ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türkiye’nin ‘ayarı’ gerçekten yok. Çok kısa sürede bir uçtan diğer bir uca kolaylıkla savrulabiliyor. Hem de öyle böyle değil!
Mesela sivil-asker ilişkileri.
Yakın zamana kadar askeri vesayet vardı. Kudretli paşalar kendilerini her şeyin üstünde konumlandırır, siyasete ayar verirlerdi.
Üniversite çağına gelmiş kızların ne giyeceğinden, televizyonlarda hangi dizilerin yayınlanacağına, Meclis’te hangi yasaların görüşüleceğinden hangi şirketin hangi ihaleyi alacağına kadar herşeye onlar nezaret ediyordu.
Erdoğan rejimi askeri vesayetle mücadele vaadiyle iktidara geldi. Benim de aralarında olduğum çok sayıda kişi bu söze inanarak AKP’ye destek oldu. Fakat gelin görün ki “Askeri vesayeti bitiriyoruz!” diyenler aslında kendi vesayetlerinin yolunu yapıyormuş.
Daha 2011’lerin başında gidişatı görüp “Bu yol yol değil!” diyenler ‘terörist’ ilan edilip ya sürgüne ya Silivri’ye gönderildi. Özellikle 17 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası seküler-sosyal demokrat mahallenin “Bırakalım birbirlerini yesinler, biz Erdoğan’ı sandıkta hallederiz.” çıkarcılığı-fırsatçılığı nedeniyle işler daha da kötüye gitti.
Erdoğan cezaevindeki eski ‘derin devlet’ uzantıları ve Ulusalcı-Perinçekçi kadrolarla anlaşıp 15 Temmuz kumpasıyla hedefine ulaştı. Artık ‘tek adam’ rejimine geçilmiş oldu. O yüzden Jandarma Genel Komutanı Org Arif Çetin’in dün ‘AKP İlçe Başkanı edasıyla’ yaptığı konuşmayı yadırgamayın.
Arif Çetin, kürsünden Erdoğan’ın mitinglerde ve parti toplantılarında sık sık tekrar ettiği “Sayın Cumhurbaşkanım, zat-ı devletlerinizin buyurdukları gibi, “Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik… Sayın Cumhurbaşkanım, sayın Başkomutanım, Türkiye Yüzyılı’nda biz de aziz şehitlerimizin yolunda bayrağa sarılmaya hazırız.” ifadelerini kullandı.
Çetin’in silah arkadaşları ne düşündü bilmiyorum; ama ben bir gazeteci olarak yadırgadım. Bir ara gözümün önüne Kuzey Kore lideri Kim’in etrafında şebeklik yapan generaller geldi. Gerçi o seviyeye de az kaldı. Yakında görürsek şaşırmayalım.
Jandarmayı ve Ankara dengeleri bilenler Arif Çetin’in emekli olmamak, bir yıl daha görevinde kalabilmek için böyle konuştuğunu söylüyor ama ben aynı fikirde değilim. Çünkü Jandarma Genel Komutanı konumuna gelmiş ve suç örgütü liderleriyle çektirdiği fotoğraflarla gündemden düşmeyen bir isim emekli olup olmayacağını son gün öğrenmez. Çetin, o mikrofona konuşurken akşamına emekli olacağını biliyordu.
Peki amacı neydi?
Tabi ki Çetin’in beynini okuyamayız ama bunca yıldır siyaseti takip ediyoruz. Çetin’in Erdoğan’a hitaben parti il ya da ilçe başkanı gibi konuşmasının ardında ‘gelecek kaygısı‘ var. Herkesin aklına emekli olduktan sonra ballı bir yönetim kurulu üyeliği filan gelmiş olabilir.
O kolay… Sonuçta ‘milletin malı deniz, yemeyen keriz’ hali var. Erdoğan’ın bir işaretiyle Çetin’e ballı bir yönetim kurulu üyeliği verilir.
