İZMİR – “Türkiye’nin havasını suyunu hiçbir şeye değişmeyen bir insanım. Ama Almanya’da insani koşullarda emeğimin karşılığı olan bir maaş almayı bekliyorum.”
Bu sözler zor çalışma koşulları sebebiyle artık Türkiye’de değil Almanya’da görev yapan genç bir doktora ait.
Türkiye’de altı yıl görev yaptıktan sonra ailesiyle birlikte Almanya’ya göç eden bir doktor, bu kararının ardında yatan sebepleri VOA Türkçe’ye anlattı.
İsminin haberde kullanılmasını istemeyen hekim, son yıllarda farklı ülkelere daha iyi koşullarda çalışma ve yaşama umuduyla göç eden binlerce doktordan biri.
Genç doktor, “Almanya’da çok uzun çalışma saatleri ve hasta sayısı olmadan, emeğimin karşılığı olan bir maaş almayı bekliyorum. Boş zamanlarımda ailemle Avrupa’yı dolaşmak istiyorum. Eşim ve kızımla burada mutlu olmaya çalışacağım” diyor.
Niyeti iyi bir uzman hekim olduğunda ve Türkiye’deki şartlar da değişirse ertesi gün istifasını verip ülkesine dönmek.
“Doğduğum topraklara hizmeti tercih ettim ama şartlar hiç iyiye gitmedi”
Tıp Fakültesi’nde okurken Almanya’da staj yaparak yurt dışındaki çalışma koşullarıyla tanışan genç hekim, yine de mezun olduktan sonra doğduğu topraklara hizmet etmeyi tercih etmiş.
VOA Türkçe’yi mezun olduktan sonraki ilk yılları anlatan doktor, “2016’da intern olarak Almanya’da Erasmus yaptım. Almanya’dan kabul de alabiliyordum. Ama ben doğduğum şehre dönüp doktorluğa başlamak istedim. Hem zorunlu hizmet olarak hem de kendi memleketime hizmet etme idealim vardı. Altı yıl orada çalıştım. Acil doktorluğu ve aile hekimliği yaptım. Ama zaman geçtikçe mesleğimizle ilgili şartlar hiç iyiye gitmedi.” diyor.
Doktorluk mesleğine Türkiye’de doğduğu topraklarda idealizmle başlayıp yıllar içinde onu Almanya’ya göçe yönlendiren unsurların başında çalışma koşulları var.
Acilde çalıştığı dönemde günlük başvuru sayısının bin 500’ü bulduğunu ve hasta yoğunluğunun gittikçe arttığını söyleyen genç hekim, “Bu muayeneleri dört bazen de üç doktorla yapabiliyorduk. Ben tek başıma günde 430 hasta baktım. Bu hem hasta için, hem devlet için hem de doktor için hiç doğru değil.” diyor.
Uzun çalışma saatlerine rağmen aldıkları maaşın da yetersiz kaldığını söyleyen genç doktor, o dönem üst üste 30 saat çalıştıklarını; hatta bazı asistanların çalışma süresinin 40 saati bulabildiğini anlatıyor.
“Daha öğrenciyken Erasmus’a gittiğim sırada Türkiye’de asistanların şartlarının iyi olmadığının farkındaydım. Okuduğum üniversite hastanesinde bir ayda 15-16 nöbet tutan asistanlar vardı. Bu koşullarda ülkeye iyi doktor çıkmaz. Ama böyle gelmiş böyle gidiyor.” sözleriyle anlatıyor onu göçe iten sebepleri.
“Kendi memleketimdeki insanların bu kadar şiddete yatkın olması beni korkuttu”
Türkiye’de görev yaptığı dönemde bu çalışma koşulları içinde şiddet olaylarının da tırmandığını dile getiren doktor kendisinin de şiddet gördüğünü; hasta ve hasta yakınlarının saldırısına uğradığını anlattı.
“Bu olaylar tamamen hasta ve hasta yakınlarının sabırsızlığından oldu. Benim kabahatimden kaynaklanmadı. Hakkımda açılmış en ufak bir soruşturma yok. Ben kendimi koruyabildiğim için hiç dayak yemedim ama haberlerde kafasında mermer kırılan, bıçaklanan doktorları, hemşireleri de görüyordum. Hemşire olan kuzenime bir gün damar yolunu yanlış açtığı için hasta yakınları kafa attı.” sözleriyle hem kendi yaşadığı hem de çevresinden duyduğu şiddet olaylarını anlattı.
