Chip Online’da yer alan habere göre Emily Maskell kaleme aldığı makalesinde “Sonraki yıllarda, her yerde mevcut olan gözetleme, kitlesel röntgencilik ve dünyayı kasıp kavuran reality TV çılgınlığı ve seyirci için yaşamanın tüm varoluşsal ikilemleri hakkında sayısız kültürel endişeyi somutlaştırdı” diyor.
Andrew Niccol tarafından yazılan ve Peter Weir tarafından yönetilen film, dünya çapında yaklaşık 264 milyon dolar hasılat elde etti ve üç Akademi Ödülü adaylığı kazandı. Filmde doğduğu andan itibaren görünmek üzere seçilen Truman’ın hayatı, “memleketi” Seahaven Adası’nın dört bir yanına yerleştirilen 5000 kamera ile izlenmekte ve bu kameralar onun hayatını 1,5 milyar sadık izleyiciye günün her saati yayınlamaktadır.
BU KADARINI TAHMİN ETMEDİM
BBC Culture’a konuşan Weir, filmin güncelliğine rağmen, The Truman Show’un bu kadar isabetli olacağını tahmin etmediğini söylüyor. Weir, “Reality TV tsunamisinin ufkun hemen altında olduğunu bilmiyordum” diyor. The Truman Show’un yapıldığı dönem reality televizyonculuk emekleme aşamasındaydı, ancak bu türü dünya çapında bir fenomene dönüştürecek olan, sıradan insanların haftalar boyunca aynı evi paylaşmak zorunda bırakıldığı Hollanda formatı Big Brother oldu.
Weir, Big Brother’ın yaratıcısının “filmin gösterime girdiği sırada programın planlama aşamasında olduğuna” dair bir yorumunu hatırladığını söylüyor. Weir, “Şöyle bir şey söylemişti: ‘Truman’ı gördüğümde harekete geçsek iyi olur diye düşündüm’. Big Brother bir yıl kadar sonra çıktı” diyor.
TRUMAN’DAN BİG BROTHER VE SOSYAL MEDYA KÜLTÜRÜNE
Ancak Truman Show’un isabetli tahmini sadece Big Brother ile sınırlı değil. Maskell, “The Truman Show’un sürekli gözetim altında yaşamaya ilişkin yorumu sadece reality TV çağının değil, tüm sosyal medya kültürünün de habercisiydi” diyor
NE KADAR GERÇEK?
Bu noktada Maskell şu yorumu da ekliyor: Reality şovlarda olduğu gibi, Truman Show’un “gerçekliği” de Truman’ın kapalı dünyasında olup bitenleri dikte eden yapımcılar tarafından oluşturuluyor. Truman Show’un megaloman yaratıcısı Christof’un (Ed Harris) her şeyi denetleyen despot bir gözü var. Truman’ın dünyayla etkileşimlerinin organik görünmesi için yoldan geçenlerle ve tanıdıklarla karşılaşmaları titizlikle prova edilir.
Neyin “gerçek” neyin sahte olduğu konusundaki bu belirsizlik, Kardashian’lardan Instagram Hayatları’na kadar günümüzün kaygan medya kültürünün temelinde yatıyor. İzleyiciler gerçekliği arzuladıkları gibi, onlara sunulan “gerçekliğin” gerçekliği sorgulanabilir, yapımcıların talimatları, ürün yerleştirme, sosyal medya filtreleri ve diğerleriyle karıştırılabilir. Bu arada, reality TV’ye katılanlar, kameraların kendilerini takip ettiğinin farkında oldukları için çoğunlukla bir düzeyde performatiflik sergiliyorlar.
HAYATINI BAŞKALARINI EĞLENDİRMEKİ İÇİN YAŞAMAK…
Makaledeki bir diğer yorum ise şöyle: Truman Show aynı zamanda hayatın başkalarını eğlendirmek için nasıl yaşanabileceğini de formüle ediyor. Çevrimiçi platformlara yaygın erişim sayesinde artık hepimiz birer Truman olabiliriz. Kendi kendini yayınlama olgusu yaygınlaştı; Twitter, Instagram, Facebook, TikTok ve daha pek çoğu aracılığıyla çevrimiçi bir izleyici kitlesine hayatın bitmeyen bir pembe dizi akışını sağlayabilirsiniz. Hepimiz de, narsist bir şekilde kendilerini kendi hayat hikayelerinin baş kahramanı, çevrelerindeki insanları da yardımcı karakterler olarak hayal edenler için kullanılan bir sosyal medya kısaltması olan ve çok sık rastlanan Ana Karakter Sendromuna kapılabiliriz…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***