“ Roma “
2018
Yönetmen Alfonso Cuaron diyor ki :
“Roma benim için çok kişisel bir film.
Büyük bir kısmı benim hafızama dayanıyor.
Bir aile, bir şehir ve bir ülke hakkında…
Ama nihai olarak insanlık hakkında bir film.
Hem kişisel hem evrensel bir film yapmak istedim.
Herkese hitap edebilecek bir filmdi amacım.
Umarım Roma sizinle , geçmişinizle ve belleğinizle bir bağ kurar. “
Ve ne acıdır ki filmi izlediğimizde , o sınıfsal zorbalıktan tutun da elinde silahla oynayan erkek çocuklarına, şerefsiz Ferminlerin komando kamplarına ve hatta depreme kadar çok fazla şey bizim de geçmişimizle , belleğimizle ve ne yazık ki bugünümüzle bağ kurar.
Ve canım Cleo.
Aslında Libo’dur .
Cuaron ve kardeşlerini büyüten kadındır.
Her anlamda ötekidir.
Bir kadındır, bir proleterdir ve bir Mixtec yerlisidir.
Yani bir “Dağ Meksikalısıdır” .
Hem sınıfsal olarak, hem diliyle, hem bedeniyle, hem cinsiyetiyle ötekileştirilmiştir.
“Roma “ Cleo’nun sınıf bilincini kazanma filmidir.
Roma , Mexico City’nin bugün daha çok bohemlerin yaşadığı , filmin geçtiği 70li yılların başında ise küçük burjuvazinin yaşadığı semte halkın geri kalanının taktığı lakaptır.
Bir tür “sosyete” yani…
Yine Cuaron ‘la devam edelim :
“Toplumların belleğinde yaralar açan dönemler ve bireyleri dönüştüren anlar vardır. Zaman ve mekan bizi kısıtlar, ancak bizimle aynı zaman ve mekanda akıp giden insanlarla kurduğumuz, kimi zaman açıklanamaz bağlar ile bizim kim olduğumuzu tanımlar da.. Roma neredeyse 50 yıl önce yaşadıklarımı, olayların belleğimdeki yansımalarını yakalayabilme çabasıdır.
Sınıfsal ve etnik hiyerarşinin ,sapkın bir biçimde iç içe geçtiği Meksika’nın toplumsal yapısının sorgulanması ve her şeyden çok beni yetiştiren kadınların samimi ve mahrem bir portresi , zaman ,mekan ve hafızanın sınırlarını aşan gizemli sevginin filmidir.”
Evet sapkındır hiyerarşi kaçınılmaz olarak.
Bir günah çıkartma filmidir “Roma”.
Belki de duyduğu mahcubiyetten dolayı özür dileme filmidir.
Askeri cipe su dolu balon attığı için öldürülen çocuktan,
Cuaron astronot kostümüyle gezerken ,kafasına kova geçirerek astronotçuluk oynamaya çalışan yoksul çocuktan,
Yerlerde oturmaya mahkum hizmetçilerden,
Duşa zorlanan emekçilerden,
Temas ettiği ahizeyi “ben kirliyim “ diyerek silmek zorunda kalan Libo’dan ,
Arazi kavgasına kurban gitmiş çocuktan,
Corpus Christie katliamında sokakta katledilen gençlerden,
Kendisi, ailesi, ülkesi ve sınıfı adına özür dileme filmidir.
Bu nedenle güzel, çok güzel ama güzel olduğu kadar da onurlu bir filmdir.
Umarım Türkiye sinemasında da Kanlı 1 Mayıs’ın böylesine güzel ve onurlu bir filmi çekilir de yalnız ve güzel ülkemin acılarına bir mim konur.
Yaşasın 1 Mayıs !..
Yaşasın işçinin, emekçinin bayramı !..
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***