Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı 30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde genç teğmenlerin kılıçlarını çatarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde slogan atmasının yankıları devam ediyor. AKP’den karışık sinyaller geliyor. Darbe iması yapıldığını söyleyenler de, Ömer Çelik gibi destek ima eden açıklamalar yapanlar da var. Erdoğan’dan ise henüz ses yok.
Ulusalcı-Kemalist diyebileceğimiz kesim ise görüntülerden memnun.
Genç teğmenlerin tartışma yaratan hareketi ve ettiği gayri resmi yemin KHK’lı askerlerin de gündeminde. Görüştüğüm çoğu ihraç asker, teğmenlerin kendi başına hareket etmelerinin imkansız olduğunu ve bunun bir plan dahilinde gerçekleştiğini iddia ediyor. Peki kimin planı ve amaç ne?
Aşağıda KHK’lı subaylar, Deniz Kurmay Albay Mehmet Dağcı, Deniz Albay Hüseyin Demirtaş ve Yarbay Ethem Gürbas’ın bu sorulara verdiği cevabı bulacaksınız.
Ortaya çıkan görüntüyle ilgili en ilginç tespit, Deniz Kurmay Albay Mehmet Dağcı’dan geldi. NATO’da Türkiye’yi temsil ederken ihraç edilen ve şu anda Amazon’da üst düzey yöneticilik yapan Dağcı’ya göre, ‘siyasallaşma’ aşamasını tamamlamış, ‘radikalleşen’ bir ordudan hem laik, hem liberal kesim, hatta NATO bile rahatsız.
Dağcı’nın 103 emekli askerin imzaladığı Montrö Sözleşmesi ve geçen hafta Erdoğan’ın kuvvet komutanlarıyla birlikte Bitlis Ahlat’ta verdiği fotoğraf ile genç teğmenlerin sloganı arasında kurduğu bağ da dikkate değer.
Hüseyin Demirtaş ise farklı bir açıdan bakarak, ordunun medyada bu kadar konuşulmasını, malzeme yapılmasını eleştiriyor ve bu tür tartışmaların kamuya hiçbir katma değerinin olmadığını ifade ediyor. ‘Peygamber ocağı’ denilen yerin bu kadar ayrışmış olmasına da dikkat çekiyor. Ethem Gürbas ise AKP’lilerin ve ulusalcıların birlikte hareket ettiğini düşünüyor.
“PLANLANMIŞ OLDUĞU ÇOK BELLİ”
KHK’lı Kurmay Albay Hüseyin Demirtaş:
Kanunlarımızda medyaya sunulduğu şekliyle bir subaylık yemini yok. Sadece askerliğe ilk adım atılırken, subaylar için harp okuluna girişte yapılan bir yemin var.
Kanunda şöyle yazar: Silâhlı Kuvvetlere katılan her asker andiçer. And sureti aşağıdadır :
«Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve âmirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan azız bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.»
“KANUNDA BÖYLE BİR YEMİN METNİ YOK”
Benzer yemini farklı sözcüklerle bütün kamu görevlileri eder. Kamu görevini üstlenirken her memur amirinin huzurunda “Anayasa’ya sadık kalacağım” diye özetlenebilecek bir yemini etmek zorunda. Harp Okulu’na girerken de kanunda belirtilen bir metin var. O metne uygun olarak yemin ederler. Onun dışında başka bir metin yok.
30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu’nda son mezuniyet töreninde yapılan şey bir yemin değil, bu bir slogan atma. Resmi bir yemin metni olsaydı deniz ve hava harp okullarının mezuniyet töreninde de ve tören programının dışında değil içinde yapılırdı. Medyada yer alan bilgilere göre ayrıca Kara Harp Okulu’nda yeni teğmenlerin sadece bir kısmı, sayılarını bilmiyorum, daha önceden bunu planlamışlar, kamera hazırlanmış, video özellikle çekiliyor, sınıf birincisi olan kişi ortaya geçiyor ve hiç teklemeden komutla bu sloganı atıyorlar.
Genç kızın slogan atarken hiç teklememesi, metnin ve yapılanın kanundan alınmış olmaması, daha öncesinde kişilerin oraya senkronize bir biçimde gelmeleri, bunun defalarca provasının yapıldığını gösterir. Yani önceden provalarını yaparak koordine ederek bu sloganı atıyorlar.
