Balkan TALU
Artı Gerçek – Latin Amerika’nın en yoksul ülkesi olan Haiti, mart ayının başında iki tane hapishane baskınıyla bir şiddet sarmalının içine girdi. Hükümetten yapılan açıklamaya göre, biri başkent Port-au-Prince’te, diğeri ise komşu kent Croix des Bouquets’te olmak üzere iki farklı cezaevine baskın düzenlendi ve 3 bin 800 mahkumun firar etmesi sağlandı. 2 Mart geçesi düzenlenen baskınların ardından 3 Mart’ta yerel saatle 20:00’da başlayan bir sokağa çıkma yasağı yürürlüğe sokuldu.
BAŞKENTİN YARISI ÇETELERİN ELİNDE
Peki Haiti nasıl sokak çetelerine ve onlar tarafından üretilen şiddete teslim oldu? Uluslararası medyaya göre şiddet sarmalı, 2020 yılında Cumhurbaşkanı Jovenel Moïse’nin Kolombiyalı bir grup paralı asker tarafından öldürülmesiyle zirveye ulaştı. Suikastta yaralı kurtulan eşi Martine Moïse de suç ortaklığı ile itham ediliyor. Bu cinayetin yarattığı otorite boşluğunun ise çetelere daha fazla güç ve nüfuz verdiği söyleniyor. Haiti’deki çetelerin son yıllarda Port-au-Prince’in yaklaşık yüzde 80’inde kontrolü sağladığı düşünülüyor.
Çeteler arasında en öne çıkan isim ‘G9 Koalisyonu’nun lideri Barbekü lakaplı Jimmy Cherizier. Eski bir polis şefi olan ‘Barbekü’nün, öldürülen Cumhurbaşkanı Jovenel Moïse’nin partisi Tet Kale ile bağları olduğu iddia ediliyor. Cherizier, şu andaki mevcut başbakan Ariel Henry’e muhalefet ediyor ve Henry’nin görevi bırakmasını talep ediyor.
BARBEKÜ LAKABI NEREDEN GELİYOR?
Jimmy Cherizier’in nasıl Barbekü lakabını aldığıyla ilgili ortada epey ürkütücü dedikodular da dolaşıyor. Cherizier polis teşkilatından kovulduğu 2018 yılına kadar ayaklanmaları kontrol altına almakla görevli olan Kitle Kontrol Dairesi’nde çalıştı. Haitili yetkililer Cherizier’i 2017-2019 arasında varoşlarda yapılan katliamlardan sorumlu tutuyor. Cherizier’in öldürülen insanların cesetlerinin yakıldığı ve köpeklere yedirildiği gibi iddialar var. Cherizier’in Barbekü lakabı da buradan geliyor.
Harvard Hukuk Fakültesi Uluslararası İnsan Hakları Kliniği tarafından yayımlanan bir rapora göre, 2018 ve 2019’da La Saline’de 71 kişi daha öldürüldü, 11 kadın cinsel saldırıya uğradı ve 150 ev tahrip edildi. 2019 yılında ise Bel-Air’de en az 24 kişi öldürüldü. Cherizier ise bütün bu suçlamaları reddediyor ve AP’ye verdiği demeçte “Benimle aynı sosyal sınıftan olan insanları asla katletmem. Ben gettoda yaşıyorum. Getto hayatının ne olduğunu biliyorum” diyordu.
Ülkenin sivil toplum kuruluşları ise Cherizier’inki gibi çetelerin devlet ve yerel polis tarafından himaye edildiğine, Cherizier’in Moïse öldürüldükten sonra devlet himayesini kaybettiğine işaret ediyor. İddialara göre hem Moïse’nin öldürülmesi, hem de Ariel Henry’nin söz verdiği halde ısrarla seçim yapmamasının getirdiği otorite boşluğu meydanı hepten çetelere bıraktı.
