İZMİR – Adalet Bakanlığının bütçesinde 12 yeni cezaevinin açılması öngörülüyor. İHD ve ÇHD temsilcileri, tecridi derinleştirecek yeni cezaevleriyle toplumun hapsedilmek istendiğini belirtti.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, 20 Ekim-24 Kasım tarihleri arasında görüşülen 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi komisyon tarafından kabul edilirken, 11 Aralık’ta Genel Kurul’da görüşülmeye başlanacak. Bütçeden 198 milyar 703 milyon 54 bin lira talep eden Adalet Bakanlığı ise bunun bir kısmını yeni cezaevleri için kullanmayı planlıyor. Bütçe teklifinde 2024 yılı için 12 tane yeni cezaevi inşa etme planı olan bakanlığın 2025 yılı tahmini bütçe planında da 8 yeni cezaevi var.
AKP iktidarı döneminde artan insan hakları ihlalleri ve tutuklamaların tedbir olmaktan çıkarak cezalandırma yöntemi olarak kullanılması sonucu cezaevlerinde büyük bir yoğunluk yaşanıyor. Yine 2019’da 26, 2020’de 23, 2021’de 32 ve 2023’te 19 cezaevi inşa edilirken, mevcut cezaevi sayısı da 285’e çıktı. Cezaevlerinde yaşanan ihlaller ise her geçen gün artarak devam ediyor. Kovid-19 pandemisi döneminde “tedbir” amacıyla getirilen birçok yasak artık cezaevleri için rutin hale gelirken, sağlığa erişim hakkından gazete, kitap özgürlüğüne kadar kısıtlanmayan alan kalmadı. Hasta tutukluların tedavileri yapılamazken, birçok hasta tutuklu da cezaevinde yaşamını yitirdi. Yine çıkarılan İnfaz Kanunları ve komisyonlar ile başta 30 yıllık tutuklular olmak üzere birçok tutuklunun da tahliyesi engelleniyor.
Bakanlık bütçesiyle yeniden gündem olan yeni cezaevleri ve mevcut durumu insan hakları ve hukuk kurumlarıyla görüştük.
Y VE S TİPLERİ AÇILIYOR
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Ahmet Çiçek, bir ülkenin kalkınmışlığının cezaevlerinin sayısının çokluğu ile ölçülemeyeceğini vurguladı. Bir ülkede ne kadar çok cezaevi varsa o ülkede haksızlık ve hukuksuzluğun da o kadar fazla olduğunu söyleyen Çiçek, “Yeni açılan cezaevleri ise Yüksek Güvenlikli Cezaevi, Y ve S tipi cezaevlerinden oluşuyor. Bunlar teker kişilik hücreler ile kimsenin kimseyle görüştürülmediği hücre yapılanması. Bu aslında bir tecrit demektir. Kendi hukukunu bile çiğneyen bir anlayışla oluşturulmuş bu cezaevleri, infaz yasasındaki keyfilikten ortaya çıkan bir durum. Böyle olunca bu keyfilik bütün hapishanelere yayılmış durumda. Bazen bunu kılıfına uydurmak için disiplin cezaları veriliyor ve o insanları hücreye atıyorlar” dedi.
‘YENİ CEZAEVİ İSTEMİYORUZ’
Tecridin İmralı Cezaevi ile başladığını belirten Çiçek, “Adanın içine bir hapishane kuruyorsun. Buradaki insanları birbirleri ve aileleriyle bile görüşemez hale getiriyorsun. Şimdi bunu diğer cezaevlerinde farklı olarak yapıyorlar. Diyelim ki aile Diyarbakır’da yaşıyor, tutuklanan kişiyi sürgünle en uzak illere gönderiyorlar. Aile gidip gelemediği için tecridin başka bir uygulaması haline dönüşüyor. Biz hapishaneler istemiyoruz. Hatta bütün hapishanelerin kapatılması, Ceza İnfaz sisteminde değişiklik yapılması gerekiyor. Ayrıca yeni hapishane açmak yerine içindeki mahpusların konum ve durumlarına göre serbest bırakmaları gerekir. Ancak yeni cezaevi açmayı düşünüyorlar. Bu toplumsal muhalefetin üzerine daha çok gelineceği ve onlara karşı tutuklamaların çok fazla olacağı anlamına geliyor. ‘Güvenlikçi’ politika düşman hukukunun uygulanacağını gösteren bir politikadır. Hükümetten derhal bu uygulamadan vazgeçmesini istiyoruz. Çalışan olarak yıllarca ödemiş olduğum vergilerle hapishane yapılmasını istemiyorum” diye konuştu.
‘MUHALİFLERE GÖZDAĞI’
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi Başkanı Dilancan Ateş ise cezaevlerinin ülkede en çok hak ihlallerinin yaşandığı tutulma yerleri olduğuna dikkati çekti. Haberleşme hakkı ihlalinden işkence yasağı ihlaline kadar onlarca hak ihlali yaşandığını aktaran Ateş, “Yeni açılan hapishanelerin yoğunlukla Y ve S tipi olduğunu görüyoruz. Bunlar mevcut hapishanelerden daha ağır tutulma koşullarına sahip. Özellikle yüksek güvenlikli ve Y tipi hapishanelerde havalandırmalar odaların önünde değil. 3 katlı olan bu hapishanelerin ikinci katında havalandırma bölümü var ve günün sadece 1 buçuk saati buraya götürülüyorlar. Yine odaların camları yoğun bir şekilde telle kaplı olduğu için güneş ışığından dahi yararlanamadıklarını biliyoruz. Buralara tutuklular ve süreli hapis cezası alanlar da gönderiliyor. S Tipi hapishanelerde odalarda kamera da bulunduğu için koşullar daha da ağırlaşıyor. Bu özellikle toplumdaki muhalif kesime bir gözdağı. Yeni açılan hapishanelerin boş durmayacağını bildiğimiz için de toplumun büyük kesimine hapishane yolunun açılacağını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
‘HAPİSHANELER BOŞALTILSIN’
Yeni cezaevi açılması yerine tutulma koşullarının daha insani olduğu, uluslararası ve iç mevzuata uygun koşullar yaratılması gerektiğini ifade eden Ateş, şöyle devam etti: “Yine bu anlamda hapishanelerin önemli oranda boşaltılması gerekiyor. İnfaz Kanunu’nda yapılan değişikliklerle serbest kalanlar oldu. Fakat bu değişikliğin ayrımcı olduğunu biliyoruz. Siyasi tutsakların bu düzenlemelerden ayrı tutulduğunu görüyoruz. Öncelikle bu keyfiyetin ortadan kalması, tahliye zamanı gelen insanların bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor. Devletin yapması gereken yeni hapishaneler kurmak değil mevcut olanların koşullarını düzeltmek, siyasi tutsakların keyfi tutulmalarının önüne geçmesidir.”
‘AÇLIK GREVİ EYLEMİNE SES OLMALIYIZ’
27 Kasım’da cezaevlerinde başlayan açlık grevine de değinen Ateş, “Tutsaklar açlık grevine başlarken tüm taleplerini ilettiler. Bunların görünmesi ve karşılanması gerekiyor. Bizde tutsakların taleplerinin yerine getirilmesi için sesine ses olmak zorundayız. Aynı zamanda hiçbir tutsağın başına bir şey gelmeden de tüm taleplerinin karşılanması gerekiyor” diye konuştu.
MA / Tolga Güney
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***