Mevzu bir and içme, subaylık yemini etme gibi sunulamaz. Yeminin üstüne yemin olmaz ki… Asker olurken zaten kanuni bir yemin var. Onun üstüne siz kalkıp ayrıca bir slogan atacaksınız. Böyle bir yemin olur mu? Tartışılan metin herhangi bir kanunda yok.
Bu arada teğmenlerin heyecanına verilebilir ama olay medyaya taşınış şekliyle artık topluma mal oluyor boyut değiştiriyor. Askerin taşıdığı üniforma devletin nişanıdır. Devletin nişanının böyle kamuoyu tartışmalarına meze yapılması kurumları itibarsızlaştırmaktır.
“TOPLUMUN SİNİR UÇLARI TAHRİK EDİLİYOR”
Diğer bir boyutu ise bu sloganların sadece toplumun sinir uçlarına dokunmak ve toplumun farklı kesimlerini tahrik etmeye yaradığıdır. Öyle ki bazı yorumcular “İttihat Terakki’nin komitecilik eylemlerini andırıyor” dedi. Böyle slogan atmanın hiçbir katma değeri de yok. O sloganı atarak nasıl bir katma değer sağlandı? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının milli birliğine beraberliğine mi katkı sağlandı, ne oldu? Zaten yıllardır iyice birbirine karşı tahrik edilen toplumda daha fazla kutuplaşma, daha fazla ayrışma oldu.
KOMUTANLARININ EMRİ OLMADAN BÖYLE BİR ŞEY YAPAMAZLAR”
İlave bir nokta: Bu slogan atmayı komutanlarının emri olmaksızın yapamazlar. Burada “izni” sözcüğünü özellikle kullanmıyorum. Komutanlarının yasaklayıcı ya da müsaade edici sözleri emirdir. Silahlı Kuvvetler doktrininde bu böyledir. Eğer kanunsuz bir metinle slogan attılarsa idarenin soruşturma başlatması lazım. Eğer idare soruşturma başlatmıyorsa amirlerinin himayesi ve emriyle slogan atılmış demektir.
Asker kişiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Toplum mevcut bir suç ittifakının eliyle nasıl kamplaştıysa, nasıl ayrıştıysa, toplumun farklı renkleri birbirine nasıl hasım haline geldiyse, o ayrışmış ailelerde ve ayrıştırılmış Cumhuriyet kurumlarında yetişen kişiler de bu ayrışmayı dışa yansıtıyorlar. Mehmetçik bu insanlara emanet ama hepsi ayrışmış durumda. Kanunlara sadakatli olacağına dair namus, şeref yemini eden kişiler bu kişiler. Slogan atan asker olabilir mi? Kanun metni neyine yetmemiş de başka bir sloganı subaylık yemini diye piyasaya sürmeye çalışıyorlar.
“TEPKİ GÖSTERİLMESİ GEREKEN TEĞMENLER DEĞİL, BAKANLIKTIR, KUVVET KOMUTANLARIDIR…”
Ben yalnız o taze teğmenlere pek kusur bulmuyorum. Onlar daha 20-22 yaşında çocuklar yani. Şu an bütün duyguları en yüksek seviyede, kendilerini dünyanın sahibi gibi, krallar gibi görüyorlardır. Mezuniyet gününe kadar öğrencilikten başka hiçbir vasıfları yokken omuzlarına yıldızı taktıklarında kendilerini bir anda bütün TSK’nın komutanı gibi hissedecekleri çağdalar. Birliklerine çıkınca bu duyguları bir anda dibe vuracak, neye uğradıklarını şaşıracaklar ama mezuniyet töreninin havasında birer kral gibi hareket ediyorlar. Burada bir tepki gösterilecekse o çocuklara değil, Milli Savunma Bakanlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı’na, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve Kara Harp Okulu Komutanlığı’na gösterilmesi gerekir.
“MİLLETİN GÖZBEBEĞİ DENİLEN YER BU KADAR AYRILMIŞ OLABİLİR Mİ?”
