14 Mayıs Seçimleri’nde Hatay’dan milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay hala cezaevinde.
Türkiye İşçi Partisi milletvekili Gezi davasının 25 Nisan 2022’de görülen karar duruşmasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ile birlikte 18 yıl hapse mahkum edilerek tutuklanmıştı.
Avukatı Akçay Taşçı, Atalay’ın tahliye edilmesi için Yargıtay’ın karar vermesini beklediklerini söyledi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Taşçı, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda dosyamız. Dosyanın tamamı hakkında bir tebliğnamenin yazılarak karar verecek olan 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi gerekiyor. Bir an evvel yapması gereken şey bu. Oraya gönderildikten sonra ceza dairesi bir karar verecek. Biz hukuka uygun davranacağını ve dosya önüne gelir gelmez Can Atalay’ı tahliye edeceğini umuyoruz” dedi. Taşçı, beklenmeyen bir olumsuz durum halinde dosyayı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını dile getirdi.
TBMM Başkanı da topu Yargıtay’a attı
Geçtiğimiz hafta bayram tatili öncesinde aralarında Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin de bulunduğu bir heyetin heyet, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a başkanlığı dolayısıyla bir tebrik ziyaretinde bulunduğu ve ziyarette Atalay’ın tutukluluk durumunu da görüştükleri biliniyor.
Bu ziyaret sonrası TRT Haber’de bir programda Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Numan Kurtulmuş, asıl sorumlu sensin. Atalay’ı oradan çıkaracaksın ve gelecek, yeminini edecek” değerlendirmesi hakkında, “Numan Kurtulmuş’un tutuklu bulunan bir kişi hakkında fikir beyan etme hakkı olabilir ama oradan onu çıkarıp getirmek gibi bir sorumluluğu da yoktur, böyle bir gücü de yoktur. Can Atalay konusunda karar verecek olan Yargıtay’ın ilgili ceza dairesidir. Siyaseti de TBMM’yi de rahatlatacak olan, tutukluluk haliyle ilgili kararın mahkeme tarafından verilmesidir” ifadelerini kullandı.
Avukat Taşçı Adalet Bakanı’nın “dokunulmazlık dışında” çıkışına tepki gösterdi
Ancak iktidar cenahından Can Atalay hakkında bir başka değerlendirme ise Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan gelmişti. 7 Haziran’da konuşan Tunç, “Yargıtay’da görülen bir dava. Hüküm verilmiş ve hükümlü olarak dosyası devam ediyor. Gezi Davası anayasal düzenle ilgili bir konu. Anayasanın 14’üncü maddesindeki dokunulmazlık kapsamı dışında olan dosyalardan” demişti.
Adalet Bakanı’nın bu sözlerinin hukukla bağdaşmadığı kanaatinde olan Avukat Akçay Taşçı, “Adalet Bakanı’nın yargılaması devam eden bir dosya hakkında beyanda bulunması yanlıştır. Adalet Bakanlığı’nın yargılaması devam eden bir dosya hakkında hükümlü kelimesini kullanması da teknik olarak yanlıştır. Siyasi iktidar hem Can Atalay’ın kendi yargılandığı Gezi davası hakkında hem de Atalay’ın milletvekili seçilmesi sebebiyle dokunulmazlık kapsamında olup olmadığına dair yargılamayı kafasında yapmış bitirmiş. Ancak bunların hiçbirisi siyasi iktidarın sorumluluğunda, yetkisinde, karar verebileceği şeyler değil” dedi.
Taşçı, daha önce milletvekili seçildiği halde tutuklu bulunan Leyla Güven hakkında Anayasa Mahkemesi, Ahmet Şık hakkında da Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı olduğunu, bunların da Anayasa’nın 14. Maddesi’nin hak mahrumiyeti yaratmayı amaçlamadığını ortaya koyduğunu hatırlattı.
Melda Onur: “Bütün bakanlar Cumhurbaşkanı talimatıyla iş yapıyorlar”
Can Atalay’ın kurucularından olduğu Sosyal Haklar Derneği Başkanı Yardımcısı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski İstanbul milletvekili olan Melda Onur ise Gezi davası gibi davalarda hukuki değil siyasi kararların öne çıktığının altını çiziyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Melda Onur, “Gizli Erdoğan’ın en öfkeli olduğu konudur. Gezi Erdoğan’ın dış dünyaya yayılan demokratik liberal özgürlükçü profilini birden alaşağı etmiştir. Bu nedenle son derece siyasi bir davadır ve yalnız Can’ın değil Mücella Yapıcı’nın, Çiğdem Mater’in, Tayfun Kahraman’ın, Mine Özerden’in, Hakan Altınay’ın ve Osman Kavala’nın tutuklu olmaları züldür. Adalet bakanının kim olduğunu hiç önemi yok ki hangi bakan karar veriyor bütün bakanlar Cumhurbaşkanı talimatıyla iş yapıyorlar. Bakanların elinde olsaydı bir önceki Adalet Bakanı Abdülhamit Gül yapardı bu işi. Siyasi hiçbir dava bu ülkede bakanların verebilecekleri kararlarla oluşmuyor. Ama milletin egemenlik hukuku var. Seçilmiş milletvekili o” dedi.
