ABD’nin otoriterleşmeye karşı oluşturduğu demokrasiler ittifakının ikinci zirvesi yine Türkiye’siz yapılacak. Zirvenin gündem maddelerini, değişen toplantı formatı ile süreçten beklentileri mercek altına aldık.
ABD’nin Rusya ve Çin ile rekabetinin sertleştiği bir dönemde dikkatler, Biden yönetimi öncülüğünde ve 121 ülkenin katılımıyla düzenlenecek ikinci Demokrasi Zirvesi’ne çevrildi.
ABD yönetimi, ilk Demokrasi Zirvesi’ni Aralık 2021’de düzenlemiş, hedefini de, “otoriter yönetimlere karşı demokrasiler ittifakı oluşturmak” olarak açıklamıştı. Bu hafta gerçekleştirilecek ikinci zirve, yeni bir formatta düzenlenecek. Zirve yine ABD’nin öncülüğünde ancak aynı zamanda Kosta Rika, Güney Kore, Hollanda ve Zambiya ile ortaklaşa gerçekleştirilecek.
Her kıtadan bir ülke
Ağırlıklı olarak video konferans aracılığıyla yapılacak zirvenin açılış konuşmalarını çarşamba günü beş kıtadan, beş ülkenin liderleri, ABD Başkanı Joe Biden, Kosta Rika Cumhurbaşkanı Chave Robles, Zambiya Cumhurbaşkanı Hakainde Hichilema, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Sum Yeol birlikte yapacak.
ABD yönetiminin toplantıyı her kıtadan bir ülke ile ortaklaşa gerçekleştirme hedefinde, otoriter yönetimlere karşı cepheyi genişletme ve güçlendirme hedefinin yattığı belirtiliyor.
Zirve öncesinde gündem Ukrayna
Çarşamba günü resmen başlayacak zirve öncesinde, Salı günü, özel oturumlar düzenlenecek. Bunlardan biri “Ukrayna’da adil ve kalıcı barış” başlığını taşıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken‘in başkanlık edeceği ve farklı bölgelerden dışişleri bakanlarının katılacağı oturuma, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy video konferans aracılığıyla katılacak. Programda oturumun, Rusya’nın savaşını sona erdirmek ve Ukrayna’da Birleşmiş Millerler (BM) Şartı’nda yer alan ilkeler doğrultusunda kalıcı barış tesis etmek için gereken unsurlara ilişkin çeşitli perspektifleri dinleme fırsatı sunacağı belirtiliyor.
Beş başlıklı demokrasi gündem
Çarşamba günü ise zirvenin resmi açılışı yapılacak. Beş ev sahibi liderin açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçilecek. Bu oturumlarda, demokrasinin ekonomik büyümeye, küresel sorunlarla başa çıkmaya, adalete, güçlü kurumlara ve katılımcılık ile eşitliğe sağladığı katkılar ele alınacak.
Oturumlara, hükümet temsilcilerinin yanı sıra sivil toplum temsilcileri de katılacak.
Zirvenin ikinci günündeyse beş ülke liderinin ev sahipliği yapacağı toplantılar düzenlenecek. Dijital çağda demokrasi ve internet özgürlüğünü geliştirmek, gelişen teknolojileri insan hakları ve demokratik ilkelere saygıyı güvence altına alabilmek için şekillendirmek, yolsuzlukla mücadeledeki sorunlar, demokratik yönetişimin gerekliliği olarak özgür, adil ve şeffaf seçimler bu başlıklardan bazılarını oluşturuyor.
Rekabetin odağındaki Afrika’ya özel ilgi
Bu arada ikincisi düzenlenen zirveye 121 ülke lideri davet edildi. Yeni davetli ülkeler arasında Bosna-Hersek, Gambiya, Honduras, Fildişi Sahili, Lichtenstein, Moritanya, Mozambik ve Tanzanya bulunuyor.
ABD’nin Rusya ve Çin ile aynı zamanda Afrika’da güçlü bir rekabet içinde olması nedeniyle, Afrika’dan beş ülkenin daha zirveye davet edilmesi dikkat çekici bulunuyor. Amerikan Başkan Yardımcısı Kamala Harris de bu hafta zirve ile eşzamanlı olarak, Gana, Tanzanya ve Zambiya’yı kapsayan Afrika turuna çıkmıştı.
Türkiye ve Macaristan yine ittifak dışında kaldı
Biden, tıpkı 2021’deki zirvede olduğu gibi bu haftaki zirveye de, NATO müttefikleri olmalarına rağmen Türkiye ve Macaristan’ın liderlerini davet etmedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Macaristan Başbakanı Victor Orban, başta ABD olmak üzere Avrupalı ülkeler tarafından, ülkelerinde demokratik gerilemeye yol açmak, yolsuzlukla mücadele etmemek, basın özgürlüğünü kısıtlamak ve liberal demokratik değerlerden uzaklaşmakla eleştiriliyor.
