İZMİR – “İzmir’den dünyaya barış dolu bir merhaba” diyerek yola çıkan Salut de Smyrne üyeleri, müzikleriyle farklı kimlikler, kültürler ve inançlara bir arada yaşamanın önemini anlatıyor.
İzmir’de 2019 yılında kurulan Salut de Smyrne (İzmir’den Merhaba) grubu, “İzmir’den dünyaya barış dolu bir merhaba” şiarıyla çok dilli müzik yaparak sanat dünyasına adım attı. Perküsyon, ud ve gitar çalan 4 kişiden oluşan grup, Akdeniz bölgesinin kültürünü ve müziklerini yeniden seslendiriyor. Türkçe, Yunanca, Ladino (Yahudi İspanyolcası) ve Arapça müzik yapan grup, kısa bir süre içinde farklı dil ve kültürlerden oluşan ilk albümünü çıkarmak için hazırlıklarını sürdürüyor.
AKDENİZ KÜLTÜRÜ
Grup üyesi Serap Çiğdem Şahin, Akdeniz bölgesinin içerisinde çok fazla dil ve ögeyi barındıran bir müzik kültürüne sahip olduğunu söyledi. O kültürleri kapsayan bir grup olmak istediklerini ve Akdeniz kültürünün biriktiği İzmir’i seçtiklerini vurgulayan Şahin, “Dilleri telaffuz etmek çok zor, o yüzden biraz zaman istiyor. Ama çok dilli müziğin bireysel olarak anlamı; bulunduğumuz coğrafya çok dilli bir coğrafya. Bu dillerin bazıları gitti, bazıları kaldı, bazıları da kalma mücadelesi veriyor. Dolayısıyla müziğin ve yaşamın çok dilli olması somut bir şey. Bunu yansıtmak bir taraftan çok keyifli. Çünkü hem müziğe hem hikaye anlatımına hem de tarihe bakışa alternatif bir yerden geliyoruz” dedi.
ÇOK DİLLİ YAPI
Müziğin aynı zamanda birleştirici bir yanı olduğunu ifade eden Şahin, şöyle devam etti: “Müzik önyargıları kırmak için kolay bir araç. Çok katı bakan bir insan bir melodiyi duyduğunda, dilde hoşuna giderse, belki önyargısını ılımlı hale getirdiği bir yer açabiliyor. Yine grubumuzun hikayesini anlatırken, barış dolu niyetler içinde olduğunu söylüyoruz. Şu an da dünyanın her yerinde çatışan güçler var, halklar mücadele içinde. Dolayısıyla bu şarkıları söylerken, sadece müzik yapıp geçmemek, bu dillerin mesajını taşımak gerekiyor. Şarkıların çoğu zaten memleketinden uzaklaşan hikayelere sahip. Bu hikayeleri anlatmak ve barışı çağırmak önemli olduğu için, ‘İzmir’den dünyaya barış dolu bir merhaba’ diyoruz. Ezgiler barışı getirir mi? Bilmiyorum. Getirmesini dilerdim. Fakat ezgiler barışa bir katkı sunabilir. Bütün dünyaya barış getirmeyecek belki, fakat küçük değişiklikler yapacak.”
KÜLTÜREL BİRİKİM
Grup üyesi Murat Küçükaslan, müziğin kendisi için sadece icra pratiğiyle sınırlı kalmadığını, arkasındaki tarihsel, sosyolojik ve kültürel birikimi önemsediğinin altını çizdi. Grubun ortaya çıkışında yaşanılan coğrafyanın önemine değinen Küçükaslan, “Burada yaşayan toplumların, halkların müzik ve kültürlerini çocukluğumuzdan beri biliyoruz. Dolayısıyla bu coğrafyadan karşımıza ne çıkıyorsa, onunla hareket ediyoruz. Bir tarafıyla da yaşanan bazı tarihsel ve toplumsal olaylar var. Bunlara da kendimizce sessiz kalmamak gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla halkların müziklerine bakınca, her müzik kendi hikayesini taşıyor” ifadelerini kullandı.
FARKLI KÜLTÜRLER
“Farklı kimlikler, kültürler, inançlarla bir arada ve barış içinde yaşamayı hatırlamalıyız” diyen Küçükaslan, müziğin buna katkısı olduğunu söyledi. Dünyanın geldiği noktada müzik ile barışı önermenin doğru bir nokta olduğunu kaydeden Küçükaslan, “Hayat tamamen tarih kitaplarından yazılandan ibaret değil. Farklı kültürlerin de dili ve müziği var. Yaşanan toplumsal acıları biliyoruz. Dolayısıyla ne yaparsak yapalım, bunlarla ilgili bir şey söylüyor olacağız. Ne mutlu ki bugün bu 4 dille bile mevcut politik gerilimleri, çizilen ulusal sınırları bir kenara bırakıp, insan odaklı bir buluşma önerebiliyoruz” diye belirtti.
‘LADİNO İLGİMİ ÇEKTİ’
Gruba daha sonradan katıldığını belirten Berat Hasırcı ise, müziğin akademik olarak ilerlettiği alan ile performans boyutunu birbirinden uzak tuttuğunu dile getirdi. Yaşam tarzı olarak alt kültüre ilgi duyduğu için Salud de Smyrne grubuna katıldığını dile getiren Hasırcı, “Alt kültür ile alakalı çalışmalar yapmak ve orada yapılan müziğin içerisinde olmaktan keyif alıyorum. Bu ekibin de buraya yakın seyretmesinden dolayı burada bulunuyorum. Çok dillilik konusuna gelecek olursak, dil insanların hayatlarını devam ettirmesi için kritik bir durum. Bir dil için kaybolmaya yaklaşmış demek, çok üzücü bir durum. Repertuarımızın içinde yoğun olan dillerden birisi de olan Ladino’ya gruba katılmadan öncede ilgim vardı. Başka dillerde de bu dille ilgili çalışmaları dinleyip, okumaya çalışıyordum. Burada daha yoğun oluşu, bu proje içinde en çok ilgimi çeken konuydu” diye aktardı.
BARIŞ İÇİNDE MÜZİK
Hasırcı, “Hedefimiz barış olsun diye müzik yapmak değil, barışın olduğu yerde müzik yapmak olmalı. Barış mesajı vermek için en kitlesel faaliyet müzik olabilir. Ama sadece bu mesajı vermek için müziği öne atmayı doğru bulmuyorum ve kişisel olarak tercih etmiyorum. Barış olduğu zaman müzik çok daha keyifli olacak. Çatışmadığımız bir alanda müzik çok daha keyifli ve bir şeyler kurgulamadan ilerleyecektir” şeklinde konuştu.
MA / Tolga Güney
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***