Türkiye başta Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki politikaları nedeniyle uluslararası alanda derin bir ayrışma ve kriz yaşıyor. Türkiye, Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arayışları nedeniyle Yunanistan, Kıbrıs ve AB ile yaptırıma varan bir kriz yaşarken, Suriye’de Soçi mutabakatını imzaladığı ortağı Rusya ile Libya’da karşı karşıya. Ankara’nın Libya’da destek verdiği Sarraj hükümetinin, Hafter güçlerine karşı Sirte ve Cufra operasyonuna hazırlanması bölgede yeni gerginlikleri de beraberinde getirdi. Hafter cephesinin daha önce kendilerine yeşil ışık yakan Mısır’dan resmen “askerî müdahale” desteği istemesi Türkiye ile Mısır’ı Libya’da karşı karşıya getirecek yeni bir krizin habercisi olarak görülüyor.
Türkiye’nin dış politikasında yaşadığı sıcak gerilimleri köşesine taşıyan Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı, “AKP hükümetinin özellikle son dönemde attığı her adım, ‘Türk tipi Başkanlık’ adı altında getirilen yeni sistemin dayattığı yüzde 50’lik Cumhurbaşkanı seçilme barajına yönelik. AKP oy kaybettikçe, mevcut hükümet gerek dış politikada, gerek iç politikada attığı adımlarla seçmen kitlesinin ayrışmasını, dağılmasını önlemeyi hedefliyor” diyor ve Libya’nın hesap hatasına kurban olmak üzere olduğuna dikkat çekiyor.
Hamasi nutuklarla başlatılan her işin yarım bırakıldığını belirten Gürcanlı, “Beka adı altında başlatılan, ‘Türkiye-Suriye sınırı boyunca terörden arındırılmış koridor’ hedefi konulan sınır ötesi operasyonlar mesela; Uluslararası dengeler hiç hesaplanmadan başlatıldılar ve hedefe varamadan akamete uğradılar. Elde kaldı birkaç cep ile, cihatçı teröristlerin kol gezdiği İdlib. Türkiye’ye sığınan 4 milyona yakın sığınmacı üzerinden oynanan politik oyun da hesap hatasına kurban gitmedi mi?” ifadelerini kullanıyor.
“Mavi vatan” şemsiyesi altında yerleştirilmeye çalışılan denizaşırı Libya operasyonunun “hesap hatasına kurban olmak üzere” olduğunu söyleyen Gürcanlı, şunları aktarıyor:
“Türkiye Sarraç’ın karargahı Trablus’un etrafını temizleyebilmiş olsa da, Libya’nın asıl petrol zenginliğinin olduğu bölgeler hala karşıt güçlerin elinde. Üstelik bu karşıt güçler de şimdi yeni bir ‘meşruiyet’ kartıyla çıkıyorlar Ankara’nın karşısına. Fransa’nın, Rusya’nın, Mısır’ın uzun süre desteklediği Hafter, kendisine biçilen kılıfı aşıp, ‘hükümdarlığını’ ilan etmeye kalkınca, kenara koyuluverdi. Ve meşruiyeti olmayan Hafter’in yerine, en az Sarraç hükümeti kadar meşru -çünkü hem Sarraç hükümetini, hem de Tobruk’taki parlamento BM’nin tanıdığı aynı anlaşma tarafından görevlendirilmişti.- Tobruk Parlamentosunun Başkanı Agila Salih sahneye çıkarıldı. Sarraç’ın Türkiye’den destek istemesi gibi, Salih de Libya’nın doğusundaki petrol bölgelerine açılan Sirte kentinin korunması için Mısır’dan destek istiyor.”
Sirte’ye gelmesi artık an meselesi olan Mısır askerinin yanı sıra, Sirte’nin hemen altındaki Cufra üssündeki Rus savaş uçakları ve lejyonerleri ile, Akdeniz’de devriye gezen Fransız gemilerinin de “işin cabası” olduğunu belirten Gürcanlı, şöyle devam ediyor:
“Libya’da ‘zafer’ artık AKP hükümetinin tarif ettiği kadar kolay değil. Tıpkı Suriye’deki -Libya’yla kıyaslanmayacak kadar küçük ölçekli- petrol kuyularının başına Amerikan askerlerinin oturması gibi, Libya’da kuyular Rus-Fransa-BAE destekli Mısır’a emanet edilmek üzere.”