“İşimi düzgün yapmaya çalışan bir insan olmama rağmen kendi memleketimdeki insanların bu kadar şiddete yatkın olması, beni her geçen gün daha çok korkuttu. Bana cinsel organına jilet attığını göstererek elinde jiletle tehdit eden hasta da geldi, içki içip silahla hastaneye dalan güvenlik personeli de geldi.” diyor.
Sağlık sektöründe şiddet sorununun acilen çözülmesi gerektiğini söyleyen doktor, “Ben neyse ki çok kötü bir şey yaşamadım, yumruk yiyince ben de attım, kendimi korudum. Ama kendini koruyamayan doktorlar ne yapacak?” diye soruyor.
Genç hekim Türkiye’de bu konuda yaptırımlar yeterli olmadığı için çözüm konusundaysa pek umutlu değil.
“Birçok doktordan yol göstermem için mesaj alıyorum”
Çalışma koşullarının kötüleşmesinin ardından yurt dışına gitme kararı alan hekim önce Almancasını geliştirmiş, sonra da Almanya’da önce staj yaptığı bir sağlık kuruluşundan kabul almış.
Hekimlerin yaşadıklarını anlatmakta özgür olmamasından da yakınan doktor, “Türkiye’de henüz istifa sürecini tamamlamadığım için röportajda ismimi kullanamıyorum. Devlet memurlarının Türkiye’de medyaya özgürce konuşma hakkı yok. Böyle bir yasa olmasa da bunun yaptırımları oluyor. Bu fikirlerimin ülkemin yararı için olduğunu düşünüyorum ama bazıları bunu siyasi algılıyor. Bu da benim hedef gösterilmeme neden oluyor.” şeklinde konuştu.
Genç hekim, Almanya’ya göç ettikten sonra alanlarında çok iyi olan birçok doktordan onlara yol göstermesi için mesajlar aldığını da söylüyor.
“Bu ülkenin bir onkoloğu kaybetme ihtimaline oturup ağlaması gerekir”
VOA Türkçe’ye isminin verilmemesi koşuluyla koşulan genç doktor, “Onkoloji uzmanları, göz doktorları, dahiliye uzmanları bana mesaj atarak nasıl gittiğimi soruyorlar. Bir onkologdan (kanserbilimci) söz ediyorum. Beni boş verin, ben uzmanlığımı almak için buraya geldim. Bir gün koşullar değişirse dönmeyi de düşünüyorum. Ama bu ülkenin bir onkoloğu kaybetme ihtimaline oturup ağlaması, gitmemesi için de pamuklara sarması gerekir.” diyor.
Türkiye’de bir yan dal uzmanının yetilmesi için harcanan para ve emeğin farkında olunmadığını söyleyen genç doktor, “Bu insanın ülkeye katkısı açısından ömründeki bir yıl, çoğu insanın 20 yılından daha kıymetlidir. Ama maalesef o da Almanya’ya gelmek için bana soruyor.” sözleriyle durumdan yakınıyor.
Genç hekim 28 Mayıs’ta sonuçlanan cumhurbaşkanı seçiminin ardından doktorların yurt dışına göçünün hızlandığı görüşünde.
“Seçimden sonra kim kazanırsa kazansın yurt dışına göçün artarak süreceğini düşünüyordum. Çünkü sağlıkta ciddi bir enkaz var ve herkes bunun düzelmesinin uzun zaman alacağını düşünüyor. Herkesin bir tane ömrü var. O hayatın başkalarının kararı yüzünden kötüye gitmesini kimse istemiyor” dedi.
“Göç edenlerin sayısı bilinen rakamın çok üzerinde”
Türk Tabipler Birliği’ne göre (TTB), göç etmek amacıyla gideceği ülkeye sunmak üzere “İyi Hal Belgesi” alan doktorların sayısında seçimden sonra artış var.
TTB’nin elindeki verilere göre, 15-31 Mayıs arasında 144 hekim belge almak için başvuru yapmış. Bu sayı geçmiş dönemlere ait ortalamanın çok üstünde.
TTB rakamlarına göre, yılın ilk dört ayında yurt dışına gitme amacıyla belge için başvuran hekim sayısıysa 881.
