafız, Zein ve Kerim adlı üç çocukları var.
Başta, Beşar Esad’ın siyasi reform ve medya özgürlüğü söylemi Suriyeliler arasında umut yarattı. Liderlik yöntemi ve Esma’nın Batılı eğitiminin yeni bir dönemin işareti gibi görülüyordu.
Bu sırada Suriye’de “Şam Baharı” diye bilinen bir medeni tartışma ve ifade özgürlüğü ortamı yaşandı. Fakat güvenlik güçleri 2001’de muhaliflere baskı, tutuklamalara geri döndü.
Beşar Esad, özel sektörün gelişmesini teşvik eden kısıtlı ekonomik reformlara da gitti. Liderliğinin ilk yıllarında kuzeni Rami Makluf da büyüdü. Makluf büyük bir ekonomik imparatorluk kurdu.
2003’teki Irak Savaşı, Beşar Esad ve Batılı yönetimler arasındaki ilişkilerde büyük bir bozulmaya neden oldu. Suriye Cumhurbaşkanı, Irak’ın ABD öncülüğündeki işgaline karşıydı. Bazı kesimler bu tutumu, Suriye’nin bölgede Amerikan müdahalelerinin bir sonraki hedefi olması korkusuyla açıkladı.
Aralık 2003’te ABD, Şam’a çeşitli gerekçelerle ambargo uygulamaya başladı. Gerekçelerin nedeni sadece Irak ile değil, Suriye’nin Lübnan’daki varlığıyla da bağlantılıydı.
Şubat 2005’te bölgedeki başlıca Suriye karşıtlarından biri, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri başkent Beyrut’un merkezindeki şiddetli bir patlamayla suikasta uğratıldı. Dikkatler hızla Suriye ve müttefiklerine çevrildi.
Lübnan’de büyük gösteriler yapıldı ve Şam’a yönelik uluslararası baskı artırıldı. Bu durum da Suriye’nin Lübnan’deki yaklaşık 30 yıllık askeri varlığının sona ermesini beraberinde getirdi.
Suçlamalara karşın, Esad ve Lübnan’daki başlıca müttefiki Hizbullah, süreki Hariri’nin ölürülmesiyle konusundaki iddiaları reddetti. Özel bir uluslararası mahkeme bir Hizbullah üyesini 2020’de bu suçtan mahkum etti.
ARAP BAHARI
Beşar Esad’ın iktidarının ilk 10 yılında Suriye’nin İran ile ilişkileri güçlendi, Katar ve Türkiye’yle ilişkiler de gelişti. Ancak bu durum daha değişecekti. Riyad’ın başta genç cumhurbaşkanına verdiği desteğe karşın, Suudi Arabistan ile ilişkiler inişli çıkışlıydı.
Beşar Esad genel olarak dış politikada babasının izlerini takip etti, doğrudan askeri çatışmalardan kaçınırken, dikkatli manevralar yaptı.
İktidardaki ilk 10 yıldan sonra, muhalif sesler bastırılmaya devam edilirken, Esad’ın yönetimi otoriter olarak tanımlanabilirdi.
Aralık 2010’da eşi Esma Esad Vogue dergisine bir söyleşi verdi ve evlerinin “demokratik” yönetildiğini söyledi.
Aynı gün Tunuslu seyyar sebze satıcısı Muhammed Bouazizi, bir kadın polisin kendisine tokat atmasından sonra kendini yaktı ve Tunus’ta, Devlet Başkanı Zin El Abidin Binali’nin devrilmesiyle sonuçlanan halk ayaklanmasını başlattı.
Tunus’taki ayaklanma, beklenmedik bir şekilde Arap dünyasında devrim hareketlerine ilham verdi ve Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn ve Suriye’ye ulaştı.
Mart 2011’de “Çölde Bir Gül” başlığıyla yayımlanan (ve sonradan geri çekilen) Vogue söyleşisinde Suriye “bombalı saldırılardan, gerilimlerden ve adam kaçırmalardan uzak bir ülke” diye tanımlanmıştı. Bu imaj, takip eden aylarda çok değişti.
Mart ortasında, başkent Şam’da bir gösteri yapıldı ve günler sonra güneyeki Dera kentinde duvarlara Esad karşıtı sloganlar yazan çocukların tutuklanmasından sonra protestolar başladı.
Esad, Suriye halkına iki hafta sonra konuştu. Parlamentoda Suriye’yi hedef alan “komployu” boşa çıkarma sözü verirken, çok insanın ihtiyaçlarının karşılanamadığını da kabul etti.
