Almanya’ya kaçmak isterken Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen operasyonda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun üst düzey yargı mensuplarıyla temasları tek tek ortaya çıkıyor. Bugüne kadar serbestçe dolaşması ve faaliyetlerine devam etmesinin nasıl sağlandığı tartışılan Ayhan Bora Kaplan’ın 2019 yılında Ankara Adliyesi’nde “şüpheli” konumda olduğu soruşturmalardan “kovuşturma yapılmasına yer olmadığı (KYOK)” diğer değişle “takipsizlik” kararları alarak kurtulmasını sağlayan hakimin daha sonra Yargıtay’a üye yapıldığı ortaya çıktı.
Ankara’da yaklaşık 5 yıl önce Ayhan Bora Kaplan hakkında başlatılan üç soruşturmaya takipsizlik kararı verildiği ve dosyada delil gösterilen telefon kayıtlarının silindiği ortaya çıktı. Gazeteci İsmail Saymaz, “Polis yetkilisi, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı suçluyor” diye yazmıştı. Daha sonra Yargıtay’a üye yapılan Kocaman’a suç örgütü lideri Kaplan’ın villa ve lüks araba ‘hediye’ ettiği iddia edilmişti.
Ayhan Bora Kaplan hakkında 2019 yılında verilen takipsizlik kararını paylaşan T24 yazarı Tolga Şardan, Kaplan, hakkındaki iddianameyi iade eden mahkeme başkanının MHP kontenjanından Yargıtay üyesi seçildiğini belirtti.
Şardan’ın bugün yayımlanan “İşte Ayhan Bora Kaplan hakkındaki “o” takipsizlik kararı ve sonrasında yaşananlar” başlıklı yazısının ilgili bölümünde şu ifadeler yer aldı:
CEZAEVİNDEN İHBAR
“Tekirdağ 2 numaralı F Tipi Cezaevi’nde yatan T.A., Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe gönderip Ankara’da faaliyet yürüten suç örgütleri hakkında savcıya bilgi vermek istediğini bildirdi.
Bu talep üzerine başsavcılık, uzaktan erişim sistemiyle ihbarcının ifadesine başvurdu. İhbarcının verdiği bilgiler KYOK’ta (Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar) şöyle yer aldı:
“(…) Ökkeş ve Kırıklar olarak bilinen örgütlere ilişkin bilgilerinin olduğu, Altındağ bölgesinde uyuşturucu ve silah işi yaptıklarını, bu örgütler dışında Varişler diye bilinen soyadları Variş olan bir örgüt daha olduğunu, bunların da uyuşturucu ve silah işi yaptığını,
Dilekçesinde belirtilen diğer bir örgütün Kadir İnan isimli bir grubun olduğunu, bunların da uyuşturucu ve kadın işi yaptıklarını, Hıdırlıktepe’de faaliyet gösterdiklerini,
Dilekçesinde belirtilen B.K dediği kişinin Bora Kaplan, S.G baş harflerini belirttiği kişinin Sabahattin Genç, Ö.G diye belirttiği kişinin Sabahattin’in kardeşi Ökkeş Genç, F.S olarak belirttiği kişinin Ferhat Sönmez isimli kişi olduğunu, ‘Kürt Cemal’ isimli birini duyduğunu Ankara’da eroin dağıttığını beyan ettiği, (…)”
KYOK’a (kovuşturmaya yer yok) göre; bilgi verdiği sırada, savcılık, 2006’dan bu yana cezaevinde olması nedeniyle ne şekilde bilgi sahibi olduğunu ihbarcı T.A.’ya sordu.
İhbarcı, savcının sorusunu, “Altındağ ilçesinde yetişmiş birisi olarak çalışma sistemlerini bildiğini” söyleyerek yanıtladı.
Yeri gelmişken Ankara’yı bilmeyenler için Altındağ’ın önemini anlatayım:
Geçmişten günümüze, kentte peydahlanan ve yeşeren neredeyse tüm suç örgütlerinin merkezi konumundadır Altındağ. Mafyanın merkezi olmakla birlikte doğal olarak kentte satılan her türlü uyuşturucu maddenin ana dağıtım noktasıdır.
Özellikle, Telsizler, Çinçin ve Aktaş mahalleri yerel mafyanın başlangıç yeri. Biraz daha uzaktaki Önder Mahallesi ise, şimdilerde Suriyeliler başta olmak üzere sığınmacıların yaşam alanı ve orada da benzer yapılar mevcut maalesef.
POLİS NASIL ARAŞTIRDI?
Kaldığım yerden devam.
İhbarcı T.A.’dan gelen bilgiler sonrasında savcılık, Ankara Emniyeti bünyesindeki Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi’ne, araştırma yapılıp gönderilmesi talimatını verdi.
