Balkan TALU
Artı Gerçek – Mısırlı ünlü milyarder Muhammed El Fayed’in ‘önce’ ölüm haberi geldi. 30 Ağustos 2023’te, 94 yaşında öldü. İşin içine tabii ki az buçuk magazin girecekti: Aile içi miras kavgaları, dört kardeşten Ömer’in kız kardeşi Kamile’nin korumaları tarafından darp edildiğini açıklaması, Kamile’nin Ömer’in uyuşturucu bağımlısı olduğunu iddia etmesi… Öyle ya, servet büyüktü; dört kardeş vardı; kavga da büyük olacaktı.
Elbette Paris’te Prenses Diana’yla paparazzilerden kaçarken ölen ve esas ‘gözde’ oğlu olan Dodi El Fayed de gündeme gelecekti. Muhammed El Fayed’in bu olayın şokunu atlatamadığı, kabullenemediği; kraliyet ailesini suçlayan komplo teorilerine çok da uzak olmadığı ama yapılan soruşturmayla 2006 yılında kraliyet ailesinin aklandığı da hatırlatılacaktı…
II. Elizabeth’in kraliçe oluşunu ve saltanatını anlatan Crown dizisi de tabii ki Prens Charles – Diana ilişkisini de anlatmıştı. Altıncı sezonda ortaya çıkan Muhammed El Fayed de cana yakın, babacan bir karakter olarak resmediliyordu. Biz de onu son ana kadar, oğlu Dodi El Fayed’i de Paris’teki o kazada kaybetmiş vakur baba olarak biliyorduk.
Ama esas kıyamet bu yılın eylül ayında koptu.
ALTI YILLIK DOSYA
Sophia Stone, henüz 19 yaşındayken Muhammed El Fayed’in kişisel asistanı olarak Harrods’ta çalışmıştı. Yıllar sonra 2018 yılında o dönem nişanlısı, şimdi kocası olan Keaton Stone, Sophia’ya özgeçmişini güncellemesi için yardım ediyordu. Sophia’nın geçmişte Harrods’ta çalıştığını görünce bu iş tecrübesini üst sıraya çıkardı. Sophia’nın tepkisi ise sinir krizi geçirmek oldu. Keaton Stone konunun üstüne gitti ve diğer kadınlarla da görüştü. Stone, altı yıllık bir emeğin sonucu olarak hazırladığı dosyayı BBC televizyonuna götürdü. Bu yıl BBC tarafından yayınlanan ‘Harrods’taki Canavar’ (A Predator at Harrods) belgeseli de böyle ortaya çıktı.
1988-1991 arasında El Fayed’in kişisel asistanlığını yapan Sophia, onun için “Berbat bir insandı” diyor. Fayed’in kendisine tecavüz etmeye çalıştığını söyleyen Sophia, Crown dizisine de gönderme yaparak öfkeyle şunları söylüyor: “İnsanlar onu öyle hatırlamamalı. Hiç öyle biri değildi. Bu durum beni kızdırıyor”
KORKU KRALLIĞI’NDA CİNSEL İSTİSMAR
Belgeselde müstear ismi ‘Sarah’ olan tanığın anlatımıyla en alt kademeden en üst yöneticiye kadar bir korku krallığı yaratmış olan Muhammed El Fayed, mağazayı ilk satın aldığı yıllardan beri kadınlara istismar ve saldırılarda bulunuyordu. Sonrasında da belgeselin fikri takibi olarak BBC haber kanalı tarafından yapılan haberlere göre, tecavüz ve cinsel istismar vakaları, Londra, Paris, St. Tropez ve Abu Dabi’de yaşanmıştı. Belgeselde Sophia’yla birlikte Alice ve Rachel isimleriyle konuşan kadınlar El Fayed’in 1986-1994 arasında kendilerine tecavüz ettiğini veya buna teşebbüs ettiğini söylüyor.
