İngiliz The Independent’in gazetecisi Borzou Daragahi, Erdoğan’ı kurtarmak için akan bu sermaye seli karşısında Batı’nın harekete geçmesi gerektiğini savunuyor.
Türkiye’nin gelecekteki yönünü belirleyecek olan 14 Mayıs seçimlerine sadece haftalar kala, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük bir destek aldı: Muhalefetin Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak gösterdiği 6 Mart günü, Suudi Arabistan ülkenin para birimini istikrara kavuşturmak için Türkiye Merkez Bankasına 5 milyar dolar yatırdı.
Bu para, 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından hala çadırlarda yaşayan ve acı çeken insanlara pek yardımcı olmuyor. Ancak Erdoğan’ın düşük faiz politikasının yıkıcı etkilerini engellemeye yardımcı oluyor. Bu durum şüpheleri ve korkuları da beraberinde getiriyor: Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MBS) liderliğindeki Suudi Arabistan, Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kazanmasını mı sağlıyor?
Londra merkezli BlueBay Asset Management’ta yatırım analisti olan Timothy Ash, “Sanırım MBS’nin Türkiye’de kimin kazanmasını istediği artık belli oldu” diyor. “Dikkat çekici olan, bu Suudi kredisinin hiçbir şarta bağlı olmaması.”
RUS GAZI DÜŞÜK FİYATLARLA TEDARİK EDİLİYOR
Suudi Arabistan yalnız değil. Otokratik ülkelerden oluşan bir koalisyon seçimden önce açıkça Türkiye Cumhurbaşkanı’nın arkasında toplandı. Foreign Policy’ye göre, “Rusya geçen yıl Türk ekonomisine büyük miktarda sermaye enjekte etti”. Türkler ayrıca Rusya’dan nispeten ucuz gaz alabildi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise 3 Mart’ta Türkiye ile 40 milyar dolarlık 5 yıllık bir ticaret anlaşması imzaladı.
Elbette Türkiye asrın felaketini yeni yaşadı ve dışarıdan alabileceği her türlü yardıma ihtiyacı var. Ancak bu yardimlar seçimlerden önce hükümete fayda sağlıyor seklinde görülmemelidir. 9 Mart’ta Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ülkenin depremden etkilenen bölgelerine iki yıl içinde 1.5 milyar dolar yatırım yapma niyetini açıkladı.
Erdoğan’ın yakın müttefiki Katar bile şu ana kadar ülke ekonomisini canlandırmak için Türk hükümetine para teklif etmekten kaçındı. Bunun yerine, Dünya Futbol Kupası sırasında kullanılan 10 bin mobil konutu depremzedelerin barınması için bağışladı.
DAHA AVRUPA YANLISI BİR MUHALEFET
Rusya, Suudi Arabistan ve BAE’nin Erdoğan’ı neden desteklediğini anlamak zor değil. Kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Bir yandan, dünyanın otoriter liderleri genellikle bir arada durur ve dünya sahnesindeki demokratik güçlere karşı birbirlerini desteklerler.
Öte yandan Erdoğan tanıdıkları bir şeytan. Moskova, Riyad ve Abu Dabi’nin her biri yıllar içinde onunla kılıçları çekti. Türkiye 2015 yılında bir Rus savaş uçağını düşürdüğünde Rusya ile ilişkileri dibe vurmuştu. Suudi Arabistan, Erdoğan’ın veliaht prensi 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden sorumlu tutmakla suçlaması üzerine bu ülkeyle tüm ekonomik bağlarını kesmişti. Türkiye ve BAE kendilerini Libya’daki savaşın karşıt taraflarında bulmuştu.
Ancak bu ülkeler pragmatizmiyle tanınan Erdoğan hükümetiyle bağlarını yenilemeyi ve ilişkileri yeniden inşa etmeyi başardı.
Muhalefetin liderliğinde Türk hükümetinin daha öngörülemez olması muhtemel. Kılıçdaroğlu henüz dış politika ilkelerini belirlemedi ancak kendisi ve başkanlığını yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi, onu destekleyen altı partili koalisyon ve destekçileri uzun zamandır Erdoğan’ın Ortadoğu’ya yönelmesine ve Avrasya’ya, yani Rusya ve Çin’e odaklanmasına şüpheyle yaklaşıyor. Kuşkusuz Erdoğan’dan daha fazla Avrupa yanlısı olacaklardır.
İngiltere, ABD ve AB’nin de 14 Mayıs seçimlerinin sonucundan büyük bir çıkarı var. Türkiye NATO üyesi ve İngiltere ile AB’nin önemli bir ticaret ortağı; iki ülke arasında yılda yaklaşık 125 milyar dolar değerinde ticaret yapılıyor. Orta Doğu kadar Avrupa’nın da bir parçasıdır ve Türkler Almanya, Hollanda ve Belçika’daki en büyük azınlıklardan biri.
BATI BOŞ DURMADI
Ancak Batı’nın Türkiye’deki seçimlere açıktan müdahalesi vahim sonuçlar doğurabilir. Erdoğan Rusya ve Körfez ülkelerinden gelen paraları hevesle kabul ederken, kendisi ve medyadaki müttefikleri Batılı bir yetkilinin yanında görünen herhangi bir muhalefet figürünü yurtdışından manipüle edilmekle suçlamakta gecikmiyor.
Ancak 14 Mayıs’tan önce iki aday arasındaki dengeyi düzeltmeye yardımcı olabilecek başka unsurlar da var. Batılı liderlerin Rusya üzerinde çok az etkisi var ama silah sattıkları Körfez’deki ortaklarını dengeyi Erdoğan’ın lehine çevirmeye çalışmaktan caydırabilirler.
Batı’nın da Erdoğan üzerinde hala etkisi var. Son haftalarda AB, Rusya ile iş yapmaya devam eden ülkelere karşı sertleşiyor. AB’nin dış politika şefi Josep Borrell, Macaristan, Gürcistan ve Türkiye’yi azarladı ve Rusya’ya giden ve Rusya’dan gelen yasaklı malların kendi topraklarından ve limanlarından geçmesine izin vermeye devam etmeleri halinde cezai tedbirlerle karşılaşacakları konusunda uyardı. Bloomberg’in haberine göre Türkiye, Rusya’nın ithalatı için bir transit noktasını kullanmasını yasakladı.
Batılı güçlerin Türkiye’deki seçimlerde kaybedecekleri çok şey var. Ekonomik ve diplomatik güçlerini muhalefeti desteklemek için kullanmak riskli olabilir, ancak diğer ülkelerin müdahalesini önlemek için çalışabilirler ve çalışmalıdırlar.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***