Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 7 Mayıs’ta düzenlediği mitingde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, konuşma sırasında sahnede bulunan ekrandan izlettirdiği videoda, PKK’nın silahlı kanadı HPG’nin lideri Murat Karayılan görülüyordu.
Bu videoyu asıl ilginç kılan, Karayılan’ın Millet İttifakı’nın seçim kampanya filminde oynamış gibi görünmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, alanı dolduran yüzbinlerce seçmene, “Milli ve yerli vatandaşım bunlara oy verir mi?” dedikten sonra Karayılan’ı göstererek, “Bu çok önemli” diyordu.
CHP’lilerin “fake” video sözlerine rağmen Erdoğan iddiasından vazgeçmedi
Başta Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok Cumhuriyet Halk Partisi yöneticisi, videonun sonradan kurgulanmış, sahte (fake) bir video olduğu olduğunu, videonun aslını yayınlayarak ispatladı. Ancak bu görüntüler çoktan sosyal medyada dolaşıma girmişti.
CHP’lilerin itirazlarına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimden iki gün önce TRT Haber’de, 11 Mayıs’ta yayınlanan “Gençlik Buluşması” programında da aynı iddiaları sürdürdü.
Erdoğan “PKK’lılar videolarla destek verdi” sözlerine Kılıçdaroğlu “montajcı sahtekar” suçlaması
Dün akşam TRT ortak yayınında Pelin Çift’le birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorular yönelten Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, söz konusu videoyu kast ederek “Efendim, konuşmanızda iki defa ‘İki defa bunlarla video çekmişlerdir’ dediniz, ben onu tam anlayamadım. Yani kim, neyle video çekmiş? diye sorması ile konu yeniden Türkiye’nin gündemine girdi.
Cumhurbaşkanı, Selvi’nin sorusuna, “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. ‘Haydi, haydi, haydi’ türü. Anladınız mı? Kandil’dekilerle bu şekilde, ama montaj ama şu ama bu, video çekimlerini yaptılar. PKK’lılar videolarla bunlara destek verdiler” yanıtını vererek sözlerinin arkasında durdu.
Erdoğan’ın bu sözlerine sosyal medya hesabından yanıt veren Kılıçdaroğlu, önce “Ben iftiraya uğramaktan yoruldum, bu bana iftira atmaktan yorulmadı. Sen kimin temiz olduğunu, kimin kirli olduğunu herkese göster ya Rabbi. Amin” dedi ardından da Erdoğan’ın yayındaki sözlerini alıntıladığı bir başka paylaşımda Cumhurbaşkanı için “montajcı sahtekar” ifadesini kullandı.
Fahrettin Altun: “Millet, Erdoğan’a yapılan her hakaretin hesabını sordu, yine soracak Allah’ın izniyle”
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayına yanıt, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan geldi.
Altun, “Bu aziz millet Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan her hakaretin, her hain saldırının hesabını sordu. Yine soracak Allah’ın izniyle. Bu aziz millet, terör örgütlerine destek veren, onların temsilcileriyle kapalı kapılar ardında gizli kapaklı pazarlıklar yapan ve kendisini aptal yerine koyarak bir hafta içinde kılıktan kılığa giren sözüm ona siyasetçilere, gereken dersi verecektir. Biz, dış güçlerin içimize serpmeye çalıştığı nefret tohumları yeşermesin diye çalışmaya, temiz siyaseti savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Prof. Akdeniz: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık bir şekilde dezenformasyon yaptığını görüyoruz”
Geçtiğimiz Ekim ayında yasalaşan sosyal medya düzenlemesi içinde yer alan dezenformasyon suçu olduğuna işaret eden İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve bilişim hukuku uzmanı Yaman Akdeniz, bu yaşananın açık bir dezenformasyon olduğu kanısında.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Profesör Akdeniz, “Bu düzenlemeyi neredeyse seçim sürecinde AKP hükümeti alelacele Meclis’e getirdi. Türk Ceza Kanunu’na dezenformasyon suçu ekleyerek bu yeni suç tipini de kapsayan düzenlemeyi yasalaştırdılar. Hatırlıyorsanız ilk soruşturmada Kasım ayı başında Kemal Kılıçdaroğlu’na açıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü, ‘Kirli parayı yani milyar dolarları, yani uyuşturucu paralarını Türkiye’nin cari açığını finansmanında kullandılar’ açıklamasını yapan CHP lideri hakkında, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçlaması ile yani dezenformasyonla suçlayarak dava açılması için başvuruda bulundu. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık bir şekilde dezenformasyon yaptığını görüyoruz. Düzenlemeyi Meclis’ten geçirenlerle, bu suçu işleyenler aynı kişiler. Aynı zamanda bu durum bize Türkiye’de tek taraflı işleyen bir sistem, bir yargı sistemi olduğunu da gösteriyor” dedi.