Cumhuriyet Halk Partisi’nde seçim mağlubiyetinin nedenlerini yeterince konuşamadan, olası çözüm alternatifleri üzerinde tartışamadan, ülkenin ağır bir ekonomik krizin cenderesinden geçerek yerel seçimlere gittiği ve dünyada savaş davullarının çaldığı kritik bir eşikte, partimizin tek gündem maddesi olarak bir “lider odaklı değişim” tartışması öne çıkarıldı.
Hepimiz insanız. Her insan gibi duygularımızla ve aklımızla bir bütünüz.
Beklentilerin yüksek olduğu bir seçimden zaferle çıkmamış olmanın hayal kırıklığı yaratması, insanlarda belli bir tepki oluşturması anlaşılır ve haklı.
Biz duyguları anlarız, onların hakkını veririz ama hiçbir koşulda insanların duygularına oynamayız. Aklın yol göstericiliğinden uzaklaştıkça, duyguların yoldan çıkacağını biliriz.
Panik duygusuyla hareket edemeyiz.
“Duygusal kopuş” adı altında partilileri endişeye sürüklemekten, insanları moral bozukluğuna sevk edecek, henüz yapılmamış bir yerel seçim öncesinde mağlubiyet hissini körükleyecek söylemlerden uzak dururuz.
“Duygusal kopuş” umacısı yaratmanın lüzumu yok.
Son tahlilde belirleyici olan aklın ve mantığın çizdiği yoldur. Bu; yenilgilerden zafer çıkarmanın, hayal kırıklığından umut inşa etmenin yoludur.
Biz yenilgiyi tek bir amaç için kullanırız; o da öğrenmek.
Bir daha aynı hataları yapmamak, başarıya giden yolda dikilmiş engelleri ortadan kaldırmak için gerekli dersleri yenilgimizden öğreniriz.
ÜYE-ÖRGÜT-PROGRAM PARTİSİ
Mahalleden büyük kurultaya kadar her aşamada yaptığımız tartışmalar da öğrenme ve ders çıkarma sürecimizin bir parçasıdır. CHP’de ilk sözü de son sözü de CHP’liler söyler.
Adını koyalım: CHP, üye-örgüt-program partisidir. CHP’nin siyasi kimliğini ve duruşunu şekillendiren bu yapının önemini ne kadar vurgulasak azdır.
Üye-örgüt-program partisi; tabanda güçlü ve sonuç verici bir örgüt çalışmasına dayanır.
Üye-örgüt-program partisi; kapsayıcı üye yapısının doğurduğu çok sesliliği ve zengin fikir yelpazesini ilkeleriyle, politikalarıyla ve idealleriyle bütünleştirir.
Üye-örgüt-program partisinde siyasi sorumluluk kolektif taşınır.
Üye-örgüt-program partisinde siyasi süreçler üyelerin örgütü, örgütün liderliği ve siyasi programı belirlemesiyle başlar.
Üye-örgüt-program partisinde uygulanan programın ve liderliğin başarısı hakkındaki son sözü çıkar odakları, sahibinin sesi medya kuruluşları veya maaşlı kanaat teknisyenleri söyleyemez.
Söz; parti örgütünün ve üyelerindir.
SAĞDAN BAKIŞLA SOLA ELBİSE DİKİLMEZ
Ülkenin kaderine yön veren bir siyasi parti olarak gücümüzü korumak için bu yaklaşımın kılavuzluğundan sapamayız.
Bugün partimizde kendine “değişimciler” adını veren arkadaşlarımızın ileri sürdüğü fikirler, bu yapının doğru anlaşılamamasından ötürü içine düşülen yanılgılara benziyor.
Aksi takdirde lider odaklı bir değişimi gerekçelendirmek için birbiriyle açıkça çelişen iki görüşü aynı anda savunmazlardı.
Arkadaşlarımıza göre CHP halka güven vermekten uzak, giderek örgütü yönetilemez hale getiren zayıf bir liderlik yapısına sahip.
Yine aynı arkadaşlarımıza göre CHP’de küçük bir azınlığın desteğiyle ayakta duran, örgüt üzerinde yönetim tekeli kurmuş güçlü bir lider oligarşisi var.
Bu çelişkiyi bir yana bırakalım. Çünkü bu kafa karışıklığını aşmanın tek yolu, CHP’nin lider partisi olmadığını kabul etmektir. CHP, sağ partiler gibi, mesela MHP gibi, lider-teşkilat-doktrin partisi değildir. Dolayısıyla sağ bir yaklaşımla, “lider odaklı” bakış açısıyla çözümlenemez.
Sağdan bakışla sola elbise dikilmez.
Öte yandan lider merkezli tartışmalarda “Halkın güçlü bir lider tutkusu olduğu” görüşü dile getiriliyor. Bu; belli bir seçmen grubunun görüşünü, milletin tercihi ve eğilimi olarak kabul etme yanılgısından ileri geliyor.
