M. AHMET KARABAY | YORUM
I. Selim ya da nam saldığı unvanıyla Yavuz Sultan Selim, 9. Osmanlı padişahı. 1512-1520 yılları arasında hükümdarlık yaptı ve bu 8 yıllık kısa denebilecek sürede imparatorluk topraklarını yüzde 70’ten fazla büyüterek 3,4 milyon (bugünkü Türkiye topraklarının 5.8 katı) kilometrekareye çıkardı. Çaldıran’da Safevi hükümdarı Şah İsmail’i hezimete uğrattı, Mercidabık ve Ridaniye zaferleriyle de Anadolu’nun tamamını, Mısır ile birlikte Mekke ve Medine’nin bulunduğu kutsal toprakları imparatorluk sınırlarına kattı. Hilafetin Osmanlı’ya geçişini sağladı.
Buraya kadar özetlediğim, bize resmi tarihin anlattığı. Bir de muzafferlerin yazdığı değil de yaşanan tarihin kaydettiğine baktığımızda karşımıza nasıl bir I. Selim portresi çıkıyor onu aktarmaya çalışacağım.
Daha önce Pazar günleri çok sıcak bir gelişme olmadığı takdirde gündem dışı özellikle de tarihi konulara değineceğimi belirtmiştim. Buradan hareketle bugün tarih sohbeti yapacağız.
Tarih konularında yazdığımda genelde dipnotlar ve kaynaklar belirtmeye özen gösteriyordum. Bazı yorumlarda “köşe yazısını kaynağa boğmanın çok doğru olmadığı” yolundaki uyarılar üzerine, 28 Ocak’taki “Sünnetinde suikasta uğrayan padişah” yazımda kaynaklara yer vermedim. Kaynak vermemem hayli eleştiriye uğradı. Bundan dolayı, bundan sonra tarih konuları yazdığımda, mutlaka önemli ayrıntılarda mümkün olduğunca birinci el kaynakları yazacağım.
II. BAYEZİD, SELİM’İ HİÇ İSTEMEDİ
Hükümdar şehzadeleri daha çocukluğundan itibaren devleti yönetebilecek şekilde yetiştirmeye özen gösterirdi. Osmanlı tahtına geçme sırası gelenek olarak büyük kardeşin olurdu. II. Bayezid’in (hd. 1481-1512) son döneminde hayatta olan üç oğlu vardı. Yaş sırasına göre Ahmed, Korkud ve Selim. Sıralamaya bakılırsa hükümdar olma ihtimali en az olan Selim idi.
II. Bayezid, Ahmed’i İstanbul’a en yakın olan Amasya’ya, Korkud’u Teke’ye (Antalya), Selim’i de en uzak sancak olan Trabzon’a gönderdi. Ancak, Selim’in kardeşlerini bertaraf edip babasının yerine geçme planları vardı. Trabzon’da bulunduğu sıralarda İran’da hüküm süren Safeviler’e karşı mücadeleye girişti. Gürcistan’a düzenlediği saldırılarla, 10 binden fazla esir ve bol ganimet sunarak Yeniçerilerin gönlünü kazandı. (1) Bu ganimet dağıtımı ileride şehzade Selim’in çok işine yarayacaktı.
Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın Anadolu’ya gönderdiği Kızılbaş davetçilerden olan Şahkulu’nun Teke yöresinde başlattığı ayaklanma ve ayaklanmaya verilen tepkiler şehzadelerin konumunu değiştirdi.
Yıllarca dini konulardan başka bir şeyle meşgul olmadığı bilinen Şahkulu’nun 1511’de, Şehzade Korkut’un sancakta olmadığı sırada başlattığı ayaklanmanın boyutu zaman içinde değişti. Şahkulu önce bölgede, ardından kuzeye yönelip Burdur’daki Osmanlı askerlerini bozguna uğrattı. Padişahın gönderdiği Beylerbeyi Karagöz Paşa’yı da Kütahya’da dağıttı. Ayaklanmacılar, beylerbeyini yakalayıp kazığa oturttu. (2)
İsyanı bastırmak için bu kez Sadrazam Hadım Ali Paşa görevlendirildi. Doğu’ya yönelen Şahkulu ve birlikleri ile Sivas’ta temas kuruldu. Zaferden sonra şehzade Ahmed ile İstanbul’a dönmeyi planlayan Sadrazam, girişilen savaşta hezimete uğratılıp öldürüldü. (3)
Bu yaşananlar, Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgasının seyrini değiştirdi. Yeniçeri arasında, Ahmed ve Korkud’un devleti yönetemeyeceği görüşü yaygınlaştı. Şehzade Selim, babasından hayatta olduğu sürece hiçbir şehzade biri lehine tahttan çekilmeyeceğine dair söz aldı.
Ahmed yanlısı devlet adamları, Selim’in bu girişiminin bir tür isyan sayılacağını II. Bayezid’e işlemeye başladı. Anadolu’daki karmaşanın sürmesi, şehzadeler arasındaki sürtüşmeyi doruğa çıkardı. Trabzon’dan Kefe üzerinden Rumeli’ye geçen Selim, hükümdardan sürekli taleplerde bulunuyordu. Bu gerginlik baba ile oğlu Ağustos 1511’de Çorlu’da karşı karşıya getirdi.
