NECİP F. BAHADIR | YORUM
Durup dururken kader bileğime vurdu, elimden kalem düşüverdi ve sizlerden 10 gün uzak kaldım. Tam da Meclis açılmış, siyasette sonbahar hızlı ve hareketli başlamıştı. Yumruğu sıkılı Devlet Bahçeli, beş parmağını açarak elini DEM’e uzatmış, bu tavrını sözlerle de desteklemişti.
Ne oluyordu? Ankara’da yeni bir dönem mi başlıyordu? Bahçeli’nin eli barışa mı uzanmıştı? Buzdolabına kaldırılan ‘çözüm süreci’ yeniden mi ısıtılıyordu? Yoksa seçimlerde kaybedeceğine kesin gözüyle bakılan ‘Cumhur İttifakı’ yeni bir oyun peşinde miydi?
Sorular peş peşe geldi.
Bu kısa zaman diliminde manşetler sadece Bahçeli’ye ait değildi. Sokaklar Texsas’a dönmüş, kadın, çocuk cinayetleri, köpek katliamları ülkenin üzerine kabus gibi çökmüştü. Huzur Anadolu topraklarını çok zaman önce terk etti. Yaşanan acı olaylar bunun sonuçlarıydı. AKP eseriyle yüzleşiyordu.
Erdoğan ve Bahçeli’nin mimarı olduğu düzenlemeyle hapishanelerin kapıları katillere, canilere, uyuşturucu müptelalarına açılmış, yerlerine masumlar, suçsuzlar ve günahsızlar konmuştu. Cana kıyanlar, infaz sisteminin kendilerine sağladığı avantajla dışarıya çıkmış, fikir ve düşünce sahipleri hapsedilmişti. İktidarı eleştirmek için 3 yazı yazmış gazeteci, aşağılık bir katilden daha tehlikeliydi. Ve gün yüzü görmemeliydi.
Bu sizin eseriniz beyler!
Böyle bir gecenin sabahından hiç hayr umulur mu? Ben bu tablo karşısında şaşanlara şaşıyorum. Ne bekleniyordu ki… AKP – MHP ittifakı suç makinelerinin ıslah olacağını mı düşünüyordu?
Bu sizin eseriniz beyler. Ey Erdoğan ve Bahçeli!
O masumların katili sizlersiniz. Bugün ağlamak nafile, hapishanelerin kapılarını açarken düşünecektiniz. Bir adım ötesini göremeyenden siyasetçi olur mu?
Erdoğan’ın açıklamalarına bakılırsa ‘infaz sistemi’ yeniden ele alınacakmış. Bundan sonra ‘cezasızlık’ olmayacakmış! AKP hala sorunun farkında değil. Pansuman tedbirler peşinde. Bu kafayla giderse sokaklardan daha çok silah sesleri ve çığlıklar yükselir. İnfaz yasası tekrar tekrar gündeme gelir.
Liste çok uzun. ‘İktidar koltukları’ seyretme yeri değil, kurum ve kuruluşlarıyla takibini yapma, tedbirlerini alma makamı.
Manşetler arasında dolaşırken Erdoğan’ın, “İsrail’in hedefinde Türkiye var!” çıkışını görmemek mümkün değil. Meclis, ‘kapalı oturum’ da yaptı. CHP Lideri Özel, “Bilmediğimiz bir şey söylenmedi!” dedi. Erdoğan’ın açıklaması politik retorikten mi ibaret yoksa bir tehlike ve tehdit söz konusu mu?
Galiba ilki… AKP toplumu korkutarak yönetmeye alıştı. Erdoğan ‘İsrail korkusunun’ arkasına saklanarak elini milletin cebine uzattı, vergilere yüklendi.
