Evrensel yazarı Yusuf Karadaş, Türkiye’nin HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırılarını desteklemesinin ilk bakışta çelişkili bir durum göründüğünü ancak radikal cihatçı örgüt ile MİT arasında bir ilişki olduğunu söyledi, “HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısının Erdoğan iktidarının bilgisi ve bölgedeki hesaplarından bağımsız olmadığını görmek için öyle derin analizler yapmaya gerek yok.”
Erdoğan iktidarının bu konuda iki hesap yaptığına dikkat çeken Karadaş, “Birincisi; Suriye’deki gelişmelere seyirci kalmayacak olsa da güçlerini buraya yığma durumunda da olmayan Rusya’nın Erdoğan’la görüşme konusunda Esad üzerinde baskı kurmasını sağlamak. İkincisi de Halep gibi stratejik bir kent üzerinden Esad’ı sıkıştırarak Erdoğan ile görüşme ve siyasi ilişkilerin yeniden kurulması için öne sürdüğü cihatçı gruplara verilen desteğin son bulması koşulunu ortadan kaldırmak” dedi.
Karadaş son olarak, “HTŞ’ye şu ya da bu şekilde verilen destek ve Halep saldırısından duyulan heyecan, bugün Suriye ile ‘normalleşme’ diyen Erdoğan iktidarının gerçekte Suriye savaşındaki yıkıcı rolünden ne kadar ders çıkardığını da ortaya koyuyor” yorumunu yaptı.
Yusuf Karadaş’ın yazısından bir bölüm şöyle:
“Erdoğan, Esad ile görüşmek için bütün kapıları zorlamaya çalışıyorken Türkiye’nin HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısını desteklemesi ilk bakışta çelişkili bir durum olarak görünebilir. Ancak İdlib’deki kontrol/gözlem noktalarından MİT’in kurduğu ilişkilere ve Türkiye destekli cihatçı grupların bir kısmının bu saldırının içinde yer almasına kadar HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısının Erdoğan iktidarının bilgisi ve bölgedeki hesaplarından bağımsız olmadığını görmek için öyle derin analizler yapmaya gerek yok. İktidar yanlısı medya organlarının HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısından büyük heyecan duyması bile durumu anlamaya yetiyor.
Erdoğan iktidarının bu saldırganlık üzerinden yaptığı hesaplar konusunda birbiriyle bağlantılı iki nokta öne çıkıyor:
Birincisi; Suriye’deki gelişmelere seyirci kalmayacak olsa da güçlerini buraya yığma durumunda da olmayan Rusya’nın Erdoğan’la görüşme konusunda Esad üzerinde baskı kurmasını sağlamak. İkincisi de Halep gibi stratejik bir kent üzerinden Esad’ı sıkıştırarak Erdoğan ile görüşme ve siyasi ilişkilerin yeniden kurulması için öne sürdüğü cihatçı gruplara verilen desteğin son bulması koşulunu ortadan kaldırmak.
Erdoğan, Netanyahu ve ABD, HTŞ saldırganlığının Suriye rejimi ve destekçilerinin bölgesel gücünün zayıflatılmasının aracı olarak devreye sokulması konusunda uzlaşıyor. Ancak Erdoğan, bu durumu Esad’ı siyasi ilişki ve iş birliğine zorlamak ve bu iş birliğini Rojava’da Kürtlerin özerk yönetimini yıkmak için kullanmak istemesi noktasında ise ABD ve İsrail’den ayrılıyor.
El Kaide’nin devamcısı HTŞ’nin Halep’e yönelik saldırısı ve bu saldırı üzerinden hesap yapan güçler, bölgede cihatçı terör örgütlerinin kimler tarafından ve niçin korunduğunu gözler önüne seriyor. HTŞ’nin yeniden devreye sokulması; bölgede savaş ve çatışmaların son bulması, halkların barış içinde yaşayacağı demokratik bir geleceğin kurulması için ABD emperyalizmi ile Erdoğan iktidarı ve İsrail gibi bölgesel gericiliklerin saldırı ve işgallerinin son bulması ve bu güçlerin beslemesi cihatçı çetelerin tasfiye edilmesi dışında bir çıkar yol bulunmadığını bir kez daha gösteriyor.
HTŞ’ye şu ya da bu şekilde verilen destek ve Halep saldırısından duyulan heyecan, bugün Suriye ile ‘normalleşme’ diyen Erdoğan iktidarının gerçekte Suriye savaşındaki yıkıcı rolünden ne kadar ders çıkardığını da ortaya koyuyor!”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***