Haiti 2020 yılından beri çete savaşlarıyla boğuşuyor. Savaş temelde, Barbekü’nün lideri olduğu G9 İttifakı ve G Pep arasında dönüyor. Haiti’de çetelerin tarihiyse, 1950’li yıllarda başlayan Duvalier ailesinin hanedan diktasına dayanıyor. 1957 yılında işbaşına gelen milliyetçi populist lider Francois Duvalier 1958 yılında bir askeri darbe tehdidini savuşturduktan sonra giderek otoriterleşen bir rejim kurdu. Duvalier işbaşına geldiğinde ilk icraatlarından biri Tonton Macoute adıyla bir gizli polis teşkilatı kurmak oldu. Tonton Macute muhaliflerin sesini kısmak için kullanılan bir kolluk gücüne dönüştü. 1971 yılında Francois Duvalier ölünce yerine oğlu Jean Claude Duvalier geldi. Jean Claude Duvalier, 1986 yılında Tonton Macoute’yi tasfiye etti ama silahsızlandırmadı. Aynı yıl Jean Claude Duvalier, sürgüne gitmek zorunda kaldı.
1990 yılında ilk yapılan demokratik seçimlerde bir rahip olan Jean-Bertrand Aristide seçildi. Bir yıl sonra yapılan askeri darbeyle Aristide devrildi. Jean-Bertrand Aristide, 1994 yılında geri döndü ama 2004 yılında çıkan bir isyandan sonra tekrar görevi bırakmak zorunda kaldı.
BİR YILDA YÜZDE 6’DAN YÜZDE 55’E
Liberal lider Jovenel Moïse ilk defa 2015 yılında yapılan seçimlerde adaylığını koydu. Merkez soldaki rakibi Jude Celestin ısrarla Jovenel Moïse’nin hile yaptığını iddia ediyordu. Ekim 2015’te yapılan seçimler Haziran 2016’da iptal edildi ve tekrar seçim yapıldı. 2015’te sadece yüzde 6 oy topladığı söylenen Moïse tuhaf bir şekilde bu sefer yüzde 55 oranında oy almayı başarmıştı.
Moïse 2021 yılında öldürüldüğünde özellikle New York Times uyuşturucu ticareti hakkındaki iddialara yoğunlaşmıştı. New York Times’ın haberine göre Moïse öldürülmeden çok kısa bir süre önce, uyuşturucu kaçakçılığına bulaşmış çok önemli siyasetçileri ve iş insanlarını ifşa edecekti. Bunların arasında eski devlet başkanı Michel Martelly’nin kayınbiraderi Charles Saint-Remy de vardı. Ayrıca kulağa çalınan dedikodulara göre Moïse, Martelly’nin aldığı rüşvet ve haraçlarla servetine servet katmasının önünü açan devlet müsaderelerine (el koyma) son vermeye de hazırlanıyordu.
İLK BAŞARILI KÖLE AYAKLANMASI
Haiti aslında tarihin ilk başarılı köle ayaklanmasına sahne olmuş, bağımsızlığını da bu şekilde kazanmıştı. Öte yandan köleliğin kaldırılışının “diyeti” olarak 1825 yılından 1947 yılına kadar köle sahiplerine 150 milyon frank ödemeye mecbur edilmişti. Ülke bu yüzden her zaman yoksul kaldı. Bugün de Amerika kıtasının en yoksul ülkesi olarak biliniyor.
Haiti, biri 1915 biri 1994 yılında olmak üzere iki defa ABD işgaline maruz kaldı. Birinde Monroe Doktrini uyarınca “yabancı Alman etkisini ortadan kaldırmak” için, diğerinde de “demokratik nizamı” tesis etmek için. Uluslararası kalkınma bankaları ve uluslararası yardım kuruluşları 1994-1999 arasında ülkeye 2 milyar dolarlık bir destek taahhüt etti. Öte yandan 1996-2000 arasında çıkan siyasi çekişmeler ve seçim krizleri ABD, Fransa, Hollanda, Kanada ve Çin gibi ülkelerden gelen bu paraların fiili olarak bloke olmasına sebep oldu. ABD, özellikle Baba Duvaliie (Papa Doc) diktatoryasına anti komünist refleksleri yüzünden müsamaha gösterdi ama daha Reagan yönetimi 1986’da, oğlu Jean Claude Duvalier’i (Baby Doc) istifaya zorladı. Hem Ronald Reagan, hem de George Bush daha sonraki askeri diktatörlüklere ambargo uyguladı.
