DİYARBAKIR – Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yakın Kürt medya kurumlarına geçen yıl Haziran ayında düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 18 gazeteci hakkında yaklaşık 10 ay sonra dava açıldı.
Haklarında 728 sayfa iddianame hazırlanan gazetecilerin “terör örgütü üyesi olmak” suçundan cezalandırılması talep edilirken, üç kişinin dosyası ayrıldı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Diyarbakır merkezli yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan 21 kişiden 16’sı 16 Haziran 2022’de tutuklandı. “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen şüphelilerin, operasyondan yaklaşık 10 ay sonra tamamlanan, iddianamesi Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Altı bölümden oluşan iddianamenin girişi bölümünde operasyona gerekçe gösterilen “PKK basın yapılanması” anlatıldı. Diğer bölümlerde ise, soruşturmanın başlangıcı ve baskın yapılan şirketler hakkında bilgiler, gazetecilerin çalıştığı ajans ile prodüksiyon çalışmaları ve abonelerine servis ettiği haber ve programlar, gazetecilere yöneltilen suçlamalara yer aldı.
İddianamede PKK’nın güdümünde yayın yapan Türkiye’de, 14 yayınevi, 13 radyo, 23 gazete, 36 dergi, 2 haber ajansının, yurt dışında ise; 5’i aktif 7 televizyon, 3 radyo, 2 haber ajansı, 5 gazete ile 25 dergi bulunduğuna dikkat çekilerek, dünya genelinde 111 aktif internet sitesinin örgütün denetiminde olduğu öne sürüldü.
İddianameden Sterk TV ve Medyahaber TV’ye ilişkin tanık beyanları ile yayın içeriklerine dair bazı görsellere yer verilerek, TV’lerin “örgütsel bağının” olduğu belirtildi. Gazetecilerin güncel gelişmelere dair bazı konuklarla yaptığı programlarının TV’lerde yayınlanması da suçlamalara dayanak gösterildi.
Suçlamalarla ilgili 6 gizli tanığın ifadesi
Dosyada suçlamalarla ilgili 6 gizli tanığın ifadesine de yer verildi. Gizli tanıklar iddianamede yer verilen basın kuruluşlarının örgüt bağlantıları ile ilgili iddialarda bulundu. Operasyon sırasında baskın yapılan bazı prodüksiyon şirketlerinin örgüte yakın televizyonlar için program yaptıkları iddia edilirken, televizyondaki yayınlarla ilgili görsellere yer verildi.
Prodüksiyon şirketlerinin çalışmalarını inceleyen savcılık, örgüte yakın kanallarda yayınlanan programlardan bazılarının Diyarbakır’daki stüdyolarda çekildiğini vurgulayarak, daha sonra bu programların yayınlamak üzere televizyonların yurtdışındaki merkezlerine gönderildiğini belirtti.
İddianamede yapım şirketlerinde yapılan aramalarda el konulan notlar ve üzerinden bazı ödemelere ait bilgiler bulunan kağıtlar delil olarak yer aldı. İddianamede, 3 prodüksiyon şirketinin “parasal kaynaklarının tek bir noktadan çıktığı ve resmi olarak ayrı ayrı görünse de birlikte hareket ettikleri” iddiasına yer verildi.
Gazeteler suç delili
İddianamede, yapım şirketlerinde yapılan aramalarda 14 adet Yeni Yaşam gazetesi ve Kürtçe yayınlanan Xwebûn gazetesinin ele geçirildiği belirtildi.
Yapılan değerlendirmede “Bahse konu iş yerinden ele geçirilen gazetelerin PKK/KCK terör örgütü amaç ve hedefleri doğrultusunda hazırlanan gazeteler olduğu, örgütün önem atfettiği örgütü betimleyici bir şekilde anlatan terör örgütüne özendirici ve benimsetici tarzda hazırlanan örgütsel yayınlar olduğu, belirtilen gazeteleri iş yerinde bulundurulma sebebinin terör örgütünün propagandasını yapma noktasında örgütlenme materyali olarak kullanıldığı anlaşılmıştır” denildi.
İddianamede, prodüksiyon şirketlerinde el konulan kitaplara yer verildi. El konulan kitap ve dergiler hakkında “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla toplatma kararı bulunduğuna dikkat çekildi.
Bazı sanıklar hakkında delil bulunmadı
İddianamede bazı sanıklar hakkında delil bulunamadığına dikkat çekildi. Ancak bu sanıkların soruşturmaya konu olan kurumlarda çalışmaları nedeniyle yapım ajanslarında üretilen tüm içeriklere iştiraki olduğu vurgulandı.
Sanıklardan Aziz Oruç’ın yaptığı ve Medya Haber isimli kanalda yayınlanan “Sokağın Sesi” isimli program suç delilleri arasında gösterildi.
Savcı cezalandırılmalarını istedi
İddianameyi hazırlayan savcı 18 sanığın “terör örgütü üyesi” oldukları gerekçesiyle cezalandırılmalarını istedi. Savcının talebi iddianameye şöyle yansıdı:
“Şüpheliler hakkında atılı suçtan kovuşturmasının yapılarak olay ve soruşturma işlemleri bölümündeki anlatımda belirginleştirilen lehine ve aleyhine hususlar gözetilmekle, şüphelinin suç, amaç ve saiki, suçu işleyiş biçimi ve zamanlaması ile kullandığı araçlar, kusurluluğunun ağırlığı, suç konusunun önem ve değer düzeyi göz önü edilerek, yukarıda belirtilen sevk maddeleri uyarınca iddianame ile sunulan delillerle muhakemesini takiben, sübut bulacak hukuka aykırılık teşkil eden davranışına uyan yukarıdaki sevk maddelerinde öngörülen cezayla cezalandırılmaları kamu adına iddia ve talep olunur.”
Soruşturma kapsamına gözaltına alınan iki gazeteci ve bir büro çalışanının dosyaları, soruşturmaları tamamlanmadığı için ayrıldı. Gazeteciler 11 Temmuz’da Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak.
“Meslektaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor”
Gazetecilerin üyesi olduğu Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, iddianamenin 10 ayda ancak hazırlandığını söyledi. VOA Türkçe’ye konuşan Müftüoğlu, davanın düşürülmesi gerektiğini savundu.
Müftüoğlu, iddianamede elle tutulur delil bulunmadığını kaydederek, “Savcılığın dosyaya koyabildiği şey program dökümleri, yine program yapılan televizyonların akışlarından görüntüler ‘örgüt üyeliğine’ delil olarak sunulmuş. Bu iddianın elle tutulabilir tek delili yok. Kişilerin örgüt ile bağları tüm dosyalarda kullanılan varlıkları bile muamma olan gizli tanıklar üzerinden kurulmaya çalışılmış. Savcının geçen bu süre zarfında ilk soruşturma üstüne çok büyük bir şey koymadığı görülüyor. Bu anlamda bu davanın kısa sürede düşürülerek meslektaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor” diye konuştu.