Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Anayasa Profesörü Serap Yazıcı, Türkiye’nin düzlüğe çıkması için öncelikle hukuka geri dönmesi gerektiğini söyledi. Kuvvetler ayrılığının yok edildiğini, masumiyet karinesinin yok sayıldığını, insanların yargılamadan suçlu ilan edildiğini anlatan Prof. Dr. Yazıcı, yürütmenin kendisini yargı yerine koyduğunu belirtti.
Anayasa’nın iktidar tarafından defalarca ihlal edildiğini, 15 Temmuz sonrası çıkarılan KHK’ların Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade eden Yazıcı, “Hiç bir zaman hukuk bu kadar sistemli olarak ve bu kadar geniş bir kitleyi mağdur edecek kadar ihlal edilmemişti. Türkiye bütün bu sorunlarını ancak ve ancak hukuka geri dönerek çözebilir. Eğer hukuka geri dönmezsek hepimiz için çok karanlık bir gelecek var.” uyarısında bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı, Habertürk’te katıldığı ‘Teke Tek’ programında Fatih Altaylı’nın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Fatih Altaylı, ‘tek adam rejiminin’ neden olduğu hukuksuzlukları hatırlattı. KHK’lılar sorununa değindi. Ardından, “Sayın hocam, az önce AK Parti döneminin, özellikle 15 Temmuz sonrasının hukuksuzluk ortamının yarattığı mağdurlardan bahsettiniz. Bununla ilgili konuştuğunuz zaman ‘Bunlar f.töcüler değil mi’ gibi bir savunma geliyor. Hiç kimse Ortaçağ’dan bu yana ailesinden dolayı suçlanamaz.” dedi.
Millet İttifakı kazanırsa KHK’lıların durumu ne olacak? Seçimi kazanırlarsa neler değişecek?
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve CHP Antalya Milletvekili Adayı @SerapProf #TekeTek‘te açıkladı. pic.twitter.com/KApa5b4zGQ
— Habertürk TV (@HaberturkTV) April 11, 2023
Bunun üzerine Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Serap Yazıcı şunları söyledi:
DARBE GİRİŞİMİ 1-2 GÜNDE BASTIRILDI, OHAL’E GEREK YOKTU
- Bizim Anayasa’mız 2. maddesinde hukuk devleti ilkesine yer veriyor. Çeşitli hükümlerinde de hukuk devletinin yaratılmasını sağlayan ilkere yer vermekte. Suç ve cezanın kanuniliği, masumiyet karinesi, cezanın şahsiliği, yargılaması ceza olmaz gibi kurallar, ilkeler var. Yine Anayasa’ya baktığınız zaman ‘kuvvetler ayrılığı’ gibi ilkeler olduğunu görüyorsunuz.
- O dönemde bir f.tö mücadelesi vardı, bir darbe teşebbüsü olmuştu; bunun bastırılmasıyla ilgili önlemlerin alınması normaldi. Ancak darbe teşebbüsü 1-2 gün içerisinde bastırıldı. OHAL’e gerek yoktu.
İNSANLAR SORGUSUZ SUALSİZ KHK LİSTELERİNE ALINDI
- Hadi diyelim ki vardı; Anayasa’nın OHAL’e ilişkin 121. maddesi o tedbirlerin hangi maksatla ve hangi ölçüler dahilinde alınacağını; 15 maddesinde de OHAL’de bile dokunulamayacak hakları ve devletin yetkilerinin sınırlarını gösteriyordu.
- Ne oldu o dönemde? Farz edelim ki üst katınızdaki komşunuz sizden haz etmiyordu ve CİMER’e hakkınızda şikayette bulunuyordu ve sorgusuz sualsiz siz KHK’lılar listesinde yer alıyordunuz.
- Bir gecede onbinlerce kişi o listelerde yer aldı. Savunma hakları yok sayıldı. Yargılanmadan tüm haklarından mahrum kılındılar. Yargılamaz bir biçimde bu hak mağduriyetinin ortaya çıkması demek aslında Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun yargı yetkisini gasp etmesi anlamına geliyor.
KHK’LAR ANAYASA’YA AYKIRI
- Daha vahimi; Anayasa’nın o zamanki hükmü diyordu ki, ‘Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanır.’ Şimdi bakıyorsunuz cumhurbaşkanı başkanlığındaki Bakanlar Kurulu 2 Ocak 2017’de toplanmış ama ondan sonra 3 ay boyunca muhtelif OHAL KHK’ları çıkarılmış.
- Yani ne olmuş, o toplantı yapılmış ve o toplantıya istinaden bir sürü KHK çıkartılmış. Bu ne anlama geliyor; bir kere Anayasa’nın yetkili kıldığı organ tarafından yapılmayan bir işlem olduğunu gösteriyor. Yani yetki gaspının olduğunu gösteriyor.
- Diyelim ki Karayolları Genel Müdürlüğü kendince bir liste hazırlıyor. İhraç edilecekler listesi. Ve hayali bir kararnameye o liste ekleniyor ve böylece onbinlerce kişi ihraç edilebiliyor.
İHLALLERİ TEK TEK SIRALADI
- Bunların hepsi Anayasa’nın çeşitli hükümlerinin ihlali. Savunma hakkı tanınmaması ile ilgili işlemler, yargı organının değil yürütmenin bu işlemleri yapıyor olması kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlali.
- Bir insan suçluluğu sabit oluncaya kadar masumdur. İnsanlardan suçsuz olduğunu ispat etmesi istendi. Masumiyet karinesinin ihlali. Dolayısıyla o süre içinde sadece ihraç edilenler değil, aileleri de suçlandı, lanetlendiler.
- Lekesiz yaşama hakları ihlal edildi. Kamu kurumunda çalışmayacakları gibi, özel sektörde çalışmaları da engellendi. Bir kişi bütün bu çaresizlik içinde borç haç bir kafe açacak; ruhsat için müracat ettiğinde ruhsat verilmiyor. Banka hesabı açamıyor insanlar. Yurt dışına gidemiyor ki ekmeğini orada arayabilsin.
TEK GÜVENCEMİZİN HUKUK OLDUĞUNU HERKES İDRAK ETMELİ
- Türkiye bütün bu sorunlarını ancak ve ancak hukuka geri dönerek çözebilir. Eğer hukuka geri dönmezsek hepimiz için çok karanlık bir gelecek var. Hiç bir zaman hukuk bu kadar sistemli olarak ve bu kadar geniş bir kitleyi mağdur edecek kadar ihlal edilmemişti.
- Hukuk tek güvencemiz. Herkesin bunu idrak etmesi lazım. Hukuk sistemi kötü olabilir, düzeltirsiniz. Ama o sistemde önünüzü görürsünüz. Şimdi önümüzü görmüyoruz ki!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***