Bugün dünya çapında yükselen popülizm dalgası Amerika’da Trump, Rusya’da Putin, Macaristan’da Orban, Türkiye’de Erdoğan gibi liderleri öne çıkarıyor olabilir.
Örgütsel karakteri gelişmemiş, üyelerinin sayısı çok olsa da kapsayıcılığı ve üye yapısı zayıf partilerin başındaki bu insanları örnek gösterip, “Halk bunu istiyor” diye düşünerek CHP’ye bir gömlek dikmek ise siyaseti hiç ama hiç anlamamak demektir.
CHP, “şahsım” partisi değildir.
GÜVENLİ LİMAN
Partimizde lider oligarşisi olmadığını, kongre sürecinin mahalleden kurultaya kadar her düzeyinde açık, çekişmeli ve gerçek bir yarışın yaşanmasında görüyoruz.
Bu demokratik yarışın finali, Büyük Kurultay, bir “günah keçisi” ilan etmeye dönüşmemeli.
Eski toplumlar günahlarını bir keçinin sırtına yükleyip, keçiyi de bayırdan aşağı attıklarında günahlarından arındığına inanırlarmış. Günah keçisi misali, seçimin faturasını sadece Kemal Kılıçdaroğlu’na kesmek adil olmaz.
Asıl sorumluluğun hem adayımız hem de genel başkanımız olduğu için elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nda olduğu ise reddedilemez.
Ama “Bu gemiyi buraya kim getirdi?” sorusu yanlış, lider odaklı düşündüğü için yanlış. Soru yanlış olunca cevap da yanlış veriliyor.
Kılıçdaroğlu, yeni yönetimi belirleyecek kurultay sürecini başlatarak üstüne düşeni yaptı ve partiyi güvenli limana götürdükten sonra liderliği bırakacağını açıkladı.
Şimdi, ilk sınavımız fırtınada alabora olmamak.
Güvenli bir limana kadar partimizde yenilenmeye mevcut Genel Başkan ile devam etmek doğru olacak.
DİRENÇLİ ÖRGÜT, DİRENÇLİ PARTİ
Partideki yenilenme sürecine ilişkin görüşlerimi önceki makalemde üç soru ve dört ilke etrafında değerlendirmiştim.
Bana göre en verimli hamle; CHP örgütünü değişen koşullara uyum sağlayabilen dirençli bir örgüt yapısına kavuşturmaktır.
Örneğin, örgüt-belediye barışına gölge düşürecek her türlü yaklaşımdan uzak durulmalı; belediyelerin elinde bulundurdukları kaynaklar yoluyla örgütü pasifize ettiğine dönük yorumlara sebebiyet verilmemeli; CHP’nin başarılı belediyeleri, sürdürdükleri halkçı ve sosyal demokrat yönetim izleğini anlatmaya devam etmeli; Türkiye’nin çok sayıdaki dünya kentini yöneten CHP, yerel seçimlere kentsel zenginliği hedefleyen ve kent içindeki farklılıkları kapsayan bakış açısını pekiştirerek hazırlanmalı.
Sözünü ettiğim dirençli parti; söğüt gibi esnek, meşe gibi sağlam ve çınar gibi kapsayıcıdır.
Esnektir çünkü kırılgan ittifaklar dünyasında esnemeyen kırılır. Kendisi dışındaki kesimlere esneme kapasitesi dünyanın her yerinde ana muhalefet partilerinin hayati fonksiyonlarıdır.
Sağlamdır çünkü farklı toplum kesimlerinin ortak platformu olma hedefi zafiyete düşmeyen ve kendi benliğinden taviz vermeyen bir CHP’yle mümkündür.
Kapsayıcıdır çünkü yenilikçi siyasette güç sahibi olmak için parti üyeliğinin yanı sıra yeni ve kapsayıcı mekanizmalar başarının anahtarıdır.
Örneğin, üyeliğin dışında partiye bağlı bir yurttaş topluluğu kurmak ve toplumsal müttefikler oluşturmak hayatın olağan akışındaki muhalif enerjinin partiye direnç kazandıracak şekilde akıtılmasını sağlayabilir. Burada, yenilikçi bir kurumsal yapıdan söz ediyorum.
Örneğin, temsil ve yönetim organlarında azami dönem sınırlaması belirlemenin örgütsel direnci artıracağını düşünüyorum.
Önümüzdeki dönemde tarihsel birikimimizi ve hayal gücümüzü, dirençli örgüt modelini önce partimize, ardından yenilikçi siyasete armağan etmek için seferber edebiliriz.
Şimdi, kurultayımızda değerlerimize olan bağlılığımızı tüm dünyaya bir kez daha göstermenin arifesindeyiz.
Kurucumuz Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin belirlediği yolda birlik, dayanışma, yurtseverlik, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerin ışığında ilerlemeye devam edeceğiz.
CHP’de yenilenme, yine CHP’lilerin eseri olacak.
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***