YÜKSEL DURGUT | YORUM
Pakistan’ın demokrasi ile arasındaki ilişki her zaman zor olmuştur. Pakistan tarihinde bugüne kadar 12 genel seçim yapıldı. İlk genel seçimler bağımsızlıktan 23 yıl sonrasına kadar yapılmadı. Teorik olarak, bu demokratik faaliyetin kitleler tarafından seçilen temsilcileri iş başına getirmesi ve bunların da ülkeyi yeniden rayına oturtması beklendi. Ancak bu beklenti bir düzine seçimin ardından ülkeyi etkisi altında bırakan hastalıklarından kurtaramadı. Aksine, partiler arasında daha fazla çekişme yaşanmasına neden oldu.
Bu çekişmenin en büyük nedenlerinden birisi Pakistan’da kurulmuş sistemin, kullanıma uygun siyasilerin lehine, istenmeyenlerin aleyhine ‘hileli ve manipüle’ edilmeye müsait bir yapıda olmasından kaynaklanıyor. Pakistan’ın tarihinde hem sonuçları itibarıyla kirli ve demokrasiden uzak bilinen 5 seçim var. 1988-1997 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde yapılan dört seçimde bu net bir şekilde ortaya konuldu.
Partisiz 1985 seçimleri
1985 seçimlerinin aslında 1977 yılında General Ziya-ul-Hak’ın askeri darbe yaptığı ve ulusa 90 gün içinde genel seçimlerin yapılacağı sözünü verdiği zaman yapılmış olması gerekiyordu.
Bu 90 günlük vaadin üzerinden 8 yıl geçtikten sonra seçimler gerçekleşti ancak daha önce hiç görülmemiş ve o zamandan beri de benzeri yaşanmamış oldukça sıra dışı koşullar altında yapıldı.
‘Partisiz’ seçimler olarak adlandırılan 1985 seçimleri, 1973 Anayasasında yapılan bir değişiklik sayesinde dönemin hiçbir siyasi partisinin aday çıkarmasına izin verilmemesi açısından eşsiz bir seçimdi. Dün yapılan seçimlerde sadece İmran Han’ın partisi PTI engellendi. 1985 seçimleri parlamenter demokrasinin, partilerin, yönetimin, seçim sistemini alt üst eden ve zarar veren seçimlerdi. Şimdi bile bu kanundan dolayı bağımsız adaylar seçimlerden sonra siyasi partilere katılması gereken uygulama ise o dönemdeki kanundan kalma.
Hilelerin babası 1990 seçimleri
1990 seçimlerinin manipüle edilmesinin temelleri 1988 seçimlerinden önce, 9 partiden oluşan bir ittifak olan Islami Jamhoori Ittehad’ın (IJI) dönemin Askeri İstihbarat (ISI) şefi emekli General Hamid Gül tarafından sırf Benazir Butto’ya karşı koymak için yoktan var edilmesiyle atılmıştı. 1988’de IJI, Butto’nun zaferini engellemek için bir gecede kuruldu. 9 parti göz açıp kapayıncaya kadar güçlerini birleştirdi.
2012 yılında, yirmi yıldan fazla bir süre sonra, Yüksek Mahkeme 1990 seçimlerinin gerçekten hileli olduğunu kanıtlayan yeterli delil olduğuna karar verdi. PPP’nin kazanmasını engellemek için kamu hazinesinden 140 milyon rupi, büyük bir bankanın genel müdürü aracılığıyla muhalif politikacılar arasında dağıtılmıştı. Yüksek Mahkeme’nin yıllar süren duruşmaların ardından 1990 seçimlerine gerçekten de hile karıştırıldığını ilan ettiği tek örnektir. Nihayetinde hileli olduğu kanıtlanan tek seçimdir.
Kontrollü seçim: 1997
Benazir Butto’dan endişe duyan devletin gizli kolları hem Butto’nun popülaritesini engellemeye çalışmaya hem de Navaz Şerif’in başbakanlık koltuğuna oturmasına yardımcı olmak için düğmeye bastı. Ancak Şerif başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra, doğrudan ordu kademeleriyle olmasa da ordunun sivil kanadından tercih ettiği kişilerle iktidar mücadelesine girdi. Şerif’in ordu ile gizli pazarlıkları 1997’de 217 Ulusal Meclis sandalyesinin 137’sini kazanarak bir önceki seçimlerde 73 olan sandalye sayısını neredeyse ikiye katladığı ezici bir zafer elde etmesiyle gün yüzüne çıktı. Ancak Şerif’in bu hızlı yükselişinden çok daha şaşırtıcı olanı Butto’nun sandalye sayısının azalmasıydı. 1993’te 89 sandalye kazanan Pakistan Halk Partisi (PPP), 4 yıl sonra sadece 18 sandalye kazanabildi. Neredeyse yüzde 80’lik bir düşüş yaşandı.
Benazir Butto’nun kardeşi Murtaza Butto’nun seçimlerden birkaç ay önce öldürülmesi ve kocası Asıf Ali Zerdari hakkındaki yolsuzluk iddialarının PPP’nin popülaritesine bir ölçüde zarar vermesi bekleniyordu. Ancak bu nihayetinde görüldüğü kadar büyük bir fark değildi. Bu, bir önceki Butto hükümetinin görevden alınmasının yanı sıra Zardari ve parti yandaşlarının tutuklanmasının ardından yaşanan baskılar sayesinde mümkün olmuştu.