DIŞ MÜDAHALE VE KAOS
1994’ten itibaren ABD demokratik teamüllere saygı göstermesi, yolsuzlukla ve uyuşturucu ticaretiyle mücadele etmesi gibi koşullar öne sürerek Haiti’yle iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Öte yandan çok sayıda uzmana göre ABD’nin içişlerine bu kadar müdahil olması ters tepti. Eski başkanlardan Bill Clinton bile 2010’da yaptığı açıklamada, ABD tarafından sübvanse edilmiş olan ithal pirinçlere uyguladıkları gümrük vergisini düşürmeye zorladıkları için Haiti’den özür diledi. Hem iç siyasetteki çekişmeler hem de dış ülkelerden gelen emrivaki ve dayatmalar merkezi yönetimde her zaman kaotik bir ortam olmasına yol açtı. 2010’da 300 bin kişinin ölümüne sebep olan deprem, 2011’de 6 bin kişinin öldüğü kolera salgını ve 2012’de 20 bin kişiyi evsiz bırakıp kolera salgınını harlayan Sandy kasırgası her şeyin üstüne tuz biber ekti. Bugün Haiti, batık bir devlet olarak anılıyor.
Başbakan Ariel Henry 2021 Jovenel Moïse tarafından atanmış olmasına rağmen halk tarafından gayrimeşru görüldü. Moïse’nin iki gün sonra öldürülmüş olması, Henry’nin seçime gitmek konusunda ayak sürümesi halkın öfkesini arttırdı. Henry’nin Moïse suikastında parmağı olduğuna dair iddialar da dolaşıyor. Henry’nin soruşturmayı yürüten yetkililerle işbirliğine yanaşmaması da şüpheleri artırıyor. Gelinen noktada, bir dış gezi için Kenya’ya gitmiş olan Ariel Henrty 10 gün boyunca havaalanına giremedi ve en sonunda Porto Riko’dayken istifa etmek zorunda kaldı.
Yıllardır dikta rejimleriyle yönetilen, “sabah erken kalkanın darbe yaptığı” Haiti’de, bir sonraki aşamada neler olacağını kimse bilmiyor. Merkezi hükümetin zayıflığı daha önce keyfi kolluk gücü olarak kullanılmış çetelerin istedikleri gibi güç gösterisi yapmalarına sebep oluyor. Bunun nasıl çözüleceğine dair bir şey söyleyebilen yok. Ülkede gücünü halktan alan meşru bir hareket veya bir lider de ufukta görünmüyor. Bu nedenle belki de yapılacak tek şey arada tost olmuş halkın sesine gerçekten kulak vermek olabilir. En azından tarih yazıyor ki, köle olmaya gönülleri pek yok.
Portre: Julian Assange için yolun sonu mu?
Portre: Türkiye’nin aradığı, savaş sonrası Gazze için adı geçen Muhammed Dahlan kimdir?
Portre: İngiliz kraliyetinin ‘mahzun’ Kralı III. Charles
Narsist, dolandırıcı, ‘kirli zengin’: ‘Yetenekli’ Bay Epstein
Kızıldeniz’in yeni kilit aktörü Husiler
Yeşil Badana: Yeşil cilala, yeşil parlat…
Trajediden ‘fars’a, Konsüllükten İmparatorluğa: Napoleon Bonaparte
Hızlandırılmış ‘Steve Jobs vakası’: Yapay zeka tartışması nereye gidiyor?
Katalonya krizinde ileri hamle mümkün mü?
Portre: ‘Yıkım ile işgale direnişin adresi’ Hizbullah
‘Korku Krallığı’nın yerli kurbanları: Osage yerlileri
Portre: Hep dört ayak üstüne düşen Benyamin Netanyahu’nun sırrı ne?
Güney Afrika’dan Filistin’e beyaz üstüncülük: Apartheid
İkinci Yom Kippur, dördüncü Filistin-İsrail savaşı
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***