Dera’da güvenlik güçlerinin göstericilere ateş açması, eylemleri daha da ateşledi ve çok sayıda kentte Esad’a istifa çağrılarında bulunulan gösteriler yapıldı. Şiddetle karşılık verilen eylemlerden “dış güçlerin güdümündeki sabotajcılar ve casuslar” sorumlu tutuldu.
Aylar içinde, vaziyet hükümet güçleri ve ülke genelinde silaha sarılan muhalifler arasındaki bir çatışmaya dönüştü.
CİHATÇILAR, SAVAŞ SUÇLARI
Çatışma büyürken, uluslararası güçlerin artan müdahaleleriyle, BM’nin tahminine göre ölü ve yaralı sayısı onbinlerden, yüzbinlere çıktı.
Rusya, ve İran destekli silahlı örgütler Esad güçlerinin yanında müdahil olurken, Türkiye ve Körfez ülkeleri silahlı muhalif gruplara destek verdi.
Esad karşıtı gösterilerde başta herkes için demokrasi ve özgürlük çağrıları yapılırken, mezhepçilik yeniden su yüzünüe çıktı ve bazı muhalif örgütler, hükümeti Alevi azınlığı, Sünni çoğunluğun üzerinde tutmakla itham etti.
Bölgesel müdahaleler mezhep ayrımını daha da derinleştirdi. İslamcı güçler Alevilere karşı düşmanca bir tutum takınırken, Hizbullah öncülüğündeki İran’a sadık Şii milisler Esad yönetimini desteklemek için ülkeye akın etti.
Komşu Irak’ta aşırılıkçı IŞİD örgütü yükselişe geçmişti. Örgüt Suriye’de de toprak kazanmak için iç savaştan faydalandı ve Suriye’nin doğusundaki Rakka’yı başkent ilan etti.
Ağustos 2013’te, Şam yakınlarında muhaliflerin elinde tuttuğu Doğu Guta’da yüzlerce kişi kimyasal saldırı sonucu öldü.
Batılı güçler ve Suriyeli muhalif gruplar saldırısından Esad yönetimini sorumlu tuttu. Şam iddiaları reddetse de, uluslararası baskı ve tehditler karşısında kimyasal silah stoğunun imha edilmesine onay verdi.
Ancak bu, başka kimyasal saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye savaşındaki katlıamlara son vermedi. BM kurumları, çatışmanın tüm taraflarını cinayet, işkence ve tecavüz de dahil savaş suçları işlemekle itham etti.
2015’te ülkenin büyük bölümlerinin kontrolünü kaybeden Esad yönetimi çöküşün eşiğine gelmiş gibiydi. Ancak Rusya’nın askeri müdahalesi gidişatı tersine çevirdi ve Beşat Esad, önemli bölgeleri geri kazandı.
GAZZE SAVAŞI
2018-2020 arasında bölgesel ve uluslararası anlaşmalarla hükümet güçlerinin Suriye’nin büyük kısmına hakim olduğu, İslamcı muhalif örgütler ve Kürt milislerin doğu ve kuzeydoğuda kontrolü paylaştığı bir düzen kuruldu.
Bu anlaşmalar Esad’ın konumunu güçlendirdi ve aşamalı olarak Arap diplomasi sahnesine geri döndü. Suriye, 2023’te Arap Birliği’ne yeniden girdi ve Arap ülkeleri Şam’da büyükelçiliklerini yeniden açtı.
Suriye’de son yıllarda kötüleşen ekonomik krize karşın, Esad iktidarına karşı en büyük meydan okumadan sağ çıkmış gibi görünüyordu.
Fakat Ekim 2023’te Hamas İsrail’e sürpriz bir saldırı düzenledi ve Gazze’deki savaşın etkileri hızla Lübnan’a, özellikle de Esad’ın müttefiki Hizbullah’a yayıldı.
Hizbullah çatışmada büyük kayıplar verdi ve bunlara örgütün lideri Hasan Nasrallah da dahildi.
Lübnan’da ateşkesin başladığı gün militan İslamcı Heyet Tahrir eş Şam öncülüğündeki muhalif örgütler sürpriz bir saldırı düzenleyip, hızla ülkenin en büyük kenti Halep’i ele geçirdiler.
Muhalifler hızla ilerleyip, Hama’yı ve diğer kentleri alırken, güney bölgeleri hükümetin elinen kayıp, gitti.
Başlıca müttefikleri İran ve Rusya yardımına koşamayacak durumdayken, Esad’ın konumu tehlikeye girdi ve 27 kasım’da başlayan muhaliflerin saldırısı, Suriye’den gelen haberlere bakılırsa başkent Şam’ın ele geçirilmesi ve Beşar Esad’ın bir uçakla ülkeden kaçmasıyla sona erdi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***