TARIK TOROS | YORUM
Savaşların ardından söylenir. Sahada galip geldiniz diyelim, masada da kazanmalısınız. Çünkü orada komutanlar değil diplomatlar vardır ve işleri silahsız, çatışmasız avantaj sağlamak üzerine kuruludur. Kaliteli diplomatlarınız yoksa kaybedebilirsiniz. Tersi de doğrudur; harpte yenilseniz bile deneyimli bir ekip bunu masada lehinize çevirip kimi kayıpları telafi edebilir.
***
Türkiye’de yerel seçim hezimetinin ardından iktidarın denediği şey bu. Daha önce başardığı için bu konuda kendini mahir görüyor. “Kağıt üstünde 4 yıl seçim olmayacağı” bilgisini pompalıyor fakat rahat değil. Emin olmak için gerilime, şiddete, korkutmaya ihtiyacı var. Kadim otoriter yönetim tarzıdır bu, değişmez.
***
AKP rejimi, Van’da bunu denedi. Şeytani bir yöntemle, seçime saatlar kala, kazanması garanti başkanı düşürüp onun yarısından az oy almış kendi adamına mazbata vermeye kalktı.
Hukuki yönden konunun konuşulacak tarafı yok. Karar da siyasidir, bunun geri çekilmesi de.
“Gözden kaçmış, esasen aday bile olamazmış!” diyemezsiniz. Diyarbakır 5. Ağır Ceza’nın yaptığı bu.
Kimi “hukukçu muhalifler” diyor ki, “Bu durumda seçimin yenilenmesi lazım.”
Kararı kabul ediyor yani. O bölgede seçim 10 kere yapılsa hepsinde aynı parti açık ara kazanır, fakat mevzu bu değil. Yok hükmündeki kararı yargının yüzüne çarpacak, sandıkta kazandığınızı rejim yargıçlarına yem etmeyeceksiniz. Bunun “yol” olmasına izin vermeyeceksiniz.
***
Devlet, Van’da sıralı tüm unsurlarıyla pusu kurmuş. “Şeytani” dedim, çünkü birinci olan adayı düşürüp mazbatayı ikinciye vermek, sandıkta kayyım atamaktır. Belediye meclisinde çoğunluk muhalefette olsa da değiştiremez başkanı, “seçilmiş başkan” muamelesi görür.
***
Dün mazbata sahibine teslim edilince Van meydanında olmak vardı. Pazar gecesi başlayan eğlenceyi devlet bitirdi, halkı devlet sokağa döktü, ortalığı devlet batırdı. Sonra Vanlılar çevre temizliği yapıp kutlamalara -bu defa daha coşkulu- devam ettiler. İki kere zafer kazandılar. Fakat her şey yeni başlıyor.
***
Seçim gecesi henüz ilk sonuçların ardından kaleme aldığım yazıda, “Erdoğan yumuşar mı, sertleşir mi?” sorusuna şu cevabı vermiştim: “Cevabım olumsuz. Fakat artık işi çok daha zor, seçmenden sert bir şamar yedi. Muhalefet cephesinin “işi bitti” diye düşünmemesi gerekir. Akılcı hamlelerle zaferi kalıcı hale getirmeli, hata yapmamalı.”
Van’da kurulan pusu, muhalefetin tehlikeyi sezip erken organize olmasıyla püskürtüldü. Doğrudur, “Buna izin verirsek kayyım yarın bizim kapımızı da çalacak!” endişesi etkili oldu. Bu yönüyle samimi bulunmayabilir fakat olsun. Şu veya bu nedenle Van’da işbirliğine giden demokrasi güçleri, örgütlü eylemle hakkını söke söke aldı.
***
İktidarın en saldırganlaştığı anlar, Türklerin ve Kürtlerin tabanda yan yana geldiği anlardır. Böyle bir döneme girdik. Belediyeleri devredemiyor, Ankara’yı mı devredecek? İlk taarruzda bozguna uğradılar, yeni planlar yaptıklarına emin olabilirsiniz.
***
Van’daki darbenin çökertilmesinde sadece demokrasi güçleri veya sosyal ağlarda verilen tepki etkili olmadı. Konu iktidar unsurlarının da içine sinmedi. Önce derin bir sessizlik oldu. Sonra ya iç kavganın ya da sırtlarındaki ‘tek omurganın’ etkisiyle bilinmez, özellikle iki ismin itirazı önemliydi. Aziz Babuşçu, “Milli iradeye saygısızlık, kabul edilemez!” derken konunu ‘siyasi’ olduğunun altını çizdi. Hayati Yazıcı, “cinnet hali” deyip yanlıştan dönülmesini kutladı.
Bu ikisi de Erdoğan’ın çelik çekirdeğinde mevcut rejimin taşlarını döşeyen ve şu güne kadar itiraz etmemiş isimler.
***
Seçimin ardından yapılan ilk yorumlardan birinde dikkatimi çekmişti, “Millet kendinden umut kesilmemesini gösterdi!” gibi bir şeydi.
Eskiden, oyunu atar evine dönerdin. Bu mesaj, siyasilere bir dönem yeterdi. Beğenmezsen sonraki seçimde değiştirirdin.
Bu dönem bitti. Artık sadece oy vermekle bitmiyor, seçtiğini omuzlayıp makamına oturtman bir süre de çevre güvenliğini alman gerekiyor.
Yeni başlıyor, iktidar değişimi hayli sancılı olacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***