2007 yılında Demokratik Toplum Partisi’nden milletvekili seçilen Sebahat Tuncel’in derhal cezaevinden serbest bırakıldığını, 2011 yılında milletvekili seçilen sekiz vekilin de zaman içinde tahliye edildiğini hatırlatan Onur, bu konuda artık açık bir içtihat olduğunu, Can Atalay’ın da bir an evvel Meclis’e gelerek yemin etmesi gerektiğini belirtti.
Baba Mustafa Atalay, Yargıtay’ın bayram sonrası olumlu karar vermesini bekliyor
Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay’la, oğluyla haftada bir yaptığı 10 dakika süren telefon konuşmasından sonra görüştük. Atalay, sadece bu görüşme için Türk Telekom’dan bir hat aldıklarını anlattıktan sonra yaşananları “arabesk bir durum” olarak tarif ediyor.
Kendisi de eski bir Türkiye İşçi Partili olan Mustafa Atalay, “Hukuksuzluk mu desek yoksa keyfi karar mı desek. Türkiye’ye özgü bir arabesk bir durum yaşıyoruz. Hatay’da milletvekili adaylığına müracaat etti YSK kabul etti. Seçimde 76 bine yakın oy aldı. Mazbatası Meclis’e götürüldü kaydı yaptırıldı. Odasına ismi çakıldı. Ama hala içeride. Hep fısıltı gazeteleriyle haberleri ile alıyoruz. Geçtiğimiz hafta Yargıtay 3. Daire’ye sevk edildiğini öğrendik dosyanın. Hukukçuların aktardığı bilgiye göre, üç gün içerisinde karar vermesi gerekiyordu. Bayram sonrası karar vermeleri lazım. Beklentim olumlu karar verilmesidir” dedi.
“Demeçten öte bir şeyler yapması lazım Meclis içindeki muhalefetin de Meclis dışındaki muhalefetin de”
Can Atalay, Salı günü Cumhuriyet’te yayınlanan röportajında “Gezi davası ile ilgili siyasal ve toplumsal muhalefetin çok önemli bir eksiklik yaşadığını artık söylemeliyim” demişti. Mustafa Atalay da hem parlamenter muhalefetin hem de parlamento dışı muhalefetin daha aktif olması gerektiği görüşünde.
Gezi davası tutuklamalarından sonra İstanbul, İzmir ve Ankara’daki Mimarlar Odası önünde Adalet Nöbeti tutulmasını güç verici bir dayanışma örneği olarak değerlendiren Atalay, “Meclis’te daha değişik tavır göstermelerini beklediğimizi söyleyebiliriz. Bu Meclis gündeminde konuşma yapmak veya salonda Can’la ilgili kendileri belirleyecekleri zaman diliminde bir duruşu sergileme olabilir. Tepkiler biraz köpük gibi oluyor, tepki gösteriyorsun ve gündem hemen değişiyor. Demeçten öte bir şeyler yapmak lazım Meclis içindeki muhalefette de Meclis dışındaki muhalefette. Bir il haricinde Gezi eylemleri Türkiye’nin her ilinde yapıldı, milyonlar katıldı. Gezi’nin sürekliliğini sağlayalım dedik ama bu sadece telaffuzda kaldı. Bu bizim kabahatimiz. Demokratik kitle örgütleri ile sol ve sosyal demokrat partilerin Gezi’yi gündeme oturtması lazımdır yoksa demokrasi ayağımızın altından kayıyor” dedi.
“Can, başkalarının derdini dert edinen biridir; sosyal cinayetlere koşandır”
Melda Onur, Aladağ’daki yurt yangınından Soma’daki maden faciasına, Hendek’teki fişek fabrikası patlamasından Çorlu’daki tren kazasına Türkiye’nin dört bir tarafındaki davalarla ilgilenen Can Atalay’ın tahliye edilmesini tüm bu davaların tarafı olan ailelerin de beklediğini dile getirdi.
Eski CHP milletvekili, “Can, başkalarının derdini dert edinen biridir. Sosyal cinayetlere koşandır. Aladağ’daki çocukların Can abisi, o ailelerin evladıdır. Soma‘da Elmas ablanın Gülsüm ablanın burnunun direğinin ne kadar sızladığını biliyorum. Çorlu’da Mısra’nın Zeliha’nın o insanların acılarına ortak oldu. Hendek’te Merve Nur’un. Bu kadar çok sosyal cinayete sosyal soruna dokunduğunuzda hedef olabiliyorsunuz. Tüm Gezi tutukluları için söylüyorum. Aslında çok güzel rahat hayatlar yaşayabilecek insanlardı ama dediğim gibi bunlar vatanını seven insanlar. Bu ülkede yaşayan insan hayvan böcek çiçek herkesi seven insanlar bir haksızlığa durdular. Can da bunun dışında başka bir şey değildir” dedi.