Osmanlı tarihi ilk kez şehzade, babasına karşı ordu oluşturup savaşmasına sahne oldu. Girişilen savaşta Selim, padişahın kumandanlarından (daha sonra I. Selim tarafından vezir yapılacak) Ferhat Paşa’nın desteğiyle canını ancak kurtarabildi. (4)
Savaşa girerken yanında 30 bin kişilik kuvvet olan Selim, kendisini takip eden 3 bin kişilik birlikle yeniden Kefe’ye geçti. Payitahttaki adamları aracılığıyla II. Bayezid’in büyük şehzade Ahmed lehine tahtı bırakacağı haberini alan Selim, yeniden İstanbul’a dönüşün yolunu aradı. Yeniçeriler, Ahmed taraftarı vezir ve paşaları yıldırmak için evlerine yönelik saldırılar başlattı.
Oğlunun niyetini fark eden padişah, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa’yı üzerine gönderdiğinde Selim çoktan Edirne’ye varmıştı.
II. Bayezid, destekçilerine saray içinden yeni isimler katılmaya başlamasıyla birlikte şehzade Selim yanlısı kliğin dediklerini yapmaya başladı. Bu tavizin Selim ve yandaşlarını yatıştıracağını düşünen padişahın yanıldığı kısa sürede ortaya çıktı.
Ahmed’e karşı (kimi tarihçilere göre Şah İsmail’e) gönderilecek orduya serdarlık yapmak için İstanbul’a çağrılan Selim, Yeniçerilerin “Selim’i padişah görmek isteriz” diye diretmeleriyle her şeyi değişmiş oldu. Kanlı bir darbe riskiyle karşı karşıya kalan II. Bayezid, tahtını Selim’e bıraktı. (5)
Tahta bir darbe ile oturan I. Selim, köşesine çekilmek üzere Dimetoka’ya (Yunanistan) gitmek isteyen babasının yanına adamlarını kattı. Eski hükümdar, yolculuk sırasında 26 Mayıs 1512’de aniden öldü. Avrupalı tarihçiler, II. Bayezid’in zehirlendiği konusunda hemfikirler.
Tarihçi Hezarfen Hüseyin (ö. 1691), eski padişahın “şehadet şerbetini içtiğini” yazar. (6)
Şükri-i Bitlisi de Selimnamesi’nde devrik padişahın zehirlendiğine gönderme yapar. (7)
Keşfi Mehmed Çelebi ise Selimnamesi’nde nasıl zehirlendiğinin ayrıntılarını anlatır. (8)
Evliya Çelebi, “mesmumen merhum” zehirlenerek öldü diye yazar. (9)
Peçevi İbrahim Efendi, Selim’in “Babası Sultan Bayezid’i dahi tesmim (zehirledi)” ettiğini kayda geçer. (10)
KORKUD’A MEKTUPLU KUMPAS
Kendisi lehine fedakarlık eden babasını zehirleyen I. Selim, tahtta rahat oturabilmesi için iki kardeşini daha ortadan kaldırması gerekiyordu. Önce hanedan soyundan gelen erkek çocuklarını teker teker öldürttü. Ardından ağabeyi Korkud’a bazı devlet adamlarının ağzından padişahlık için destek sözü veren sahte mektuplar yazdırarak kumpas hazırladı. (11) Korkud’un bu mektuplara heyecanla yaklaşması, I. Selim için delil sayıldı ve Mart 1513’te ağabeyini öldürdü.
Büyük ağabeyi Ahmed’i ise tahtı ele geçirmek için yeterli askeri gücü bulunduğuna ilişkin paşaların ağzından mektuplar gönderip ikna etmeye çalıştı. (12) Buna inanan Ahmed, 15 Nisan 1513’te Bursa Yenişehir ovasında I. Selim’in askerlerinin karşısına çıktığında yanındakiler bir bir karşı safa geçti. İzmit yakınlarında yakalanarak öldürüldü.
Ahmed’in idamından oluşan olumsuz havayı dağıtmak için Bursalılara 70 bin akçe ile bin koyun kurban ettirip etini dağıttı. İhsanları alan Bursalılar, hükümdarlarına yeniden bağlandı.
HÜKÜMDARLIĞININ YARISINI SEFERDE GEÇİRDİ
Ülkenin tek sahibi olan I. Selim bu tarihten itibaren doğuya yöneldi. Safevi sorununu kökten çözmek İçin Şah İsmail’le savaşmaya karar verdi. Mezhep farklılığı bulunan iki Türk ordusu 23 Ağustos 1514’te Çaldıran’da karşı karşıya geldi. Şah İsmail kuvvetleri bozguna uğradı. Savaş meydanındaki ganimetleri alan I. Selim, ardından Tebriz’e girerek Şah’ın hazinelerine de el koydu.