Kendi silah arkadaşlarını öldürttü
Ama mesele o kadar basit değil…
Çünkü Arif Çetin’in en büyük korkusu 15 Temmuz nedeniyle bir şekilde yargı önüne çıkmak. Mahkemelere silah arkadaşlarıyla yüzleşmeye çağrılması bile Arif Çetin için kabus demek. Süleyman Soylu’ya ve mafya liderlerine yakınlığı ile bilinen Arif Çetin’in en büyük kaygısı 15 Temmuz akşamı yaptıkları.
Çünkü Arif Çetin tıpkı dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar gibi kendi askerine kumpas kurdu. Sözde darbe mizanseni başlayınca Jandarma Karargahı’nı arayan Arif Çetin‚ “Beni bekleyin!” deyip yakınlardaki imamın evine gidip kumpası yönetti. Orada daha önceden hazırlanan ve karargahı gören yüksek noktalara yerleştirilen keskin nişancılar eliyle silah arkadaşlarını öldürttü.
O zaman Tümgeneral olan Arif Çetin, harekat merkezini arayarak duruma müdahale edecekken, bunun yerine keskin nişancılarla teslim olmaya gelenleri bile infaz ettirdi. 15 Temmuz akşamı Jandarma Karargahı’nda ve civarında ölen herkesin kanı Çetin’in elinde. O akşamki ‘hizmetlerinin’ karşılığını terfi ve makam ile aldı ama artık yol bitti.
Erdoğan kullanıp attığı sayısız isim gibi Arif Çetin’i de kenara koydu. İstese rahatlıkla gerekli düzenlemeleri yapar ve görev süresini uzatırdı ama yapmadı. Artık makamda ve ‘koruma altında‘ olmayan Arif Çetin’in en büyük korkusu neden olduğu ölümler ve işlediği suçlar nedeniyle hesap verecek olması.
Dünkü törende yaptığı konuşma Erdoğan’a bir nevi dilekçeydi. Mealen, “Lütfen beni satmayın, size bağlıyım, hizmetinizdeyim.” dedi. Çetin’in konuşmasını dinleyen Erdoğan içinden “Bu kadarını ben bile hayal etmemiştim.” diye geçirmiş olabilir. Töreni ekranlardan izleyen siyasal İslamcılar koltuklarına yayılıp “Helal olsun Reis’e, hepsini kul köle yaptı.” diye mutlu bile olmuşlardır.
Dünkü görüntü istisna değil. Bundan sonra daha sık göreceğiz. O yüzden alışsanız iyi olur.
İki not ile konuyu bağlayalım; Arif Çetin’den boşalan makama Ali Çardakçı oturacak. Çardakçı hakkında yüz kızartıcı suçlamalar var. Neler olduğunu merak eden Google’a sorabilir. Sırf ‘17 / 25’i kapattı’ diye orgeneral yapılan bir isimdi Çardakçı. Ödülünü almış oldu.
İkincisi ise ‘kozmik oda’ ile ilgili. Hani şu Ergenekon kadrosunun koro halinde söylediği ‘kozmik yalanlardan’ bahsetmiyorum. Arif Çetin jandarmanın başındayken Putin’in özel ordusu olarak bilinen Rusya Ulusal Muhafızlar Birliği (Rosgvardiya) Başkanı Viktor Zolotov Ankara’ya gitmiş, Türkiye’nin Ulusal Operasyon Yönetim Merkezi’ne (Kozmik Oda) girmiş, incelemeler yapmıştı.
Zolotov, “Türkiye’nin sahip olduğu imkanları yerinde görme fırsatı bulduk.” demişti. Türkiye’de medya ve muhalefet kalmadığı için kimse sormadı ama biz buradan soralım. Putin’in isyan bastırmakla görevli özel ordusunun komutanının Türkiye’nin kozmik odasına sokarken hedefiniz neydi? Zolotov, “Türkiye’nin imkanlarını yerinde gördük!” derken neyden bahsediyordu? Bugüne kadar sorulmadı ama bu yarın birgün sorulmayacağı anlamına gelmiyor.
Kısacası; Arif Çetin için mafya liderleriyle verdiği fotoğraflar endişe etmesi gerekenler listesinde sıraya bile giremez! Öncesinde neler var neler…
Dolayısıyla Erdoğan’a yalakalık yapmasın da ne yapsın?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***