‘GÜVENLİK BİRİMİ BİLİYORDU’
1994-1995 yıllarında mağazada çalışan ve Steve adıyla konuşan başka bir tanık ise güvenlik görevlilerinin durumun farkında olduğunu iddia ediyordu. 1994’ten 2004’e kadar Harrods’da departman müdürü olan Tony Leeming de Steve’in söylediklerini doğruluyordu. Leeming, “Mağaza katındayken kadınlara yönelik tacizlerin farkındaydım. Bunlar sır da değildi” diyordu. Tacizlerin fiile döndüğünden, saldırı veya tecavüz iddialarından haberdar savunan vurgulayan Leeming, herkesin durumun farkında olduğunu teyit ederek “Bence eğer ben biliyorsam, herkes de biliyordur. Bilmediğini söyleyen de yalan söylüyordur, üzgünüm” ifadeleriyle mağazanın diğer çalışanlarına işaret ediyordu. Nitekim Harrods mağazasının güvenlik personelinden belli isimler de, Steve ve Leeming’in ifadelerini desteklemeye başladı.
‘HERKES İZLENİYOR, DİNLENİYORDU’
Harrods’ın eski güvenlik müdür yardımcısı Eamon Coyle, şirket telefonu ile yapılan arama kayıtlarını dinlemenin işinin bir parçası olduğunu söylüyordu. Coyle buna ek ek olarak mağazanın her yerine, yönetici süitleri de dahil olmak üzere, sesli kayıt yapabilen kameralar yerleştirildiği bilgisini veriyor ve ekliyordu: “O, dinlemek istediği herkesi dinliyordu.”
Akabinde açılan soruşturma derinleştikçe tanıklık eden kadınların sayısı önce 20’ye sonra 40’a sonra da 65’e çıktı. Son olarak da 400’ün üzerine fırladı.
Harrods’ın yanında, Fayed’in 1997- 2013 arasında sahibi olduğu Fulham kulübü ve Paris Ritz Oteli’nin çalışanları da onu ifşalamaya başladı. Örneğin Fulham kulübüne sahip olduğu dönemde El Fayed’in kadın futbol takımının kaptanına cinsel saldırıda bulunduğu da iddialar arasında.
‘CANAVAR, GANGSTER, DOLANDIRICI’
Aslında BBC belgeselinden önce ilk ciddi iddialar 1995 yılında Vanity Fair dergisinde ortaya çıkmıştı. Muhammed El Fayed o dönem dergiye dava açtı 1997’de Dodi El Fayed ve Prenses Diana’nın ölümünün ardından birdenbire davayı geri çekti. 1997’de de yine İngiltere’de ITV televizyon kanalı taciz iddialarını dosya haber olarak yayınladı. Sonrasında 1998 yılında eski BBC muhabiri ve biyografi yazarı Tom Bower El Fayed’in hayatını anlattığı biyografi kitabında aynı istismar iddialarını dile getirdi. Tom Bower daha sonra Sky News’a yaptığı açıklamada El Fayed’i bir canavar, gangster ve dolandırıcı olarak tanımladı.
SÖMÜRGE VERGİ CENNETİ İNGİLTERE
Peki Muhammed El Fayed hakkında ne biliyoruz? Muhammed El Fayed, Mısır İskenderiye’de büyüdü. Kendisi iş hayatına turistlere kola satarak başladığı, tırnaklarıyla kazıyarak para kazandığına dair standart, dramatik bir hikâye anlatıyorsa da olay o kadar basit değildi.
İngiltere henüz 1876 yılında bir yasa çıkararak bir şirketin sadece bulunduğu ülkede vergilendirebileceğine hüküm vermişti. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında sömürgelerden miras kalan ve aslında Ortadoğu’da faaliyet gösteren şirket ve kurumlar merkezlerini Mısır’a, Körfez ülkelerine taşıyıverdiler ve vergilerden muaf oluverdiler. Özellikle 1956 yılındaki Süveyş Krizi’nin ardından İngiltere Ortadoğu’daki gücünü kaybedip ABD güç kazanmaya başlayınca, o dönem bölgede palazlanan iş insanları ve siyasi seçkinler için Londra bir cazibe merkezi oldu.