Kazandığı zaferin ardından I. Selim Mısır seferi hazırlığına başladı. Bu kez hedefte hem aynı mezhepten, hem de Türk olan Memluk Devleti vardı. Osmanlı padişahı, 1516’da Mercidabık savaşıyla Suriye yolunu açarak Mısır’a yöneldi. 22 Ocak 1517’de Memluk Sultanı Tomanbay’ı yenerek Mısır’a sahip oldu. Tomanbay’ı Kahire’deki kale kapısında asarak idam etti.
Abbasi halifeliğine son vererek, Hz. Muhammed soyundan gelen halifeliğin akışını değiştirdi. Bu tarihten sonra halifeler 4 Mart 1924’e kadar Arap soylu değil, Türk soylu olacaktı.
Oğlu I. Süleyman, 46 yıllık padişahlığının 10 yılını seferde geçirecekti. I. Selim ise 8 yıllık hükümdarlığının yarısına yakınını İstanbul’dan uzakta geçirdi. Günümüz tarihçilerinden Hakan Karateke, I. Selim’in 1323, I. Süleyman’ın ise 3721 günü İstanbul’dan ayrı geçirdiğini hesaplar. (Baba, hükümdarlığının yüzde 45,1’ini, oğul ise yüzde 22.1’in payitahttan uzakta geçirdi.) (13)
‘SELİM’E VEZİR OLASIN’ BEDDUASI
Osmanlı tarihçileri, I. Selim’in, çevresindekilere uyguladığı şiddeti bütün ayrıntılarıyla kayda geçirdi. Yanlışını gördüğü sadrazam ve vezirleri bile hiç sorgulamadan ölüme gönderdi. Bundan dolayı döneminin bürokratları, birine beddua etmek istediklerinde “Sultan Selim’e vezir olasın” demeye başladılar.
Memluk seferi sırasında Hersekzade Ahmed Paşa’yı ve Dukaginzade Ahmed Paşa’yı azlettikten sonra çadırlarını başlarına yıktırdı, ardından da Dukaginzade’yi bizzat bıçaklayan I. Selim, Paşayı ağır şekilde yaraladıktan sonra yanındakilerden kafasının kesilmesini istedi. Divan toplantısı sırasında Nişancı Tacizade Cafer Çelebi ve vezir İskender Paşa’yı hiç cevap hakkı vermeden ölüme gönderdi. Yine Mısır seferinden İstanbul’a dönerken Sadrazam’ı Yunus Paşa’nın kafasını kestirmekle yetinmeyip, kesik kafasını üç gün yanında taşıdı. (14)
Hemdem Paşa’nın ise kafasını kestirdikten sonra kesik kafasını gün boyu tekmeledi. (15)
I. Selim’e 8 yıllık saltanatı süresinde altı sadrazam hizmet etti. Bunlardan yalnızca Piri Mehmet Paşa, padişahın ölüm fermanından kurtuldu. Piri Mehmet Paşa’nın da bir gün padişaha, “En son bir bahane ile beni de öldüreceksen hemen bir gün evvel canımı alsan iyi olur” diye korkusunu dile getirdiği aktarılır. (16) Burada bir not eklemem gerekiyor. Sadrazam Sinan Paşa Ridaniye Savaşında, Hersekzade Ahmet Paşa da Mısır seferi dönüşünde Halep’te eceliyle öldü.
I. Selim’in sivillere ilişkin yaptığı kıyımlar konusuna ise hiç girmedim. I. Selim, 22 Eylül 1520’de, daha önce babası ile savaşa girip canını zor kurtardığı Çorlu’da öldü.
_______________
- İbn Kemal (Kemalpaşazade), Selimname (1997), 124a, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
- Solakzade Mehmet Hemdemi Çelebi, Tarih-i Ali Osman, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, (B.199), 187b.
- Şehzade Ahmed tarafından divan-ı hümayuna gönderilen mektup, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, E.6352 (Eb756/77)
- Sadüddin Hoca Efendi, Tacü’t-Tevarih, c. 2, s 160.
- Solakzade Mehmet Hemdemi Çelebi, Tarih-i Ali Osman, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, (B.199),196a
- Hezarfen Hüseyin, Tenkih-i Tevarih, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. 2396, 175b)
- Şükri-i Bitlisi, Selimname, 29b.
- Keşfi Mehmed Çelebi, Selimname, 19a,-19b.
- Evliya Çelebi, Seyahatname, c.1, s.68.
- Peçevi, Tarih-i Peçevi, (1283), c. 1, s. 430
- Mustafa Ali, Künhü’l-Ahbar, c.2, s. 232a; Sadüddin Hoca Efendi, Tacü’t-Tevarih, c. 2, s. 231.
- Şehzade Ahmed tarafından defterdar Muslihiddin’e gönderilen mektup, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi. E.3062/12.
- Karateke Hakan, On the Tranpuillity and Repose of the Sultan, s. 118-19
- Haydar Çelebi, Ruzname, s. 464, 467, 476, 492.
- Anonim, Tarih, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, (R.1099), 117b
- Ali, Künhü’l-Ahbar, c. 2, 1205-1206
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***