KYOK’taki bilgilere bakıldığında; polisin ne kadar süreyle araştırma yaptığı bilgisi yer almamakla birlikte, elde edilen veriler şöyle oldu:
“(…) Konuyla ilgili olarak Ankara Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalarda; baş harfleri ve isimleri yazılı kişilerin, yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı Kadir İnan, Bora Kaplan, Sebahattin Genç, Özal Genç, Ferhat Sönmez isimli kişiler olabileceği,
Bu kişilerle ilgili olarak Narkotik Şube tarafından 2019/199 suç numarası ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarından haklarında tahkikat yürütülmüş olduğu, Kürt Cemal isimli kişinin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilemediği, örgüt olarak bildirilen gruplara ilişkin de herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı, ayrıca tüm iddialar ve kişilerle ilgili olarak evrak içeriklerinde somut bilgi olmamasına rağmen yapılan istihbari ve sokak çalışmalarında hali hazırda herhangi bir somut veri bulunmadığının tutanağa bağlandığı, (…)”
İşin özünde polis; “biz bunları biliyoruz ama suç işlediklerine dair bulgumuz mevcut değil” dedi.
Bu yanıtı görünce insanın aklına geliyor:
Mesela, 15 Temmuz’dan hemen önce 2016’da hakkında narkotik suçu nedeniyle soruşturma başlatılan ve 15 Temmuz gecesi dönemin Çalışma Bakanı Süleyman Soylu ile telefon görüşmesi yaptığı iddiaları bulunan, bununla ilgili kayıtların adli emanette durduğu söylenen Ayhan Bora Kaplan’la ilgili nasıl olup da somut bilgi ve belge bulunamadığı…
Ankara’nın uyuşturucu piyasasını elinde tutan kişiler ve gruplara karşı geçmişte dosya yapan aynı polis birimi, 2019’da herhangi bulguya ulaşamadı nedense?
Yeri geldiğinde havada uçan kuşun kanat çırpışından yola çıkıp sonuca ulaşan polisin, Ankara’daki yapılanma ile ilgili kanıt ve bilgiye ulaşamaması ilginç!
SUÇ YOKSA “KYOK” VAR
KYOK’a göre devam edeyim.
Savcılık sonuçta gelinen durumu şöyle açıkladı hazırladığı takipsizlik kararında:
“(…) Cumhuriyet Başsavcılığımızca UYAP sistemi üzerinden yapılan kontrollerde; Narkotik Şube tarafından belirtilen suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçları nedeniyle kimlik bilgileri tespit edilen şüpheliler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2019/129902 sor. sayılı dosyasından soruşturma yürütülerek iddianame tanzim edildiğinin görüldüğü, ayrıca şüphelilerden Kadir İnan, Sebahattin Genç, Ferhat Sönmez’in 2019 yılı itibariyle ceza infaz kurumlarında oldukları ve halen ceza infaz kurumlarında barındıklarının görüldüğü,
Tetkiki yapılan dosya kapsamına göre; kimlik bilgileri tespit edilen şüpheliler açısından iddia olunan suçlarla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma yürütülmüş olduğu,
İhbar edenin, 2006 yılından beri ceza infaz kurumunda bulunup herhangi bir bilgi vermeksizin atılı suçları işlediğini belirterek ihbar ettiği kişiler ile ilgili soyut anlatım dışında hali hazırda atılı suçların işlendiğine ilişkin kamu davasının ikamesini gerektirir nitelikte delil bulunmadığı anlaşılmakla, olay ve şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına (…)”
Buradan da alıyoruz ki; zaten daha önce bir soruşturma var ve iddianame hazırlanmış dolayısıyla yeni bir yargılamaya gerek olmadığına hükmedildi!
İDDİANAMEYİ İADE EDEN HAKİM MHP KONTENJANINDAN YARGITAY’A ÜYE SEÇİLDİ
Peki savcılık, KYOK verdi ama ya önceki iddianame ne oldu? İşte orası biraz tuhaf.
Zira, KYOK’ta belirtilen önceki soruşturmaya ait iddianame, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Fakat mahkeme iddianameyi savcılığa iade etti.
Ondan sonra da aynı konuyla ilgili yeni bir iddianame hazırlanmadı. Yani, şüphelilere yönelik iddialar boşta kaldı! Yargılamaya geçilemedi.
İşte yargıda kurulan ve polisin de desteklediği sistem böyle çalıştı.
Sıradan bir yurttaşın yaşayacağı benzer bir süreci siz tahmin edin şimdi?
Unutmadan, iddianameyi iade eden mahkemenin başkanı, kısa süre sonra Yargıtay’a üye seçildi. İddiaya göre, MHP kontenjanından.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***