YORUM | MAHMUT AKPINAR
Türk toplumu %65-70’i muhafazakâr, dindar, milliyetçi ve dini değerleri önde tutan seçmen kitlesine sahip. Zamana ve konjonktüre göre bu oran %5-10 değişse de, sağ oylar toplam seçmenin üçte ikisine tekabül ediyor.
Türkiye’de sol, Tek Parti Dönemi hariç tek başına hiç iktidar olamadı. Zira Türkiye’de hiçbir zaman gerçek manada sol olmadı. Ezilenden, emekçiden, azınlık haklarından, özgürlüklerden yana olması beklenen ana akım sol partiler bireyle devlet, halkla devlet, hakla-hukukla devlet çatıştığında hep devleti tercih etti. Adında halk olan CHP, rejimi halktan koruma kaygısına düştü. Türkiye’de solun halka soğuk gelmesinin temel sebebi, CHP’nin Tek Parti döneminde uyguladığı baskıcı, dönüştürücü, halka değer vermeyen politikalardır. Türk siyasetinin merkez sol partisi olarak kabul gören CHP zaman zaman açılımlar yapsa, halkın inanç ve değerleriyle barışmaya çalışsa da bunu başaramıyor, kalıcı hale getiremiyor. Zira CHP içinde benim “Kibirli Kemalistler!” dediğim, kendini “devletin sahibi”, “üstün” ve “farklı” gören, farklı düşüneni terbiye etmeye çalışan, geniş halk kitlelerini “cahil”, “yobaz”, “mürteci” diye aşağılayan, ırkçı ve devletçi bir kesim var. Bu kesim CHP’nin gerçek manada sol bir parti olmasını hep engelledi. Bu nedenle Türk toplumu demokratik solu tecrübe edemedi. Sol deyince halkın aklına Tek Parti icraatları, Cumhuriyet mitingleri, mübalağalı Kemalist ritüeller geliyor. Oysa halk batıdaki anlamda sol bir parti ve iktidar görseydi, bakışı değişirdi.
Ekstremist, aşırı sol hareketlerin terör ve şiddet içeren eylemleri de solun hanesine eklenince, halkın kafasında sol daha problemli hale geldi. Bu algıyı bir miktar Bülent Ecevit değiştirebildi. CHP’yi gerçek manada halkçı ve kucaklayıcı yapmayı kısmen başardı. Bunun karşılığını da 1980 öncesi ve ömrünün son demlerinde iktidar olarak aldı. Ama Karaoğlan Ecevit’in olumlu imajına rağmen halk CHP’yi tek başına iktidar yapmadı. Ecevit’e benzer geniş yelpazeden oy alabilmeyi bir de Kılıçdaroğlu’nun başardığını söyleyebiliriz.
Halk Erdoğan’dan bıktı, ekonomi çöktü, toplum bölündü, adalet öldü, işsizlik patladı, paramız pul oldu. Ülkenin kötüye gittiği konusunda herkes müttefik. Ama iş sandığa gelince insanlar AKP’yi devirecek hamleyi yapmıyor. Son seçimleri Erdoğan’ın usulünce yaptığını ve hakkıyla kazandığını söylemiyorum. Erdoğan her türlü manipülasyonu yaptı, seçimleri iktidarını meşrulaştırma aracı olarak kullandı. O, siyaseti fevkalade maharetle ve ilkesizce yapan bir politik hokkabaz. Sırf kendisine rakip olmasın, alternatif oluşmasın diye nice siyasetçileri heder etti, nicelerini kamu imkanlarıyla satın alıp yanına çekti. Ama her şeye rağmen Türkiye Erdoğan’ı değiştirme konusunda heyecanlanmış, umutlanmıştı. Aslında seçmen üzerine düşeni yaptı. Sandığa gitme ve seçimlere katılma en yüksek oranlardan birisine ulaştı. Adaletsiz seçim sürecini, manipülasyonları, sandık hilelerini görmezden gelseniz bile halkın %48’i net olarak “Erdoğan gitsin!” dedi. AKP, en düşük oylarından birisini aldı. Meclis aritmetiğinde en zayıf dönemini yaşıyor.
Halk Erdoğan’ın gitmesini istiyor, ama güven duyarak oy verebileceği, emin olarak destekleyebileceği bir parti ve aday bulamadı. Kılıçdaroğlu ve CHP oldukça başarılı performans gösterse de muhafazakar kitlede sol bir partiye oy vermeyi “günah”, “dinden çıkma” gibi algılayan önemli bir kesim var. Erdoğan’ın ayrıştırıcı, bölücü söylemlerine ilave CHP içinden ve Kemalist bilinen kişilerden endişeleri doğrulayacak sözler ve yazılar da sudur edince muhafazakar seçmen tedirgin oldu.
