HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Cezaevindeki hasta tutuklulardan sınıf öğretmeni Sevgi Sezer, sırtındaki tümör nedeniyle günlük ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi. Cezaevine girdikten sonra rahatsızlanan ve ‘damarsal tümör’ tespiti konulan Sevgi öğretmen, 8 aydır pandemi nedeniyle doktora bile gidemiyor. Kardeşi Özge Sever, ablasının rahatsızlığın bu dönemde daha da arttığını anlatıyor. Sever, “İlaç tedavisiyle tümörün büyüme hızının yavaşlatıldığı söylendi. Ancak ameliyat olması lazım. Bunun için de tahliye edilmeli. Bugün (14 Aralık) görüşümüz vardı. ‘Ağrılarım arttı, artık ilaçlar da fayda etmiyor. Tümörüm sürekli şişkin halde’ dedi. Tedavi olması için tahliye edilmeli” diyor.
Anne Ayşe Sezer’in gözleri ise sürekli yaşlı. Kızını aylardır göremediğini anlan Ayşe Sezer, yetkililere, “Benim kızım ne yapmış? Eline çakı bile almamış kızıma terörden ceza verdiler. Allah’tan korkun! Kızım hasta, zorla yürüyor. 34 aydır tutuklu. Bıraksanız tedavisini yaptırsak dünyanın sonu mu gelir?” diye sesleniyor.
Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalar kapsamında tutuklanan sınıf Öğretmeni Sevgi Sezer, hasta mahkumlardan sadece biri. Onun gibi onlarca ağır hasta var Türkiye’deki cezaevlerinde. Ancak kanserli hastalar bile son evreye gelene kadar tahliye edilmiyor. Bugüne kadar tedavisi geciktirildiği için çok sayıda insan tahliye sonrası hayatı kaybetti. Ancak bugüne kadar yaşanan ölümlere rağmen hala hasta tutukluların tahliye talepleri görmezden geliniyor.
Sevgi Sezer, 26 Şubat 2018’de gözaltına alındı. Rize’nin bir köyünde sınıf öğretmeniydi. ‘Terör örgütü üyesi’ olmakla suçlandı. 28 Şubat’ta ise tutuklanarak Giresun Cezaevine gönderildi. Sözde yargılama sonrası ‘örgüt üyesi olmak’ suçundan 7,5 yıl hapse mahkum edildi. Dava dosyası yargıtayda.
Sevgi Sezer, cezaevine girdikten kısa bir süre sonra sırtında oluşan ağrı ve şişkinlik şikayetiyle önce hastaneye sevk edildi. Bundan sonrasını kardeşi Özge Sever şöyle anlatıyor: “Sırtında, damarın içinde bir kitle tespit edildi. Ancak riskli olduğu için ameliyat yapılamadı. Sonra Ablam Samsun’a nakledildi. Yağlı MR istendi. Ardından ablama damarsal tümör tespiti konuldu. Sırtında 9,5*5 cm tümör olduğu görüldü. Normal şartlarda 1 haftada konulabilecek teşhis, 9 ayda ancak konuldu!”
YÜRÜMEKTE BİLE ZORLANIYOR
Sevgi Sezer’in ameliyatı riskli olduğu gerekçesiyle ilaçla tedaviye başlandı. Ancak istenen sonuç alınamadı. İlaçlar değiştirildi. Bu sırada Sevgi öğretmenin rahatsızlığı daha da ilerledi. Tümörün neden olduğu ağrı nedeniyle Sevgi öğretmen yürüyemez, çamaşırlarını yıkayamaz hale geldi. Samsun’daki heyetin raporuyla ağır bir ilaç tedavisine başlandı. Özge Sever, Samsun’da hastanede mahkumlar için yatak olmadığından dolayı ablasının tedaviye 3,5 saatlik yoldan getirildiğini anlatıyor: “Bir ziyaretimiz tedaviden sonraki güne denk gelmişti. Ablam görüş gününde yürüyecek halde değildi. İlaç o kadar ağırdı ki yürüyemiyordu. Ağrısı o kadar fazlaydı ki annem sarılamadı. Bu insan ilaç verildikten hemen sonra otobüsle 3,5 saatlik yolda nasıl dayandı? Yemek de vermiyorlar. Yanına aldığı elmayla karnını doyuruyor.”
8 AYDIR DOKTORA GİDEMİYOR, KANSER İLAÇLARI KULLANIYOR
Ablasıyla en son dün konuştuklarını anlatıyor Özger Sezer: “Aylardır kanser ilaçları kullanıyor. Morali çok bozuktu. Ağladı. ‘Ağrılarım çok arttı. Artık ilaçlar da fayda etmiyor. Eskiden zeytinyağı sürüyordu arkadaşlar, biraz rahatlıyordum. Artık onun da faydası yok.’ dedi. Karşılıklı ağladık. Çaresisiz. Tümörü strese bağlı olarak büyümüş. Cezaevinde tedavisi yapılamıyor. Ablamın bakıma ihtiyacı var. ‘Tümörüm sürekli şiş’ diyor. Avuç içi kadar olmuş. Riskli olduğu gerekçesiyle ameliyatı yapılmıyor. Tedavisi için tahliye olması lazım. 8 aydır pandemi nedeniyle doktora da gidemiyor. Çünkü doktora gitse 15 gün tek kişilik karantina koğuşuna alacaklar. Ancak ablam tek başına hayatını idame ettiremiyor. Yürüyecek hali bile yok.”
ANNE AYŞE SEZER: BEN ÇEKEYİM CEZASINI!
Anne Ayşe Sezer de diyabet hastası. Kızının tutuklanmasının ardından hastalığı daha da ilerlemiş. Ancak o da kızına belli etmemek için uğraştığını anlatıyor. “O bize ‘iyiyim’ diyor, biz ona ‘iyiyiz’ diyoruz. Ancak o da iyi değil, biz de… Onun sesini duyunca moralim düzeliyor.” diyen gözü yaşlı anne, yetkililere sesleniyor: “Aylardır yavrumun kokusuna bile hasretim. Benim kızım sınıf öğretmeni. Terör ne demek? Kızım ne yapmış? Savcılara, hakimlere, cumhurbaşkanına sesleniyorum; hepsi annedir, babadır. Çıkarsınlar yavrumu. Suçsuz yere yatıyor kızım; ben çekeyim cezasını. Ömrümüzden ömür gitti. Ben onu köy okulunda okuttum. Haram lokma yedirmedim ben kızıma. Tarlalarda çalıştım, okuttum onu. Biz bunları hak etmedik.”