Her iki liderin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın ilişkileri, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri konusunda takındıkları tavırlar da eleştirilen diğer konular arasında.
Dünyada demokratik gerileme sürüyor
İsveç merkezli V-Dem Enstitüsü tarafından açıklanan 2023 Demokrasi Raporu’na göre dünya genelinde otoriterleşme sorunu büyüyor.
2012’de dünya nüfusunun yüzde 46’sı otoriter yönetimler altında yaşarken günümüzde bu oran yüzde 72’yi aştı, yani günümüzde 5 milyar 700 milyonu aşkın insan, otoriter yönetimler altında yaşıyor.
V-Dem Enstitü’ne göre dünya nüfusunun yüzde 44’ü Türkiye, Nijerya, Pakistan ve Rusya gibi seçimle işbaşına gelen otokrasilerde, yüzde 28’i ise Çin, İran ve Vietnam gibi kapalı otokrasilerde yaşıyor.
Dünyada liberal demokrasi olarak tanımlanabilecek 33 ülkede yaşayanların oranı ise sadece yüzde 13.
ABD destekli araştırma grubu Freedom House da Mart ayında açıklanan son raporunda dünya genelinde demokrasideki gerilemenin sürdüğüne dikkat çekmişti.
Zirveler otoriterleşmeyle mücadeleye katkı sağlıyor mu?
Demokrasi Zirvesi’nde Freedom House’un koordinatörü olarak görev yapan Katie LaRoque, otoriterleşme ile mücadelede tek başına zirvelerin belirleyici olmadığını vurgulamakla birlikte, demokrasilerin bu zirveler sayesinde, otoriter saldırganlığa karşı politikaları koordine etme imkanına sahip olduklarını kaydetti.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü Marti Flacks ise zirve hakkında kaleme aldığı analizde demokrasilerin bugün çok ciddi olarak tehdit altında olduklarına vurgu yaparak, “Bu geçmişte ciddi ama yavaş yavaş büyüyecek bir tehdit olarak görülüyordu. Artık hem ciddi, hem de acil olarak karşı konulması gereken bir tehdit olarak görülüyor” dedi.
Zirvenin sadece siyasetçileri değil, insan hakları savunucuları ve gazetecileri de bir araya getirdiğine dikkat çeken Flacks, bunun demokrasinin direncinin güçlendirilmesinde, sivil toplumun rolünün pekiştirilmesinde, “daha geniş bir demokratik ekosistemin” inşasında önem taşıyacağına vurgu yaptı.
Zirvenin odak noktasında teknolojinin yer aldığına işaret eden Flacks, demokrasi için mücadele edenlere, yolsuzlukları ifşa edenlere teknolojik destek ve mali taahhütler verilmesi halinde, değişime somut katkı sağlanabileceğinin altını çizdi.
Biden eleştiri oklarının hedefinde
ABD Başkanı Joe Biden, Demokrasi Zirvesi’ni ilk kez 2020 yılındaki seçim kampanyası sürecinde gündeme getirmişti. Biden, her ne kadar verdiği sözü tutarak ilk zirveyi 2021 yılında gerçekleştirmiş olsa da insan hakları savunucularının eleştirilerine hedef oluyor.
Hak savunucuları Biden’ı ABD’nin ekonomik ve güvenlik çıkarlarını öncelik olarak görmek, bu nedenle de otoriter rejimlere karşı net bir tavır sergilememekle eleştiriyor. Biden’ın geçen yıl hem Suudi Arabistan hem de Mısır’ı ziyaret etmiş olması yoğun tepkilere yol açmıştı.
“Niyet iyi, ancak…”
Alman Marshall Fonu (GMF) uzmanlarından Nicolas Bouchet de yayımlanan makalesinde, iyi niyetlerle olsa da Demokrasi Zirvesi ile başlatılan sürecin somut sonuç vermekte zayıf kaldığına işaret etti.
Bouchet, Rusya’nın Şubat 2022’deki saldırısı ile başlayan Ukrayna savaşının uluslararası gündemi tamamıyla değiştirdiğine, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin siyasi kapasitelerini ağırlıklı olarak bu savaşa yöneltmek durumunda kaldıklarını aktardı.
Demokrasi Zirvesi’nden beklentilerin karşılanıp karşılanmadığı konusunda Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki uzmanlardan görüş topladıklarını aktaran Bouchet, “Bazı olumlu yönlerine rağmen, tablo parlak değil” bilgisini paylaştı.
Bouchet, uzmanlarda gidişat konusunda genel bir karamsarlığın mevcut olduğuna dikkat çekerken, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Uzmanlarımız arasında, Biden yönetiminin Demokrasi Zirvesi ile ilgili gündeminin iyi niyetli olduğu, bunun Orta ve Doğu Avrupa’da bazı olumlu yansımaları olduğu, ancak uygulamanın zayıf kaldığı yönünde görüş birliği var diyebilirim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***