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, göç edenlerin sayısının TTB’nin duyurduğu rakamın da üstünde olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “2022 yılı içerisinde yurt dışına gitmek üzere iyi hal belgesi alan hekim sayısı 3 bine yakındı. Bu sene bunun biraz daha fazla olacağına ilişkin belirtiler var. 2023 yılı itibariyle 4 bin civarında olacağını düşünüyoruz. Biz bu belgeyi verdiğimiz için bu rakamları biliyoruz. Fakat aslında Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarına müracaat etmeden yurt dışına giden hekimlerimizin olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla aslında gerçek rakam bunun da üzerinde.” diyor.
Süleyman Kaynak seçimden sonra doktorların yurt dışına göçünün hızlanmasını, “Muhtemelen bir kısım hekim sonucu bekledi. Seçimlerin sonucu farklı olmuş olsaydı, belki Türkiye’de sağlık politikalarında bazı değişiklikler olabileceği umudunu taşıdıkları için göç etmeyi ötelemişlerdi. Ama sağlık politikalarında değişiklik olmayacağı kanısı seçim sonrası yerleştiği için insanlar Türkiye’yi terk etme eğilimini arttırarak gösteriyorlar” sözleriyle açıklıyor.
Hekim göçü nasıl durdurulacak?
İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak’a göre hekimlerin göçünün durdurulması gelir ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve şiddetin durdurulmasından geçiyor.
Doktor maaşlarını, TÜRK-İŞ tarafından en son Mayıs ayında 33 bin 750 TL olarak hesaplanan yoksulluk sınırıyla karşılaştıran Kaynak, “Şu anda üniversitede çalışmakta olan hekim öğretim üyeleri de dahil, diğer kamu kurumlarında çalışan hekimlerin tümü ya yoksulluk sınırının altında ya da çok kısa bir zamanda bu sınırın altına düşecektir” dedi.
Çalışma koşullarının AK Parti iktidarının 2003’ten itibaren devreye soktuğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla giderek kötüleştiğini savunan Kaynak, “İnsanların Türkiye’de hekimlik yapma olanağının ortadan kaldırılması şeklinde bir politika güdülüyor. İster kamu ister özel olsun, tüm kurumlar bir ticarethaneye dönüştü. Özel zincir hastaneler ve kamu hastaneleri dışında hekimlere çalışma imkanı bırakılmamıştır” diyor.
Her hastanenin kendi mali ve idari imkanlarıyla döndürülmeye çalışıldığını söyleyen Kaynak, “Bugünkü enflasyon ve kur değişimleri çerçevesinde bu mümkün değildir. Buradaki en önemli husus hastaların müşteri, kurumların ticarethane, hekimlerinse bant işçisi pozisyonuna sokulmaya çalışılmasıdır” şeklinde konuştu.
Sağlıkta şiddet sona ermeden yurt dışına göçün kesilmeyeceğini vurgulayan Kaynak, Türkiye’de hekimlerin yüzde 85’inin şiddet olayı yaşadığına dikkat çekti.
Kaynak, sağlık çalışanlarının yaşadığı şiddet olaylarında gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması ve yasal sürecin başlatılması için başvurabildikleri Sağlık Bakanlığı’nın ‘beyaz kod’ uygulamasına da her gün yaklaşık 80 başvuru gelmeye devam ettiğini söyledi.
“Geçmişten gelen çok kaliteli hekim birikimimizi savurarak tüketiyoruz”
İzmir Tabip Odası Başkanı, hekimlerin yurt dışına göç etmesinin sonuçlarının telafi edilemeyeceği konusunda da uyarıyor.
Kaynak, “Her kaybedilen hekim sağlık alanında bir nitelik kaybıdır. Elbette başka mesleklerde de kayıp var ama hekim kaybı doğrudan doğruya insan canıyla ilgilidir. Bu nitelik kaybı uzun vadede Türkiye’de halkın sağlığa ulaşmasında çok büyük eksikliklerin ortaya çıkmasına yol açacaktır” diyor.
Türkiye’nin geçmişten gelen kaliteli hekim birikimini “savurarak tükettiğini” söyleyen Kaynak, “Türkiye’de bugün sağlık kalitesinin yüksekliği doğrudan doğruya geçmişte eğitilmiş olan kadroların kalitesiyle ilgilidir. Ama aynı şey 5-10 sene sonra asla olmayacak” diye konuştu.