Bütün bu manşetler için de hiç kuşkusuz en önemlisi Devlet Bahçeli’ydi. Onlarca yazı ve habere konu oldu. Bahçeli’nin eli kadar şu sözü de anlam ve mesaj yüklü; “Türk ve Türkiye Yüzyılında sıfırlanmış terör ve bölücülük melanetinden sonra aşımızı beraber taşıralım, işimizi birlikte arttıralım, huzur ve güvenliğimizi el ele çoğaltalım…”
Bahçeli, sürecin öncülüğüne soyundu
Bahçeli gibi bir isim terör ve bölücülüğün sıfırlandığını, tehdit ve tehlikenin ortadan kalktığını düşünüyorsa, barış kapılarının ardına kadar açılması şaşırtıcı olmaz. Çözüm sürecinin direnç noktası Bahçeli’nin MHP’siydi. Şimdi sürecin öncülüğüne soyundu. Haydi hayırlısı… Ve fakat soru işaretleri sıfırlanmış değil. Siyasetçilerin söz ve eylemlerini tek açıdan değil çok yönlü değerlendirmek lazım.
Gerçekten Bahçeli’nin eli barış için mi açıldı? Yoksa yaşanan anlık bir jestten mi ibaret? Evet, bir şeyler var. Ama ne? İlk açılım sürecinden kamuoyu geç haberdar oldu. Acaba yine kapalı kapılar ardında pişen bir şeyler var ve barış yolunun taşları mı döşeniyor? DEM’e uzanan her eli karalayan, terör ve ihanetle suçlayan Erdoğan da ortağını yalnız bırakmadı, destekledi, “Bu eli çoğaltalım.” dedi.
Barış elinin nasıl çoğaltılacağı belli… Erdoğan da yumruğunu çözecek, dilini yumuşatacak ve DEM’e elini uzatacak. Yapabilir mi? Viraja çok keskin ve hızlı giren Bahçeli ‘U dönüşü’ yapabildiğine göre çok daha esnek ve omurgasız olan Erdoğan neden yapamasın? Yapar elbette… Kavgadan, çatışmadan ve savaştan beslenen Erdoğan, ‘barış adamı’ olabilir mi? Olmasını isterim, ülkenin lehine çünkü.
Seçim uğruna ‘barış’ diyebilir!
Erdoğan’ın ülke çıkarını gözeterek barış adımları atacağı kanaatinde değilim. Onun için varsa yoksa kendi çıkarları… Ancak seçim uğruna, ‘barış’ diyebilir. Sandık nelere nelere kadir… Erdoğan 31 Mart’ta ilk kez bozgunu tattı. AKP ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı kaybetti. Seçimlerde hiç şansı yok. Muhalefet bloku iktidar partilerinin önünde.
Erdoğan mevcut siyasi yapıyı yeniden şekillendirmeyi ister. CHP lideri Özgür Özel’le el sıkışarak ilk hamlesini yaptı. Şimdi sıra da DEM mi var? Öteden beri İmralı ‘elde’ bir… Buna DEM ve diğer unsurları eklerse siyasette bambaşka yapı ortaya çıkar. Anayasa değişikliğinin yolu açılabilir. Bu Erdoğan’ın adaylığı için olmazsa olmaz. Seçimi erkene alsa da Anayasa’ya göre adaylığı mümkün değil. Yeni Anayasa söyleminin altında yatan neden de bu.
Günün sonunda Cumhur İttifakı’na ‘gevşek ortak’ olarak DEM’i dahil etmeyi düşünebilir. Bahçeli’nin vetosu ortadan kalktıktan sonra gerisi kolay. Çıkarı söz konusu olduğunda Erdoğan, Bahçeli’nin açtığı yolda menzile kadar yürüyebilir. “Erdoğan ailesi için ülkeyi yakar, kendisi için ailesini bile feda etmekten çekinmez!” diyen (kişi) boşuna söylememiş.
Bahçeli’nin barışa doğru uzanan elini bölgedeki gelişmeler ve dış perspektiften değerlendirmek de mümkün. Ben iç politika açısından yorumlama yanlısıyım. Erdoğan’ın kutuplaşma ve gerilim politikaları Türkiye’yi çok yordu. Yeni bir siyasal iklime ve barış atmosferine hava, su gibi ihtiyaç var. Her türlü soru işaretine rağmen heyecan verici bir süreç…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***