KAŞIKÇI AİLESİNİN HİMAYESİNDE BAŞLAYAN TİCARET HAYATI
Muhammed El Fayed de bu yeni fırsat dalgasını değerlendirdi ve 1954’te ünlü silah tüccarı Adnan Kaşıkçı’nın kızı Samira Kaşıkçı’yla evlendi. Yakın dönemde öldürülmüş olan gazeteci Cemal Kaşıkçı da Adnan Kaşıkçı’nın yeğeniydi. Kaşıkçı ailesinin himayesinde ticarete başlayan Muhammed Fayed 1974’te İngiltere’ye taşınarak isminin önüne ‘El’ takısını aldı. (Arapçada bu takı, belirlilik eki işlevi taşır. Eşsizlik, biriciklik anlamı da yükler)
El takısıyla birlikte kendine bir özgüven de yükleyen Muhammed El Fayed,1987 yılında Harrods mağazasını, 1997 yılında Fulham futbol takımını satın aldı. El Fayed aynı zamanda Paris Ritz Oteli’nin de sahibiydi. Sonrasında 2010 yılında Harrods mağazasını Katarlılara, Fulham takımını da 2013’te Pakistanlı milyarder Şahid Han’a sattı. Öldüğünde çocuklarına 3 milyar dolarlık bir nakit servetiyle beraber Paris Ritz Oteli’ni miras bırakmıştı.
EL FAYED ‘KADRO’YA KARŞI
El Fayed’in skandallarla olan boğuşması 1994 yılına kadar gidiyor. O dönem ortaya çıkan para karşılığı konuşma skandalında iki milletvekiline kendisi için lobi yapması için rüşvet verdiğini kabul etti. Milletvekilleri istifa etmek zorunda kaldı.
1997 yılında Prenses Diana’nın sevgilisi olarak sansasyonlara sebep olan Dodi El Fayed’in Prenses’le beraber araba kazasında ölmesinden dolayı başta Prens Charles’ın babası Prens Philip olmak üzere kraliyet ailesini ve “kadrosunu” (establishment) suçladı. Prens Philip’in Harrods’a girişini yasakladı. Muhammed El Fayed’e göre Dodi ve Diana yakında evlenecekti. Üstelik Diana hamileydi ama “kadro”, prensesin Müslüman bir Arap’tan çocuk sahibi olmasına tahammül edememişti. Bu yüzden muhtemelen son döneme kadar, kraliyet ailesi kavgalarında ‘halkın prensesi’ Diana’nın tarafını tutanlar tarafından oğlunun ve Diana’nın hakkını savunan, adalet arayan yaslı baba olarak görüldü.
Şimdi ise bir istismarcı ve bir zorba olarak ifşalanıyor.
Son birkaç yıldır İngiliz kraliyet ailesine yönelik halkla ilişkiler gayretkeşliği malum. Kraliyet erkanını şirin göstermek için yapılan filmler, diziler… Muhammed El Fayed ise önce bir ‘İngiliz rüyası’ trenine atladı. Sonra da oğlu Dodi El Fayed’in ölümünün ardından kraliyete kafa tutan mağdur babayı oynadı ve muhtemelen bir süre başarılı da oldu. Para ve güç diğer ‘günahlarını’ örtbas etmeye uzun süre yardımcı oldu ama ölümünün ardından da Pandora’nın kutusu açıldı ve cemaat dedi ki, “İyi bilmezdik.”
Şimdi gözler, cinsel istismara ve saldırıya maruz bıraktığı kadınların adalet arayışının nasıl sonuçlanacağında…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***