Son olarak şunu sorgulayalım: Medeni ülkelerde asker hiç bu kadar tartışılıyor mu, asker hiç bu kadar medyaya düşüyor mu? Peygamber ocağı, milletin gözbebeği denilen yer bu kadar kamplaşmış, ayrışmış olabilir mi? Üniformanın da bir şerefi, haysiyeti var. Bu değerler bu kadar kolay medyaya meze yapılmamalı, yıpratılmamalı.”
“ORTAYA ÇIKAN GÖRÜNTÜ ASKERİ TEAMMÜLLER AYKIRI”
KHK’lı Kurmay Albay Mehmet Dağcı:
Normal şartlarda tören programı bellidir. Akış takip edilir. Tören bittikten sonra da bizde kep atma vardır, herkes kepini havaya atar, sonra ailesiyle buluşur. Burada gördüğüm kadarıyla resmi tören programı tamamlanıyor ve o yemin gerçekleştiriliyor. Normal şartlarda böyle bir yemin düzeni yok. Askeri törenlerde nizam, disiplin vardır. Kimin ne söyleyeceği, nerede duracağı bellidir. Her bir dakikasına, hizasından düzenine kadar her şey hesaplanır.
“HARP OKULLARINDA ÇOK FARKLI GRUPLARIN İZDÜŞÜMÜ VAR”
Daha önce de Harbiyeliler arasında Atatürk rozetinin takılıp takılmamasıyla ilgili bir sorun çıkmıştı. Kışlaya siyaset sokuldu diye biz ısrarla uyarıyoruz. Çok farklı grupların harp okullarında izdüşümleri var. SADAT, askeri okul mülakatlarında yer aldıklarını itiraf etmişti. SADAT’ın içinde olduğu bir okul sistemi düşünün.
“KIŞLANIN ORTASI SİYASET MEYDANI GİBİ”
Bir de Ergenekon-Balyoz ekibi, komuta kademesine terfi ettirdikleri insanlar vasıtasıyla kendi alt tabanını oluşturmak için TSK’ya adam sokuyor. Orduda hangi gruptan, hangi dini cemaatten kim var bilmiyorum ama ortaya çıkan resim son derece ürkütücü. Kışlanın ortası siyaset meydanı gibi.
Bu törene baktığımda genç teğmenleri organize etmişler gibi görünüyor. Kamera çekimleri son derece net. Bu görüntüleri, törenden sonra kullanmak isteyen bir grup olduğu açık. Paylaşılması için özellikle çekilmiş. Fakat teamüllere aykırı. Askerlerin öyle slogan atma gibi bir durumu yok. Yeminlerde de biz kılıcın ya da silahımızın üzerine elimizi koyarak yemin ederiz. Yapılan şey, askeri yemin etme düzenine de çok uygun değil.
“BU GÖRÜNTÜYLE İLGİLİ İKİ İHTİMAL VAR”
İki ihtimal var. Birinci ihtimal, genç teğmenler üzerinden mesaj vermeye kalkanlar olabilir. İkinci ihtimal de şu: Bu gayri resmi yemin törenine çok iyi hazırlanılmış. Ülkede zaten bir algı kültürü var, algı operasyonlarıyla ülke yönetiliyor. Son dönemde Cumhuriyetin 100. yılı kutlanmadı. Anayasa’yı değiştirme tartışmaları artıyor. Ülkede müthiş bir değişim var. Çok hızlı bir şekilde kademe kademe kendi ordusunu, kendi sistemini, kendi kadro ve teşkilatını güçlendiren bir rejim sözkonusu.
“HIZLA İRANLAŞAN TÜRKİYE KAYGISINI BASTIRMAK”
Benim gördüğüm; hızla İran’laşan Türkiye kaygısını bastırmak için, bir algı operasyonu olabileceği yönünde. Bunu zaman zaman yapıyorlar. ‘Bakın Atatürk’ün kurduğu düzen devam ediyor. Ordumuz aynı gücüyle duruyor.’ görüntüsü verdirmek için, belki kendi yerleştirdikleri insanları bir şekilde diğer tarafa sahip çıkarttırıyorlar. Üç yıl sonra ordu niye bu hale geldi derlerse, ‘hani işte siz diyordunuz, bunların alınlarından öpüyoruz, gurur duyuyordunuz’ noktasına getirebilirler.
