17 Aralık soruşturmasını yürüten dönemin emniyet mensupları, cesaretlerinin bedelini esaretle ödüyorlar. Emniyet müdürlerinin büyük bir kısmı 9 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor.
Yüzyılın en büyük yolsuzluk soruşturmalarının üzerinden 9,5 yıl geçti. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten polislere yönelik operasyonun 9. yıl dönümü. Devletin soyulmasına, rüşvete ve yolsuzluğa, Hazine mallarının yağmalanmasına göz yummayan polisler, rejim tarafından ‘terörist, vatan haini’ ilan edilerek esir alındı. O polisler sadece görevlerini yaptıkları için 9 yıldır tutuklu. Bazıları tek kişilik hücrelerde tutuluyor.
17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarına ilişkin yıllar sonra yapılan her açıklama, dönemin emniyet mensuplarını aklarken, AKP rejiminin ‘darbe çığırtkanlığıyla’ örtbas ettiği yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve talan suçlarını gün yüzüne çıkarıyor. Zaman polisleri aklıyor. ‘Milletin malına çökülmesini’ içine sindiremeyen polisler, cesaretlerinin bedelini 9 yılı bulan esaretle ödüyorlar…
AKLANAN PARANIN MİKTARI 87 MİLYAR EURO
Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AKP iktidarının 4 bakanının da adının karıştığı operasyonda, mahkeme kararlarıyla rüşvet adım adım görüntülenmiş ve kayda alınmıştı. Soruşturmayı büyük bir titizlikle yürüten polisler, rüşveti tespit için adım adım takip etmeyi yeterli görmemiş ve çapraz kontrol için harita baz analizi bile yapmıştı.
Asrın soruşturması MASAK raporuyla 13 Eylül 2012’de başlamıştı. 17 Aralık soruşturmasında adı geçen bakanlar, ambargo nedeniyle zor günler geçiren İran’ın parasının Türkiye’den çıkarılması için rüşvet almakla suçlanıyordu. ‘Tezgah’ın başındaki Reza Zarrab’ın dönemin bakanları Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve dönemin Halk Bankası Müdürü Süleyman Aslan’la irtibatı tespit edildi.
17 Aralık sabahı aralarında bakan çocukları ve Zarrab ile adamlarının da bulunduğu çok sayıda isim gözaltına alındı. Emniyetin hazırladığı fezlekede bakanlar ve oğulları, İran’ın parasının binde 4-5 komisyon karşılığında aklanmasını sağlıyordu. Bunu da yukarıda belirttiğimiz gibi, sahte belgelere yol vererek yapıyorlardı.
Fezlekeye göre Çağlayan 28 kez ve toplam 52 milyon dolar, Muammer Güler ise 10 kez ve toplamda 10 milyon dolar, Egemen Bağış ise 3 kez ve toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet almıştı. Bağış’ın ayakkabı kutusunda aldığı rüşvet saniye saniye görüntülenmişti.
Söz konusu soruşturma hukuk katledilerek, ‘darbe’ çığırtkanlığıyla kapatıldı. Soruşturmayı yürüten polisler 22 Temmuz gecesi düzenlenen operasyonla gözaltına alındı ve sözde mahkemelerce tutuklandı.
Reza Zarrap, ABD’de görülen davada rüşvet verdiğini bizzat itiraf etti. Kirli para tezgahına Erdoğan’ın izin verdiğini söyledi. Zarrap’ın kuryesi de Ankara’ya defalarca para taşıdığını itiraf etti.
CHP ise yaptırdığı bilirkişi incelemesi sonrası ‘sıfırlama’ tapesinin gerçek olduğunu duyurdu.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 30 Ağustos 2021’de yaptığı açıklamada, 17/25 Aralık’ta kendisine yönelik oluşturulan dosyada yer alan bilgilerin tamamının ‘A’dan Z’ye doğru olduğunu itiraf etti.
ZAMAN, POLİSLERİ HAKLI ÇIKARDI
Dahası, Erdoğan’ın Hakan Atilla için ABD’ye gönderdiği avukatlar bile Türkiye’de siyasilerin ‘ahlaksızca’ rüşvet aldığını itiraf etti! Hakan Atilla’yı kurtarmak isteyen avukatlar, rüşveti resmen doğrulamıştı. Ancak bütün bunlara rağmen İranlı Zarrab’ın önüne yatanlara karşılık devletin namusunu kurtaran polisler 9 yıldır tutuklu. Bazıları yıllardır tek kişilik hücrede tutuluyor.
Efsane tape: Paraları sıfırlayın!