Seçilmiş hükümet 1996’nın sonlarına doğru gönderildi. Tüm seçim kampanyası Benazir’in eşi Asif Ali Zardari’nin ‘Bay Yüzde 10’ olduğu söylemi üzerine kuruluydu. PPP’ye karşı bir baskı başlatıldı ve sonucunda da Navaz Şerif parlamentoda üçte iki gibi ezici bir çoğunluğu ele geçirmiş oldu.
Generalin seçimi
Pakistan, devletin siyasi meselelere müdahil olduğu ve geri plandan işleri yürüttüğü uzun bir geçmişe sahip. 2002 yılında, aynı anda hem ordu komutanı hem de devlet başkanı olan Pervez Müşerref seçimlere gitmeye karar verdiğinde bu gerçekleşti.
O yıl seçimleri kazanan parti olan PML-Q, seçim gününden üç aydan kısa bir süre önce kuruldu. Partinin kendisi yeni kurulmuş olsa da, bünyesindeki siyasetçiler tecrübeliydi ve iki köklü partiden seçilmişlerdi.
2002 seçimleri, PPP ve PML-N’nin başbakanlık koltuğuna oturmak için birbirleriyle yarıştığı 1990’lar boyunca süren ve iki partili sistem olarak da adlandırılan bir dönemin sonunu getirmiştir. Artık yeni dönemde geleneksel büyük partilerin (PPP, PML-N) tasfiye edildiği, üst düzey liderlerinin sürgüne gönderildiği ve geriye kalanların da Kral’ın partisini (PML-Q) hazırlamak için kullanıldığı yeni bir strateji ortaya çıktı.
İşini şansa bırakmak istemeyen Müşerref, başkan olarak, özellikle PPP ve PML-N’yi devre dışı bırakmak için ısmarlama yasaklar getiren 2002 tarihli Siyasi Partiler Kararnamesi’ni yayınladı. Yürütme emri, yarışan bir partinin başkanının Pakistan’da bulunması ve hüküm giymemiş olması gerektiğini ilan etti.
Seçim öncesi manevralar o kadar ince düşünülmüştü ki oy verme günü abartılı bir şey yapmaya gerek kalmadı. Devletin her birimi organize edilmişti. Pakistan’da yapılan genel seçimler ve bir de General’in seçimleri vardı; bu ikincisiydi.
En adaletsizi 2018 seçimleri
2018’deki seçimlerin manipüle edileceği iddialarının temeli tam bir yıl önce, yolsuzluk suçlamasıyla Yüksek Mahkeme tarafından kamu görevinden men edilen dönemin başbakanı Navaz Şerif’in devrilmesiyle atıldı. Birçok yorumcu bu seçimlerin en adaletsiz seçim olarak öne çıktığı.
Seçimlerden önceki aylarda medyaya büyük bir sansür uygulanırken, birçok ‘seçilmiş kişi’ ya PML-N’den ayrıldı ya da iddiaya göre düzeni sağlayanların emriyle PTI’ya katıldı. Seçimlerden sonra bazı bölgelerde güçlü olan partiler PTI’ya destek verdi. MQM-P lideri açıkça partisinin PTI hükümetine katılmaya zorlandığını bile açıkladı. O zamanlar başka bir partiden daha sonra PTI’a geçen Pervez İlahi bile gizli ellerin bir oyunundan bahsetmişti.
Pakistanlı bir gazeteci, siyasi liderlere partilerinden ayrılmaları ve İmran Han’a katılmaları için baskı uygulandığını, bazı adayların özel jetlerle taşındığını, kaçırıldıklarını ve PTI’ya katılmayı kabul edene kadar rehin tutulduklarını dile getirmişti. 2018 seçimleri, devletin seçim sürecine aleni müdahalesinden doruk noktaya ulaştı.
Manipülasyonda zirve; 2024 seçimleri
Pakistan’da neredeyse tüm seçimlerde manipülasyonlar yapıldı. Ancak 2024 seçimleri 2018’i bile geride bıraktı. Sadece yukarıda yazdığım seçim hileleri değil son zamanlarda ülkede yaşanan olaylar seçimleri ciddi manada okumayı ve anlamayı imkansızlaştırdı. Söz konusu olan sadece İmran Han’ın mahkum edilmesi değil, aynı zamanda PTI’nın 2018’de iktidara gelmesine yardımcı olanlar tarafından partisinin yıpratılması ve seçim umutlarının zayıflatılması sürecinin tamamını kapsıyor.
Pakistan’ın 7/24 yayın yapan televizyon kanallarında sık sık boy gösteren siyasi yorumcuların aksine, PTI destekli adaylar dün sona eren oy verme işleminin üzerinden 24 saat geçmesine rağmen seçim sonuçları listesinde başı çekiyor. PML-N lideri eski Başbakan Navaz Şerif erken zafer konuşmasında bir koalisyon hükümeti kurma isteğini dile getirirken, bu stratejiyi cezaevinde bulunan İmran Han’ın partisi PTI adına bağımsız olarak parlamentoya adım adım ilerleyen milletvekilleri belirleyecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***