Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, bu yıl “Ben Masumum” temasıyla düzenlenen 10. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin akademik programında konuştu; masumiyet karinesinin, en çok değer verdiği konuların başında geldiğini söyledi.
Masumiyet karinesinin, Anayasa’nın 38’inci maddesinde temel bir kural olarak yer bulduğunu, Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası belgelerde de ceza hukukunun evrensel ilkeleri arasında sayıldığını anlatan Gül, “Bize göre masumiyet karinesi, şüpheli veya sanığın muhakeme sürecinde diğer haklarına açılan kapının yegane anahtarıdır.” dedi.
“Geçmişte cübbeli hainlerin sahte delillerle, uydurma suçlarla sanıkları peşinen suçlu ilan ettiği, kamuoyunu da manipüle ettiği davalar vardı.” diyen Bakan Gül, “Hukukun araçsallaştığı dönemlerde şüpheden sanık yararlanmadı, çünkü yargı değil ön yargı vardı.” şeklinde konuştu.
Gül: Suçla mücadele ederken masum vatandaşlarımızın incinmesini asla kabul edemeyiz
“Ceza muhakemesi işlemleriyle hak ve hürriyetler arasında gözetilmesi gereken hassas dengenin farkındayız. Elbette ceza muhakemesinin ilk aşamasında kuvvetli veya zayıf sadece bir şüphe bulunmaktadır. Ancak bu şüphenin varsayıma dayalı olarak soyut ve dayanaksız bir kuşku düzeyinde kalmaması gerektiğini de biliyoruz.” diyen Bakan Gül, “Suçla ve suçlulukla mücadele ederken masum vatandaşlarımızın incinmesini asla kabul edemeyiz, göze alamayız. Kuru ile yaşın, masumla suçlunun birbirinden titizlikle ayrıldığı bir adalet, mülkün temelidir ve hukukun temel hedefidir. Lekelenmeme hakkı da bu amaca matuf çok önemli reformlardan biridir.” şeklinde konuştu.
“Çamur at izi kalsın anlayışı adalet değildir, ihbar edilen herkes şüpheli değildir”
Bu kapsamda yaptıkları çalışmaları anlatan Gül, yaptıkları düzenlemeler sonucu artık her ihbar ve şikayetin, muhatabını “şüpheli” yapmaya yetmediğini, 1 Ocak 2020’den bugüne kadar yaklaşık 172 bin 633 ihbar dosyasından, 120 bin 389’unda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini aktardı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, şunları söyledi:
“Çamur at izi kalsın anlayışı adalet değildir. İhbar edilen herkes şüpheli değildir, şüpheli sanık değildir, sanık hükümlü değildir. Bu kavramların her birinin temas ettiği haklar vardır. Bu hakları korumak ve geliştirmek, adalet politikalarımızın öncelikleri arasında yer almaktadır. Şüpheli ya da sanığın peşinen suçlu sayıldığı bir sistemin adil ve güvenilir olması mümkün değildir. Böyle bir sistemde soruşturma ve kovuşturmaların ciddiyeti ve inandırıcılığı da kalmaz. Geçmişte hatırlayın FETÖ’nün cübbeli hainlerinin sahte delillerle, uydurma suçlarla sanıkları peşinen suçlu ilan ettiği, kamuoyunu da manipüle ettiği davalar vardı. Bunları hepimiz yaşadık, gördük. Hukukun araçsallaştığı dönemlerde şüpheden sanık yararlanmadı, çünkü yargı değil, ön yargı vardı. Hakim görünümlü militanların ayaklar altına alma girişiminde bulunduğu hukuku, biz masumiyet karinesiyle, lekelenmeme hakkıyla, adil yargılanma hakkıyla en üstte tutma kararlılığındayız.”
Gül, masumiyet karinesinin, sadece ceza soruşturma ve davaları kapsamında değil, vatandaşın idareyle, kamu kurumlarıyla muhatap olduğu her durumda gözetilmesi gerektiğini vurguladı.