“BU YILKİ ÜÇ BİRİNCİNİN KADIN OLMASI…”
Bu yılki kara, hava ve deniz harp okullarını birincilikle bitiren üç kişi de kadın. Bunun bir anlamı var. Ben şöyle değerlendiriyorum. Bugüne kadar rejim dönüşümünü tamamiyle kapalı kapılar ardında yaptılar. Kapalı kapılar ardında yasaları değiştirerek, torba yasaların arasına yeni bir şeyler yerleştirerek yaptılar. Ama iş ordu olunca; ordu aynı zamanda birçok kesimin hassas noktası.
“NATO BİLE RAHATSIZ”
Ordu aynı zamanda fiziki güç demek. Fiziki güçteki bu değişim birçok kişiyi rahatsız etti. NATO’yu bile rahatsız etti. Türkiye, NATO üyesi ama son dönemlerde SADAT’ın seçtiği insanların yerleştirildiği bir ordu düşünün. Ya da Rusya’ya müzahir bulunan, Perinçek’in kanatlarında büyüyen bir ordu…
“BİZ HALA KEMALİST SUBAYLAR YETİŞTİRİYORUZ” ALGISI
Hem laik kanatta, hem liberal kanatta, hem de NATO’da Türkiye’nin nereye gittiği konusunda çok ciddi kaygılar var. Bu kaygıları hafifletmek için “Görmüyor musunuz, sizin okullarınızda bile yok, biz kadın subaylar mezun ediyoruz. Hatta okullarını birincilikle bitiriyorlar. Öyle radikalleşme yok.” mesajı verilmek istenmişolabilir.
Bana göre “ordu, yargı ve emniyet” siyasallaşma safhasını çoktan tamamladı. Şu an radikalleşme safhasında. ‘Biz hala modern orduyu koruyoruz. Hala Kemalist ruhlu subaylar yetiştiriyoruz. Kadın subayları birinci dahi mezun ediyoruz’ diyerek o radikalleşme eleştirilerini yumuşatmaya çalışıyorlar.
“ASKERİ OKULLARIN YAPISI DEĞİŞTİRİLDİ”
2016’dan sonra askeri okullarının yapısı tamamıyla değiştirildi. Askerlik sistemi, askeri okullar, harp akademilerinin statüsü, GATA’nın kapatılması… Baktığınızda bu tartışmaların çoğu, kurdukları yeni sistemde ortaya çıkan şeyler. Eski sistemdeki teamülleri, disiplini, özü, motivasyonu olan, mezuniyetinde her şeyi net belli olan TSK yok artık. Kim nereye çekerse…
“ERDOĞAN, ERGENEKON’UN ŞAHİN KANADINI TASFİYE ETTİ”
Bir grubun bu yeminle mesaj verme ihtimalini ben düşük görüyorum. Şu an terfi ettirilen birçok insanla yıllarımız geçti. 15 Temmuz kumpasında Ergenekon-Balyoz, Perinçek, derin devlet, Erdoğan ile işbirliği yaptı. Bunun karşılığında davaları kapattı, mağdur dedikleri kişileri de terfi ettirdiler.
Şu an TSK’nın en tepesinde onlar görünüyor gibi duruyor değil mi? Ama insanlar hep kimlerin terfi ettiği kısmına yoğunlaşıyor. Oysa kimler emekli edildi? Kimlerin süresi tamamlanmadan askerliği bitirildi? Bunlara odaklanan yok. Sekiz yılda aslında kademe kademe Ergenekon-Balyoz’un şahin kanadı tasfiye edildi. Perinçek’le fotoğraflar veren, ‘AKP’liler dahil, size gününüzü göstereceğim’ diyen birçok isim tasfiye edildi. Terfi ettirdikleri kişiler, çok şahin olmayan, zamanında etliye sütlüğe karışmamış, rejimin istediği gibi kullanabileceği isimler… Rejimin isteklerini yerine getirme potansiyeli olanları yukarı getiriyorlar. Kullanılma potansiyeli yüksek olan, kendine risk teşkil etmeyen isimler…
15 Temmuz’u kurgulayan bu iki grup birbirlerini hasım olarak gören gruplar. Her iki grupta da geriye giden bir güç mücadelesi var. Erdoğan çok stratejik adımlar attı. Her YAŞ süresince risk teşkil edebilen, güçlü olabilecek, liderlik özellikleri daha güçlü olanları tasfiye etti.
