İstanbul Beyoğlu’nda 2 Haziran 2010 günü narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra çıplak arama, tehdit ve işkencelerine maruz kaldıktan sonra intihar eden Onur Yaser Can’ın ardından 4 polis ile 1 bilirkişinin yargılandığı davada karar çıktı.
Gözaltında işkence gördükten sonra serbest bırakılan ve 3 hafta sonra tekrar ifadeye çağrılınca intihar eden Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra 4’ü polis olmak üzere 5 kişi hakkında açılan davanın duruşması Çağlayan Adliyesi 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme başkanı ilk olarak katılanlara söz verdi. Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Can söz aldı. Yargılamada işkence ve intihara sürükleme suçlarını açık bir şekilde ortaya koydukları delillerle mahkemenin görmezden gelemeyecek şekilde somutlaştırıldığını söyleyen Ezgi Can, şöyle dedi:
“İNDİRİME GİTMEMENİZİ İSTİYORUM”
“Polislerin kendi çıkarları doğrultusunda işledikleri bu suçlar nedeniyle önce abimi ardından anne ve babamı kaybettim. Evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi bozma suçlamalarında vereceğiniz kararda bunları göze almanızı, en üst sınırdan ceza vermenizi istiyorum. Sanıkların yargılamayı ciddiye almadığı ve yalan beyan vererek adaleti yanılttıklarını siz de gördünüz. İndirime gitmemenizi istiyorum. İnsan hakları onuru için bunu talep ediyorum. İşkence ve intihara sürükleme konusunda da suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Adalet ancak böyle yerini bulacaktır.”
“ÜST SINIRDAN HÜKÜM KURULMALI”
Ezgi Can’dan sonra söz alan avukatları Ümit Erdem ise, “Sanıklar lehlerine olan detayları hatırlayıp aleyhlerine olan konuları hatırlamıyorlar” dedi. “Gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma”, “resmi belgede sahtecilik”, “resmi belgeyi bozma, yok etme” suçlarının işkence suçunun devamı ve intihara sürükleme suçunun da öncülü niteliğinde olduğunu belirten Erdem, mahkemenin üst sınırdan hüküm kurmasını ve indirim yapmamasını istedi.
“MAHKEME, İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEDEN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMALI”
Avukat Tuğçe Duygu Köksal ise dosyanın geçtiği aşamaları anlatarak, “Mahkemenin işkence ve kötü muameleden suç duyurusunda bulunması gerekmektedir” dedi.
Ardından mahkeme, iddia makamına söz verdi. Savcı sanık polisler Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar’ın “resmi belgede sahtecilik” ve “resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçlarından cezalandırılmasını, bilirkişi Zafer Gökdemir’in ise beraatın istedi. İddia makamının esas hakkındaki mütalaasını tekrarlaması üzerine sanıklar savunma yapmaya başladı.
“SORU SORULARAK, AĞZIMIZ ARANILARAK BİR ŞEY BULABİLİR MİYİZ ÜMİDİYLE SORULAR SORULDU”
İlk olarak söz alan Hakan Aydın, “Soruşturmanın açılış sebebi evrakta sahtecilik ve tahribattı ama davanın başından beri işkence ve kötü muamele konuşuyoruz.” dedi. İşkence ve kötü muameleye ilgili yargılamanın da daha önce yapıldığını kaydeden Aydın, “Soru sorularak, ağzımız aranılarak bir şey bulabilir miyiz ümidiyle sorular soruldu. Yargılamanın çerçevesindeki sorulara cevap verdim” diye konuştu.
MAHKEME BAŞKANI: DURUŞMA SALONUNDAN ATMAK ZORUNDA BIRAKMAYIN BENİ
Aydın, daha sonra bürodaki işleyişi ve Onur Yaser Can’ın gözaltına alınmasına giden süreci anlattı. Bu sırada Ezgi Can, “Açık açık yalan söylüyor” diyerek araya girdi. Mahkeme Başkanı, Can’ı uyararak, “Duruşma salonundan atmak zorunda bırakmayın beni” ifadesini kullandı.
Savunmasına devam eden Aydın, F.TÖ’den yargılandığı davalara değindi. Yaşadığı travmalardan bahsetti. Mahkeme Başkanı, bu kez, “Bunun dosyayla ne alakası var?” diyerek Aydın’ı uyardı.
Sanıkların savunmalarının ardından Ezgi Can, yeniden söz istedi. Ancak mahkeme, usulü gerekçe göstererek Can’a söz vermedi. Can, bunun üzerine, “Hâlâ adaleti şaşırtmaya çalışıyorlar” diye tepki gösterdi.
Saat 10.30’da başlayan duruşmada, 4 polis, “Kamu görevlisinin resmi belgeyi yok etmesi ve bozması” suçundan 6’şar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bilirkişi olan sanık Zafer Gökdemir’in ise beraatine karar verildi.
NE OLMUŞTU?
ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, “tutanaklarda eksiklik olduğu” gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da üçüncü kez ifadeye çağrılan Can aynı gün intihar etti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu.
Anne Hatice Can da 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetti.
Onur Yaser Can’ın intiharıyla ilgili yargılamada 2 polis, “evrakta sahtecilik” suçlaması ile 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozdu ve yargılama yeniden başladı. Polisler, ayrı ayrı altı yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ancak İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında daha suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi.
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın itirazı üzerine istinaf mahkemesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı Temmuz 2021’de kaldırdı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***