NURULLAH ALBAYRAK | YORUM
Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. Soykırımların, insanlığa karşı suçların yaşandığı dünyamızda insan haklarının geldiği durum üzerine düşüneceğimiz, devam eden zorlukların kabul edileceği, mücadele kararlılığı ve insan haklarını korumaya olan bağlılığımızı yenileyeceğimiz bir gün.
Yaşanan zorlukların farkında olmakla birlikte hukuksuzlukların son bulması için mücadele edilmesi gerekliliğinin de bilincindeyiz. Sadece bizler değil neredeyse herkes insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğünün tesisi adına bir değişim bekliyor ve istiyor. İşte bu noktada bilinmesi gereken bir hakikat var ki o da gerçek değişimin pasif bir olgu olmadığıdır. Bu süreç genellikle adaletsizliğe ve hukuksuzluğa maruz kalanların sesleriyle başlayan aktif, dönüştürücü bir süreçtir. Unutmayalım ki mağdurların sesleri yükseldiğinde, yükseltildiğinde ve duyulduğunda, toplumsal dönüşüm için güçlü bir katalizör etkisi oluşacaktır.
Ses Çıkartmak: Adaletsizliğe maruz kalanlar sıklıkla ‘adaletsizliğin mimarı’ güçler tarafından marjinalleştirilir ve susturulur. Günümüz Türkiye’sinde iktidar tarafından üç kişinin bir araya gelerek bir eylem yapmasına izin verilmemesi hatta tek kişinin meydana çıkıp mağduriyetini dile getirmesine müsaade edilmemesinin temel nedeni mağdurları ‘susturma’ niyetidir. Onlar da gerçek değişimin mağdurların maruz kaldıkları haksızlığa, hukuksuzluğa ve zulme karşı seslerini yükseltme konusunda güçlendiklerinde başlayacağını biliyorlar. Mağdurların sesleri yükselmeye başladığında, baskıcı sistemlere meydan okunacağını ve hesap verme sürecinin başlayacağının farkındalar. Bu nedenle de kimse konuşmasın, hiç kimse itiraz etmesin, sesini yükseltmesin istiyorlar. Bu anlamda hukuki mücadele açısından ses çıkartılması önemlidir.
Farkındalık Oluşturmak: Mağdurların sesleri, yaşanan sorunlar hakkında farkındalık oluşturması için çok güçlü bir araç görevi görüyor. ‘Yusuf Kerim Yasası’ olarak bilinen düzenlemenin bizzat AKP tarafından yapılması tam olarak da bu gerçeğin neticesidir. İster ayrımcılık, ister hukuksuzluk, ister insan hakkı ihlalleri olsun, mağdurların gerçek hikayeleri kamuoyunda farkındalık oluşturmak ve kamuoyunu eğitmeye hizmet etmek suretiyle hukuksuzluğa dikkat çeken ve çözüm isteyen kollektif bir bilinç oluşmasını sağlıyor.
Savunuculuğa İlham Vermek: Anlatılmayan hikaye yaşanmamıştır! Yaşanan haksızlıklar, hukuksuzluklar anlatılmadığında yaşanmamış kabul edilecektir. Eğer yaşananlar paylaşılırsa anlatılanlar başkalarına değişim için savunucu olmaları konusunda ilham verecektir. Unutmayalım ki kişisel olan hikayeler aleni olarak paylaşılmak suretiyle politik hale geldiğinde, kişileri ve kuruluşları adaletsizliğe karşı yürütülen mücadeleye aktif olarak katılmaya teşvik eden bir dalgalanma etkisi sağlayacaktır.
Statükoya Meydan Okumak: Mağdurların yaşadıkları ve anlatarak duyurdukları gerçekler mevcut sistemin hukuksuzluğunu ortaya çıkartmak suretiyle statükoya meydan okuyan hakikatlerdir. İster yasal, ister sosyal veya kültürel olsun, gerçek değişim mağdurların statükoyu kabul etmeyi reddetmeleri ve daha adil ve hukukun üstünlüğünün hayata geçirildiği bir toplum talep etmeleriyle mümkün olacaktır. Yaşanan mağduriyetlerin anlatılması ve duyurulması mevcut normların, uygulamaların ve sistemlerin sorgulanmasını sağlayacaktır. Statükoya meydan okumak elbette dirençle karşılaşacaktır ancak değişim isteniyorsa ısrarla mücadeleye devam edilmelidir.
Güvenli Alanlar Oluşturmak: Gerçek değişim, mağdurların misilleme korkusu olmadan hikayelerini paylaşabilecekleri güvenli alanların oluşturulmasını gerektirir. Bunun sağlanabilmesinin en önemli unsurlarından birisi mağdurların yalnız bırakılmamasıdır. Oluşturulacak alanlar, mağdur toplulukların karşılaştığı zorlukların daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlayan bir açıklık kültürünü teşvik edecek ve yaşanan hukuksuzluklar bilinir hale gelecek.
Yasal Reformları Zorlamak: Mağdurların seslerinin görünür ve duyulur olması, yasal reformların yönlendirilmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Mağdurların hikayeleri ve yaşanan hukuksuzlukların anlatılmasının sorunların çözümü kapsamında yasal değişikliklere yol açabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Kurumsal Uygulamaları Etkilemek: Mağdurların sesleri kurumsal uygulamaların değişmesi açısından da önemli bir etkiye sahiptir. Mağdurlar ve onların savunucuları hukuk dışı uygulamalara dikkat çekerek kurumları hukuka uymaya zorladıkça, kurumlar hukuksuz uygulamalar yapmaktan kaçınmaya başlayacak ve istemeseler bile hukuka dönmek zorunda kalacaklardır. Bu kapsamda mağduriyetin anlatılmasının bir aracı olan AİHM başvuruları neticesinde AİHM Büyük Dairesi tarafından verilen Yalçınkaya kararı da başta mahkemeler olmak üzere kurumların hukuka dönmelerini sağlayacak önemli bir araç olacaktır.
Evet haksızlığın, hukuksuzluğun olmadığı bir dünya arayışında gerçek değişim, mağdurların sesleri sadece kabul edilmekle kalmayıp güçlendirildiğinde başlar. Bizler de Dünya İnsan Hakları Günü’nde kendimizi adalet, merhamet ve eşitlik gibi ebedi ideallere yeniden adayalım. Mağdurların seslerini yükseltme ihtiyacını kabul ederek ve onları aktif bir şekilde destekleyerek, insan haklarının evrensel olarak korunduğu ve her sesin duyulduğu bir geleceğe katkıda bulunmaya devam edelim. Birlikte değişimin mimarı olabilir ve adaletsizliğin yankılarının yerini herkes için insan hakları çığlığının almasını sağlayabiliriz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***