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili çok sayıda tape internete düştü. Bunlardan biri de Erdoğan’la oğlu Bilal arasında geçtiği ileri sürülen konuşmaydı. Söz konusu görüşme sırasında miting için Konya’da bulunan Erdoğan, operasyonu haber alır almaz İstanbul’daki oğlunu arayarak, ‘evdeki paraları sıfırlaması’ talimatını veriyordu. Bilal Erdoğan meleseyi tam anlayamayınca, “Sümeyye’yi yanına gönderiyorum.” diyordu. Ve Sümeyye Erdoğan, TK2123 sefer sayılı THY uçağı ile yanındaki kadın koruma polisi ile birlikte sabah 09.00’da İstanbul’a uçmuştu.
TAMAMINI SIFIRLAYAMADIK!
Bilal Erdoğan, aynı gün 23.15’de yaptıkları dördüncü görüşmede ise babasına paraları henüz sıfırlayamadıklarını, ellerinde 30 milyon Euro gibi bir miktar kaldığını ve onunla da ‘Şehrizar Konakları’ndan daire alabileceklerini söylüyordu. Ve o daire de alındı! Konuşmadaki her şey bir bir hayata geçirilmişti.
EMNİYET MÜDÜRLERİ. POLİS AMİRLERİ NE DEMİŞTİ?
- Eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı: “17 Aralık operasyonunun sonuçları ise şahsım için öngörülebilirdi. Ankara’nın iradesi ile 2 saat içinde görevden alınacağımı düşünmüştüm. Yanıldım. 24 saat sonra görevden alındım. Adli bir görevin yerine getirilmemesi düşüncesi, benim aldığım eğitimler, hukuk ve demokrasi anlayışıma uygun değildir. Bizim durumumuzda adli bir emir yerine getirileceği için herhangi bir korkum yoktu. Hala da yok. Çünkü baştan sona hukuki bir işlemdir.”
- Başkomiser İsmail Arpacı: “14 Aralık 2013 Cumartesi günü maaşımızı almadan bir gün önce Yakup Saygılı müdürümüzün odasında ben, büro amirim, devrem Arif İbiş, operasyonla ilgili değerlendirme yapılırken Yakup müdürüm şöyle bir şey sordu: ‘Arkadaşlar cebinizde kaç para var?’ Yakup müdürüm 15 lirayı masaya koydu. Büro amirim para olmadığını söyledi. Ben 25 lira koydum. Arif devrem 20 lira koydu. Yakup müdürüm şu sözü söyledi: ‘Biz her ay ayın 15’inin gelmesini dört gözle bekleyip iple çekerken birileri bu devletin malını çalıp götürüp sefa sürüyorlarsa biz bu operasyonu yapmalıyız arkadaşlar’ dedi. İşte bu bir yolsuzluk soruşturmasıydı.”
- Başkomiser Mehmet Akif Üner: “Rıza Sarraf soytarısına darbe yapan büro amiriyim. Başkomiser Mehmet Akif Üner. Suçlama, darbe. Mağdur da Rıza Sarraf soytarısı. Biz bu devletin namusunu kurtardık. Neden diyecekseniz, İranlı bir şarlatan kimini iki ayakkabı kutusuyla, kimisini beş ayakkabı kutusuyla, kimini birkaç tane çikolata kutusuyla satın alıyor arkadaşlar. Bunu görüyoruz operasyon yapıyoruz. Bunun adı darbe oluyor. Bu kadar açık ve net. Kimsenin başını öne eğdirecek bir şey yapmadım. Yine olsa yine yaparız.”
- Emniyet Amiri Kadri Cemil Yiğit: “Polisim ben polis. Hırsız, terörist gördüm mü bulur yakalarım. Müslüman Türk aile terbiyesi aldım. Polis akademisinden devlet geleneği aldım. Devletim çağırdı. Geldim hesap vermeye. Hesap veremeyeceğim hiçbir şey yapmadım. Ebleh çocukları için hesap sormasınlar diye çocuklarına hesap sormasınlar diye, memleketin çocuklarını yakanların Allah belalarını versin.”
- Eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç: “Hüseyin Çapkın müdürüm (17 Aralık) dosyanın detayını gördükten sonra ‘Bu çok kapsamlı bir soruşturma. Ben sizi tanıyorum, siz hakkaniyetli doğru iş yaparsınız’ dedi. ‘Bedel ödemeye hazır olmak ilkeli bir duruştur. Önce sizi görevden alacaklar sonra da beni ama olsun! Bu da bizim için şerefli bir son olur’ ifadesini kullandı.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***