Türkiye’deki cezaevlerinde yaşanan işkence ve insan hakları ihlallerinin ‘Arka Sokaklar’ dizisinin bir sahnesinde yansıtılmasının ardından diziyi soruşturmayla tehdit eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a tepki gösteren gazeteci Mehmet Y. Yılmaz, ‘‘Google’a “cezaevlerinde işkence” yazın, 1 milyon 800 bin sonuç çıkıyor. Ve dizideki cezaevi müdürünün dediği gibi bu tür kötü muamele şikayetlerinin çoğunun hasır altı edildiği de bir sır sayılmaz.’’ dedi.
T24 yazarı Yılmaz yazısında şu ifadeleri kullandı:
Türk televizyon tarihinin en uzun süredir ekranlarda olan dizisi Arka Sokaklar, geçtiğimiz Cuma akşamı yayınlanan bölümünde “yozlaşmış cezaevi infaz koruma memurlarının” maceralarına da yer verdi.
Dizinin ilgili bölümünü ertesi sabah izledim.
Bir tutukluyu döverek hücresinden çıkaran iki gardiyan var. Bir de “kirli” cezaevi müdürü.
Zafer Ergin’in canlandırdığı polis karakteri bunları sıkıştırınca, gardiyan önceki gece yaptıkları şeyin başlarına iş açıp açmayacağını soruyor. Cezaevi müdürü de “en fazla bakanlığa şikâyet ederler, bir şekilde hasır altı edilir” diye yanıtlıyor.
Devam eden sahnelerde gardiyanın, tutukluyu çocuğu ile tehdit ettiği, diğer mahkumlarla işbirliği yaptığı gibi görüntüler de var.
Bildiğiniz hapishane filmi yani.
Dizideki bu sahnelere Adalet Bakanı çok sinirlendi.
“Kabul edilemez” buldu, çünkü sahneler infaz koruma memurlarını rencide ediyormuş.
Bakan şu mesajı sanal aleme yollamış ki herkes haddini bilsin: “Görevlerini kanun ve yönetmelikler çerçevesinde fedakârca çalışarak yerine getiren ceza infaz koruma personelimize yönelik gerçekleştirilen bu tür yayınlarla ilgili olarak gerekli idari ve hukuki inceleme ve soruşturmaların yapılacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
Görevlerini “fedakârca yerine getirenler” olduğu kadar hukuk dışına çıkarak yerine getirenler de olduğunu geçmişten biliyoruz.
Cezaevlerinde yaşanan ihsan hakları ihlalleri ile ilgili bırakın soruşturulmamış iddiaları, sadece mahkeme kararlarını kitap yapsak ciddi bir külliyata sahip oluruz.
Nitekim Bakan’ın bu açıklaması üzerine HEDEP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, dizideki sahneleri de paylaştığı sosyal medya mesajında olayın aynısının Elâzığ Cezaevi’nde yaşandığını da anlattı.
Google’a “cezaevlerinde işkence” yazın, 1 milyon 800 bin sonuç çıkıyor.
Ve dizideki cezaevi müdürünün dediği gibi bu tür kötü muamele şikayetlerinin çoğunun hasır altı edildiği de bir sır sayılmaz.
Onun için Bakan’ın “bu tür yayınlarla ilgili olarak gerekli idari ve hukuki inceleme ve soruşturmaların yapılacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın” demesi garip karşılanmıyor.
Çünkü bizde gerçek hayatta işkence ve kötü muamele yapan memurun korunması asıldır. Suçlu her zaman bunu dile getiren olur.
Hatta bunun artık bir Türk devlet geleneği olduğunu bile söyleyebiliriz.
Yetkililer “işkence artık sistematik bir uygulama değil” diyorlar belki ama işkence ve kötü muamele yapan memurun korunması sistematik bir uygulamadır.
Birinci derece amirlerinden başlayarak silsilei meratiple en üst amirine kadar herkes işkenceciyi korumaya çabalar, o çabanın yetersiz kaldığı yerde dava açılır, o zaman da savcı ve hâkim işkenceciyi kollar!
Dizinin yapımcısı ve senaristleri filan nasıl soruşturulacak bunu bilmiyorum ama zaten sadece bu soruşturma talimatının verildiğinin açıklanması bile Türkiye’deki sorunun ne olduğunu gösteriyor.
Bu da iktidara gelen şahısların kendilerini devlet zannetmeleridir.
Devletin bir kurumuna ya da memuruna bir eleştiri ya da suçlama yöneltiyorsanız bundan şahsen alınırlar.
Çünkü esasen korktukları şey, vatandaşların yani onların zaviyesinden bakınca gördükleri sıradan insanların, bu tür itirazlarını açıkça söylemeye başlamalarıdır.
Onun için “devlete uzanan dillerin kopartılması” gerekir. Devlet, korunması gereken kutsal bir varlık gibi ortaya konulur ki eleştirmeyi aklından geçirenler, susup bir kenara çekilsinler.
Oysa bir devleti içten içe kemiren ve çürütüp, yıkılmasına yol açacak olan şey de tam olarak budur.
Adaletin, mülkün temeli olduğunu söyleyen atalarımız, bunu daha önce yıkılan sayılarının kaç olduğu tartışmalı Türk devletlerine bakarak söylemiş olmalılar.
Adalet Bakanı, her “yağmur yağıyor” diyene fıkradaki gibi yanıt vermek yerine eleştirilere kulağını kabartmalı ki adalet, mülkün temeli olmaya devam edebilsin.
Şunu hiç unutmasın: Ateş olmayan yerden, duman da çıkmıyor!
***
Göz yaşartan hassasiyet!
HEDEP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendisi ile ilgili olarak sosyal medyada bir mesajı yayınlayan suç örgütü yöneticisi Alaattin Çakıcı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Gergerlioğlu’nun “sesli ve yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret” ve “tehdit” suçları için işlem yapılması istemini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “inceledi” ve takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın takipsizlik gerekçelerinden biri şu: Kovuşturma açılması durumunda Çakıcı’nın “lekelenmeme hakkının” ihlal edilecek olması!
Savcılığın bu hassasiyeti göstermesini okuduğumda gözlerimin yaşarmasına engel olamadım.
“Kurban olduğum Rabbim, bu günleri de görmemi sağladı ya artık ölsem de gam yemem” diye aklımdan geçirdim.
Adalet Bakanlığı’nın, bu takipsizlik kararını büyük levhalara bastırıp, tüm Adliyelerin girişine yerleştirmesinde yarar var.
Gözleri bağlı tanrıçanın hemen arkasına yerleştirilecek bir kaidenin üzerine konabilir, böylece vatandaşlar da okuma olanağına sahip olurlar.
Hatta her sabah mesai başladığında okunacak bir “savcı yemini” önerim de var. “Her fırsatta soruşturma açarak vatandaşların “lekelenmeme hakkını” ihlal etmeyeceklerine” namusları ve şerefleri üzerine edecekleri bir yemin.
Yaygın örneklerden de biliyoruz ki “namus ve şeref üzerine” edilen yeminler, Müslümanlardan daha çok ateistleri bağladığı için, “inançlı” savcılarımıza, kitap üzerine el basarak mı yemin ettirsek diye düşünmedim de değil!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***