Erdoğan’ın kanırtarak, şartları zorlayarak (ç)aldığı seçimler halktaki değişim talebini örtmeye yetmez. Her şeye rağmen derin ve güçlü bir huzursuzluk var. Ama %65’i oluşturan muhafazakar, dini değerlere saygılı halk güvenebileceği bir aday, endişesiz destek vereceği bir parti göremedi karşısında. Eğer merkez sağda, güvenilir ve güçlü bir oluşum ortaya çıkarsa muhafazakar kesim değişim iradesini kullanacaktır. Bazı solcuların ve sekülerlerin aşağıladığı dindar-muhafazakar çoğunluk dinle kavgalı olmayan, demokrasi, hukuk, piyasa ekonomisi, insan hakları vadeden bir partiye kolaylıkla yönelebilir. AKP istismarlarını gördükten sonra pek çok dindarın kapsayıcı, Anglosakson tarzı laiklik anlayışına sahip çıkacağı kanaatindeyim. Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti merkez sağa hitap eden böyle bir parti olma yolundaydı ve sürekli yükseliyordu. Ama Akşener merkeze yürümek yerine, milliyetçi dile yöneldi, partiye çok fazla ulusalcı, Ergenekoncu doldurdu. Adeta MHP’nin türevi olmaya soyundu. Böyle olunca oy oranı bir noktada dondu.
Siyasi tarihimizde sağ iktidarlar genelde yine başka sağ iktidarlar tarafından yıkılmış, yıpranan sağ partilerin yerini yine merkez sağ partiler doldurmuştur. Demokrat Parti kapatılmış, yerini Adalet Partisi doldurmuştur. 1980 ihtilalinde AP kapatılınca yerini muhafazakar, demokrat, liberal değerleri savunan Özal’ın ANAP’ı doldurmuş ve iktidar olmuştur. ANAP yıpranınca yerini DYP almış, iktidara onlar gelmiştir. 28 Şubat sürecinde merkez sağdaki partiler statükoya boyun eğince halk onları cezalandırmıştır. ANAP, DYP tabela partilerine dönüşmüş, siyasi partiler mezarlığına gitmişlerdir. 28 Şubat’ın dayatmacı yaklaşımı sonrası merkez sağdaki boşluğu İslamcı gelenekten olsa da gömlek değiştirdiğini iddia eden, liberal demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, özgürlükleri getireceğini, yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele edeceğini söyleyen AKP doldurmuştur.
Aradan on yıl geçtikten sonra AKP de kirlendi ve yıprandı. Ağır şekilde yozlaşan, otoriterleşen, hukuktan, demokrasiden kopan AKP doğal ve demokratik usullerle iktidarda kalmıyor. Aslında halk 2015 haziranında AKP’den iktidarı aldı. Ama Bahçeli ve Baykal imdada yetişti, AKP’ye baston oldular. Kaos stratejisi ile halk korkutuldu ve AKP suni yöntemlerle tekrar iktidar oldu. AKP ve Erdoğan on yıldır iktidarı gasp etmiş durumda. Merkez sağda kurulacak güçlü ve güven veren bir oluşum Erdoğan’ın biletini keser. Deva partisiyle Gelecek Partisinin TBMM’de grup kurmak üzere birleşmeleri önemli bir gelişme, ama yetmez. Daha güçlü alternatif oluşturmak gerekiyor.
Erdoğan’ın sağlığının bu dönemi bitirmeye yetmeyeceği anlaşılıyor. Şu anda bile ayakta durmakta zorlanan, sallanan bir Erdoğan var. Erdoğan sonrası AKP için iki yol var:
- Tekrar demokrasiye hukuka dönmek, demokratik bir merkez sağ parti haline gelmek
- ANAP ve DYP gibi tabela partisine dönüşmek.
Çok kirlenmiş ve çok suça bulaşmış mevcut AKP’nin hukuka dönmesi kolay değil. Erdoğan sonrası aynı sistemin devamı mümkün olmaz. Böyle bir durumda ya AKP kendisini dönüştürecektir veya AKP içinde (kaldıysa) düzgün siyasetçiler merkez sağdaki en güçlü ve güven veren partiye yönelecektir. Erdoğan ve AKP yeni seçim kazanmış ve güçlü görünse de uzatmaları oynuyor. Oluşacak boşluğu da sol değil, yine bir merkez sağ parti dolduracaktır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***