“MONTRÖ SÖZLEŞMESİ BİLDİRİSİYLE EMEKLİ ASKERLER DE PASİFİZE EDİLDİ”
103 emekli amiralin Montrö Sözleşmesi bildirisi vardı hatırlarsanız, Boğazlar meselesinde. Eskiden emekli amiral ve generallerin orduda bir ağırlığı vardı. Emekli de olsalar bir gölge gibi bazı kararlarda etkiliydiler. Önemli günlere, toplantılara mutlaka davet edilir, fikirleri alınır, o bağ sürdürülürdü. Fakat Erdoğan bu bildiri sonrası o bağı da kopardı. Emeklilere dedi ki, ‘Kardeşim ben senin rütbeni de alıyorum, orduevlerine de, askeri tesislere de sokmuyorum’. Ergenekon-Balyoz ekibi bu gelişmelerden son derece rahatsız! Aslında bir nevi silah arkadaşlarına yaptıkları ihanetin bedelini ödüyorlar!
“KUVVET KOMUTANLARI BİR EMİRLE HİZBULLAH’I SAVUNAN PARTİ LİDERİYLE AYNI KAREYE GİRDİ”
Geçen hafta Ahlat’ta Kuvvet Komutanları, Hizbullah’ı destekleyen HÜDA Par’ın lideri ve Erdoğan’ın birlikte verdiği fotoğraf çok manidar. Bu fotoğraf aslında TSK’nın geldiği noktayı gösteren çok net bir resimdi. TSK artık eski TSK değil. Cumhuriyeti, laikliği, Kemalizmi savunan bir TSK artık yok. Kuvvet Komutanları’nı, bir emirle Hizbullah’ı savunan bir partinin lideriyle aynı kareye sokan tek adam rejimi var. TSK’nın tepesinden aşağısına inersek… Aşağıda mülakatları SADAT’ın yaptığı bir yapı var. Bu ortaya çıkınca aslında kaygılar tavan yaptı. Bu kaygıları hafifletmek için mezuniyet törenindeki bu görüntü verilmiş olabilir. Ahlat’daki o fotoğraf karesini bir şekilde dengelemek istemiş olabilirler.
“ASKERLERİ ARTIK SİVİLLER YEİŞTİRİYOR”
15 Temmuz’dan sonra ilk yaptıkları değişiklik; askeri okulların kapatılıp askeri okul franksiyonunun değiştirilmesiydi. Milli Savunma Üniversitesi adı altında üniversite açtılar. Askerleri artık siviller yetiştiriyor neredeyse. MSB’nin dekanı Erhan Afyoncu sivil. SADAT’ın mülakatını yaptığı, Afyoncu’nun rektörlüğü yaptığı okulda yetişen askerlerden bahsediyoruz.
“15 TEMMUZ BENZERİ BİR OLAY PLANLIYORLAR”
“KHK’lı Yarbay Ethem Gürbas:
Mezuniyet törenini ulusalcılar, daha çok Kemalistler savunuyor. Ama zaten biz daha önce de gördük, bunlar zaten omuz omuza yürüyorlar. 15 Temmuz benzeri bir ortama doğru gidildiğini düşünüyorum. 15 Temmuz benzeri bir olay yaşatıp muhalif olanları temizlemeyi düşünüyor olabilirler. Çünkü bu işi hukukla götüremezler. Büyük ihtimalle büyük bir kaos, karmaşa ortamı olabilir.
“BİRLİKTE HAKRET ETTİKLERİNE İNANIYORUM”
Biz de 24 yıl önce kılıçları havaya kaldırdık, kepleri havaya attık. Kılıçlar kaldırılır, birbirine çatılır, şapkalar çıkartılır. Ama burada mühim olan, Erdoğan’a karşı bir şey varmış gibi gösteriliyor ama ben birlikte hareket ettiklerine inanıyorum. Birlikte hareket eden gruplar da birbirlerini satmaya elverişli gruplar… Türkiye’ye bence kötü günler bekliyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***